Gri’nin Elli Tonu - Ya da elli kelime ile nasıl roman yazılır?

KÜLTÜR

Edebi İşkencenin Elli Türü

Özelllikle Amerikan yayıncılık dünyasını kasıp kavuran (Amerikan yayıncılık dünyasını nasıl umursadığınızı, sektörde neler olup bitiyor gün gün saat saat takip ettiğinizi,Vintage yayınevinin editörlerinden biri işten ayrılsa sıkıntıdan sevgilinizle kavga ettiğinizi, Amy Bloom’un kitaplarının kapak tasarımı değişecek endişesinden saçınızın döküldüğünü bilmiyor değilim), New York Times gazetesine haber bile olan Gri’nin Elli Tonu (Fifty Shades of Grey) kitabını duymuşsunuzdur.

 

Alacakaranlık (Twilight) serisinin hayranlarından birisi eğlence niyetine seriye devam yazıyor ve bunu internette yayınlıyor. Bu metin çok tutunca da karakterlerin isimlerini değiştirerek e-kitap haline getirip satışa sunuyor veeeeee işbu kitap Harry Potter’ın satış rekorlarını bile kırıyor. Yakında Türkçeye çevirilecek olan, film hakları kapanın elinde kalan, filmini yönetmeye Angeline Jolie’nin bizzat talip olduğu bu kitap bakalım neymiş diye 5harfliler olarak biz de geri kalmadık, kitabı okuyup sizin için özetini çıkardık, yarın bir gün ödeviniz olur bişeyiniz olur elinizde bulunsun dedik.

 

Şaka şaka. Yaratıcı yazı derslerinde “Yazmaya Yeni Başlayanların En Sık Düştükleri 10 Hata” başlığı altında olmadığı müddetçe bu kitabın ödev olarak okutulması oldukça düşük bir ihtimal. Konusunun uygunsuzluğu bir yana (kibarca “beyaz dizi” ya da “aşk romanı” diyebiliriz kendisine) bu denli kötü yazılmış bir kitap bulmak cidden zor. Ben şahsen 10 dolar bayıldım, o paralar boşa gitmesin diye sonuna kadar okudum ama, netice hem para verip hem üstüne azap çekmek, “paramızla rezil olmak” oldu. Bu nedenle şu noktada kitabı her gün birkaç sayfa birkaç sayfa yiyerek en azından daha sağlıklı, lif ağırlıklı bir diyete geçmeyi, kitaptan hiç olmazsa o tür bir fayda sağlamayı umuyorum.

 

Gayet bizden, gayet sıcak; küçük insanların küçük hikayelerinin anlatıldığı bir kitap Gri’nin Elli Tonu. Hepimizin başına gelebilecek bir olay örgüsü: Üniversiteyi bitirmek üzere olan Anastasia Steele DOLAR MİLYARDERİ, görenin nefesini kesecek yakışıklılıkta, uzun boylu, atletik, konser piyanisti olabilecek düzeyde iyi piyano çalan, akıcı bir şekilde Fransızca konuşan, şaraptan anlayan, mükemmel dans eden, helikopter ve uçak kullanan, Afrika’daki açlığı gidermek için çalışmalarda bulunan, sanat koleksiyoneri Christian Gri ile tanışır( Gri’nin Elli Tonu, anladınız mı, adamın adı Gri ve Gri’nin Elli Tonu, yani orda çok ince bir espri var, fark ettiniz mi, Gri ve Gri) ve ikisi birbirlerine ilk görüşte çılgıncasına aşık olurlar. 26 yaşında ve halihazırda yıllardır kendi şirketinin başında olan Christian elbette dakka sekiz gün dokuz, sabah akşam Anastasia’yla vakit geçirmekte, boş vakitlerinde Anastasia’ya Audi arabalar ve Ipad bilgisayarlar almaktan hoşlanmaktadır.  Christian’ın yatakta “bir Yunan Tanrısı” olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?

 

Bu kurgu harikası olay örgüsü (evet olay örgüsü bu, “Ay Christian’ın bu kadar yakışıklı olduğuna inanmıyorum, şimdi nasıl bir çılgınlık yapıcak acaba, Aman Tanrım, ben emniyette olayım diye telefonumu takip ettirmiş, tam bir çılgın, bu arada ne kadar iyi helikopter kullandığını söylemiş miydim) derken cümleyi bile bitirmeden bir daha araya girmek istiyorum- telefonunu takip ettiriyor! TELEFONUNU  TAKİP ETTİRİYOR! Anastasia bak (Anastasia diyorum ama, bir sakıncası yok değil mi, cinsel hayatını saniye saniye öğrenmek  zorunda kalınca aramızda teklif filan kalmadı sanıyorum), bak evladım, bak yavrum, Stockholm sendromu mu yaşıyorsun? Hangi evrende yeni tanıştığın adamın seni takip ettirmesi, saniye saniye ne yaptığını bilmesi güven teşkil edici bir durum oluyor? O adam seni “koruyor” tamam da, o adamdan seni kim koruyacak minik kuşum? Who is going to watch the watchmen ?

 

Neyse bu olay örgüsü, nakış gibi işlenmiş mük-kem-mel  bir üslupla birleşince dadından yenmez oluyor.  Sürekli birbirinin orasına burasına öpücük yerleştiren, sıkıntıyla dudaklarını ısıran iki tip. İkisini anaokul öğretmeni gibi karşınıza alıp “Bu sayfada bir öpücük daha yerleşirse o dudaklarınızı koparırım” diyesi oluyorsunuz. Hitabet yeteneği aşağı yukarı konserlerde Tarkaaaaaaan  diye yırtınan kız seviyesindeki Anastasia’da  en azından beceriksiz 20 yaşında kadın karakter inandırıcılığı yakalanmış desek, Anastasia güya edebiyat bölümünü üstün başarıyla bitiriyor, bu sefer de ordan çuvallıyoruz. Seksi Christian’ın sayfa başına iki kere sıkıntıyla ellerini saçından geçirmesi hususunda söyleyecek tek şeyim var: SAÇ YAĞI. O kadar ellenmeye aslan yelesi olsa dayanmaz Ana, adamın saçının parlaklığına aldanma bence. (Durumun saçmalığına kendimi iyice kaptırıp Anastasia’yla iyice senli benli olduğumu fark etmişsinizdir.)

 

Ian Somerhalder de Christian Gri rolüne talip olmuş: Ellenmekten yağ içinde kalmış, kafaya yapışmış saç? Check!

 

Hal böyle olunca kitabın başarısı tam bir muamma olarak kalıyor. Artık bu durumu hikmetini Susan Miller’a mı sorarsınız, Yaşar Nuri Öztürk’e mi danışırsınız ben bilemem.  Ben an itibariyle bütün çaresiz kalmışlar gibi bi yandan dudağımı ısırırken bi yandan elimi sıkıntıyla saçımdan geciriyor, kaşlarımı haşince çatarak kitaba öfkemi göstermeye çalışıyorum. Kitabı henüz okumadıysanız, İngilizce bilmiyorsanız, dediğim gibi üzülmeyin, çok lazımmış gibi Türkçeye çevrilmek üzere kitap. Ben de Türkçeye çevrilmemiş nice kıymetli eser varken bu mu çevrilecek diye dövünmeyeyim, 12 yaşında kalmış espri anlayışımla Anastasia’nın Christian’a yazdığı onlarca emailin çeviride mecburen “Ana’n” olarak imzalanacağını düşünüp neşe bulayım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YDavid Foster Wallace (ve başka şeyler) – I
David Foster Wallace (ve başka şeyler) – I

David Foster Wallace takıntısı ve The Decemberists klibi

SANAT

YKitap Kulübü “Cool in California” Edisyonu
Kitap Kulübü “Cool in California” Edisyonu

Kulübümüz bu hafta Kaliforniya'da cool'luk peşinde

ECİNNİLİK

YÇantamı Taktım Koluma
Çantamı Taktım Koluma

Feride'nin Büyük Çanta Komplosu Teorisi!

KÜLTÜR

Y15 Yaşına Bastığım Sene
15 Yaşına Bastığım Sene

Lionel Shriver The Telegraph gazetesine dişlek ve çirkin bir ergen olmanın kendisi için ne anlama geldiğini yazmış.

Bir de bunlar var

Haftalarla Hamilelik
Kazuo Ishiguro ile Röportaj: Kurgu Sanatı
Amansız Tatmin Maratonu

Pin It on Pinterest