“Sovyet Baharı :))” gibi gayriciddi bir tespitte bulunmamızı gerektirecek kadar değil ama her şey değişiyor. Bazı bestekarlar, şairler, yazarlar (Ahmatova’ya “bazı” deyip geçenler utansın) sokuldukları kara deliklerden “geri getiriliyor”, bir kısım yabancı sanat ve edebiyat ülkeye ilk kez giriyor. Değişim genelde olduğu üzre küçük, gündelikmiş gibi görünen şeylerde kendini gösteriyor. Resmi ideolojiye ters düşen şarkıların, şiirlerin, kıyafetlerin, fikirlerin yeraltında gezinmesine izin veriliyor. Bulat Okudjava gibi ozanlar çıkıyor ortaya.
Bu sene Sovyetler Birliği’ndeki ilk batılı defile de gerçekleşiyor ve Fransız Christian Dior moda evinin modelleri, kıyafetleriyle beraber Moskova’ya geliyorlar. Asıl defileye tümü Komünist Parti üyesi ve Sovyet eliti olan (benden duymuş olmayın Sovyetin de eliti vardı) 11000 kişi davet edilmiş. Kültür Evi gösteri için Fransa’nın renkleriyle süslenmiş. Aşağıdaki fotoğraflarsa, organizatörlerin halk da modelleri görebilsin diye teşkil ettiği yürüyüşten.
Moskova sokaklarında gezen modellerin LIFE dergisi arşivinden çıkan 30 fotoğrafını, fotoğrafçı Howard Sochurek çekmiş. Defileye çıkacak 12 mankenden 3’ü, Kırmızı Meydan’ı ve bitişiğindeki sokakları, şu an dış vitrinleri Louis Vuitton’la, Gucci’yle ve Christian Dior’un kendisiyle kaplı olan çarlık zamanında yapılmış alışveriş merkezlerinin en güzellerinden GUM’u ziyaret etmişler.
Mankenler ellerinde tuttukları çiçeklerin uzantıları gibi, oraya başka bir evrenden inmiş gibi görünüyorlar. Fotoğraflarda bir mutluluk var, neyin mutluluğu çözemiyorum. Belki bahar diyedir. Bir de bu fotoğraflardaki tam da Batılı moda dünyasının, editöryel gözünün halen pek sevdiği egzotik arkafon değil, giyimdeki ve tavırlardaki tezat fotoğrafların canını oluştursa da yerli halk elbiselerin havasına hava katan aksesuarlar olarak kullanılmıyor.
Okuduğum kadarıyla moda gösterilerine (defile diyor) izin verileceği kararının ardından Christian Dior moda evi birkaç sebepten seçilmiş. Evvela tüm dünyada haute couture’ü belirlediğinden, zerafet ve stilin zirvesi olduğundan. Daha da önemlisi, Dior stilinin mevsimden ve modadan bağımsız olarak “klasik” sayılmasından, ki bu Sovyet tasarımcılarının oldukça işine geliyormuş. Bir etek-ceket takımının klasik kesimi hem Sovyetlerce “ideolojik olarak tarafsız” bulunurmuş, hem de bir kere kalıbı çıkardıktan sonra senelerce aynı model üretilebileceğinden üretim maliyetini düşürürmüş.
Moscow News Weekly’den Svetlana Smetanina‘nın aktardığı kadarıyla Dior defilesinin ardından Pravda gazetesi bazı kıyafetlerin fazla açık ve fazla kısa olduğu, kısa ve tıknaz kadınların üzerinde hoş durmayacağı yorumunda bulunmuş. Dönemin dergilerinden biri dar etekler ve yüksek topuklu ayakkabılar için şöyle demiş: “Burjuva modacılar öyle stiller buluyorlar ki kadın yürümekte zorlanıyor ve erkeğine yaslanmak zorunda kalıyor.” Savyetin de bir bildiği var beyler.
London College of Fashion’dan moda tarihçisi Djurdja Bartlett’in de söyleyecekleri var: “Sovyet sisteminin (totaliter herhangi bir sistemin?) Avrupa modasından hazzetmemesinin sebebi sürekli değişen moda trendlerinin zamanenin bir yansıması olmasından, en büyük özelliği istikrar olan sistemi tehdit etmesinden.”
Onu bunu bilmem de fotoğraflar benim hem çok fena içimi burktu hem de bakmaya doyamadım. Asya karakteri gibi, Zerafet neydi? İşlevsellik neydi? Stil neydi? diye nemli gözlerle sora sora kalakaldım. İyi ki fotoğraf diye bir şey var.