Gezi’nin üzerinden sekiz sene geçti, hissiyse bir asır gibi. İçimiz sızlaya sızlaya dönüp bakacağız. Orada yetiştirdiğimiz duygudaşlığa, kafa karışıklığına, bilinmezliğe, söylediğimiz şarkılara, ilk kez attığımız sloganlara, tanıştığımız insanlara, köpeklere ve kuşlara ve tabii kedilere, üç beş ağaca, o ağaçların gölgesine, herşeye rağmen şükür biraradayız’a, biz kimiz soranlara, kavuştuklarımıza, Gezi bostanındaki domateslere, herkesin mutfağına, forumlarda ciğerini dökenlere, bir yabancıyı teselli edenlere, bir köpeğin yüzüne talcid döküp ferahlatanlara, işi gücü bırakıp yetişen hemşirelere doktorlara, Bezmialem’deki revire, vinci pembeye boyayanlara, kaldırım taşlarına, işgal evlerine, her yeri Gezi’ye çevirenlere, yeri göğü şiirle bezeyenlere, dağılmayan kitlelere, Boğaz’ı yürüyerek geçenlere, otobanı kapatanlara, 2 ileri 1 gerilere, şehrin ışıklarına rağmen yanıp sönen yıldızlara, o yıldızların altında uyuyanlara, asla tercüme edilemeyecek olana, her an şiddetin yanı başında ve içinde olduğunu bilerek bir başka hayatın eteklerine sarılanlara, devletli olmayana, bir ihtimale gönül verenlere… Jilet Sebahat’in seçkisiyle hem onun Gezi’sine, hem de şiddetin ağırlığıyla, uçuş uçuş anlarıyla, kırılganlığıyla, coşkusuyla, omurgasıyla, hakikiliğiyle dağılıp dağılıp kavuşan Gezi’deki bize bir yolculuk. Kaybettiklerimizin anısına saygıyla. – 5Harfliler
***
Benden Gezi şarkıları istendiğinde Duman, Bandista, Kardeş Türküler; Hakan Vreskala, Yolda ve diğer arkadaşlarımızın şarkıları dışında böyle bir liste hazırlamak istedim. Onlara selam bu da Jilet’in gezi listesi olsun.
Nükhet Duru – Yasaksa Yasak
90’larda iç dünyamdaki ayaklanmanın marşıdır “Yasak Yasak”. Cesaretimi besler . Yasaklara karşı mücadelemde beynimin içinde son ses yükselir hep. Sevmenin, sevişmenin yasak olduğu yılların mücadelesinden çıkıp Gezi Direnişine gelindiğinde geçerliliğini hala korur benim için. “Yasaksa yasak. Günahsa günah. Kim yaktıysa bu ateşi o söndürsün o zaman.”
Yıldız Tilbe – Sana Değer
Her yer ateş içinde. Toz, duman, biber, gaz…Tarla başında kızlar işsizlikten şikayet ediyorlar. Ateşe de direnmeye de en çok onlar alışkınlar ama. İçlerinden biri atlayıp arabaya “yürü kız İstiklal’e gidiyoruz” diyor. Bangır bangır “Sana Değer” şarkısıyla giriyor İstiklal’e. Ateş daha yükseliyor. Toz, duman, gaz. Hiçbiri umurumuzda değil. Değer. Ateşin Kızları o gece direnmeyi bir kez daha gösteriyor herkese. Yıdız Tilbe’nin antisemit, homofobik açıklamalarına rağmen bu anımı yazmak istedim çünkü “içimde öyle güzelsin ki onu kirletmeyeceğim seninle’’.
Aynur Doğan – Keçe Kurdan
Bu topraklardaki hiçbir direniş halaysız olmaz, olmadı tabi. Ne diyor Emma Goldman “Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir!” Bu topraklara yorarsak bunu “Eğer halay çekemeyeceksem bu benim direnişim değildir!” Ayrıca şunu da eklemek isterim ki; “hiç kavuşamaz” diye düşündüğümüz elleri, aynı halay çemberinin etrafında kavuşturdu Gezi. Aynur’un sesiyle isyanımız ortak bir zılgıta dönüştü. “Ve sonsuz sevinç taşıyan bir çığlıktır. Bir suyun bir başka suya karışması”
Patti Smith – People Have The Power
‘’Bizi aptal sanıyorlar. Biz dünyadaki hiçbir yöneticiye, hiçbir sisteme inanmıyoruz, onların palavralarına karnımız tok…’’diyor en sevdiğim delilerden Patti Smith gezi direnişiyle ilgili röportajında. Bütün çapulculara selam gönderiyor. Buradan da ona bir selam olsun.
Zeki Müren: İşte Benim Zeki Müren
Bedenini, sahnesini direniş alanına dönüştüren Zeki Müren’inin şarkısının Gezi Direnişinde dövize, yazımalara dönüşmesinin ardında elbette kocaman bir Kuir hareket var. ‘’Tomalara göğüs geren işte benim Zeki Müren’’, ‘’Zeki Müren’in Askerleriyiz!’’ Direnişin “erkeklere” ait olmadığını; eril olmayan bir mücadele pratiğinin mümkün olduğunu, homofobik, transfobik ve cinsiyetçi olmayan bir dille mücadele edilebileceğinin de mücadelesi verildi elbette.
Fairuz- Sallimleh Alayh
Portakal kokan şehrin, Fairuz sesinin eksik olmadığı sokaklarında büyüyen çocukları Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atkan’a. “Selam söyle ona. Ona, benden selam söyle. Öp gözlerinden benim yerime. Gözlerini öptüğümü söyle ona.”
Jacques Offenbach – Opera Barcarolle (Hayat Güzeldir)
Hayat Güzeldir filmini bilirsiniz, II. Dünya Savaşı dönemini anlatıyor. Filmin, savaş öncesi bölümünde geçen bir opera sahnesi var. Arya gramofondan yükselir, yükselir… Davide Martello yağmurlu bir gecede piyanosunu meydanın ortasına kurup notalara bastığı anda, kulaklarımda işte o arya yükseldi. Hayat değişiyor. Diktatörler değişiyor. Hükümetler değişiyor. Piyano sesi meydanda yankılanıyor. Belle nuit o nuit d’amour / Güzel gece, aşk gecesi…
Ajda Pekkan – Sane Ne Kime Ne
Benim için her dönemin şarkısı.
Hür doğdum hür yaşarım
Kime ne kime ne
Köle miyim sana ben
Sana ne sana ne
Bergen – Sen Affetsen Ben Affetmem
Canımız da yandı elbet. Bedeni Hasar gören arkadaşlarımız da oldu, kaybettiğimiz canlarımız da.
Ve bizim bir haziranımız
Bir yıl kadar yetecektir dünyaya
Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış
Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız
Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen
Bir olgu olmayacaktır sana
Ölülerimiz toplanacaktır?*
Eylemlerde 15 yaşındaki Berkin Elvan, 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş İstanbul’da, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz Eskişehir’de, 26 yaşındaki Ethem Sarısülük Ankara’da, 22 yaşlarındaki Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan Antakya’da, 18 yaşındaki Medeni Yıldırım ise Diyarbakır’da kolluk kuvvetleri ve dolaylı yaşanan olaylarda yaşamlarını yitirdi. “Sen affetsen ben affetmem.”
* Turgut Uyar, Her Pazartesi.
Ana görsel: 2013 Onur Yürüyüşü’nden bir kare.