“Kendi yerelimizde yaşayan kadınların sorunları başta olmak üzere, cinsiyet eşitsizliğinin gündelik yaşamdaki tüm görünüşleriyle bir biçimde kavga halindeyiz.”

MEYDAN

Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneği ile söyleşi: Gerçekleşebilecek bir düş kuruyoruz

Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneği, 2010 yılında Dersim’de kuruldu.

Kadınların yaşamını kuşatan eşitsizliğe, şiddete, yoksulluğa; ulusal, cinsel ve sınıfsal baskıya karşı yerelden kadınların birlikteliği ile özellikle politika üretmek, gündelik sorunlar karşısında pratik çözümleri hayata geçirebilmek derneğin temel amaçları.

Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Çağla Yolaşan ile derneği, derneğin faaliyetlerini ve çalışmalarında karşılaştıkları güçlükleri konuştuk.

 

 

Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneği’nden bahsedebilir miyiz? Bugüne dek yürüttüğünüz faaliyetlerden örnek vermeniz gerekirse… 

 

Artık neredeyse 14 yaşında bir derneğimiz var. Dernek, aynı zamanda kentimizin de tek kadın derneği. Bu uzun süreçte meme kanserinde erken tanı için sağlık profesyonelleri ile birlikte yaptığımız bilgilendirme toplantılarından, kentin kadın yoksulluğunun tablosunu görebilmek amacıyla yaptığımız anket çalışmalarına, okullarda her çocuk için için 1 öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek verilmesi amacıyla düzenlediğimiz kampanyalardan kadına yönelik şiddet davalarının takibine kadar sayısız iş yaptık.

Güzel bir örnek, Dersim’in Harçik mahallesinde bulunan TOKİ konutlarında kadın yoksulluğu verilerini çıkarabilmek için anket yaparken, mahalleli bir kadın ekmek fiyatlarının yüksek olmasından şikâyetçi olduğunu söyledi ve kentte halk ekmek hizmetinin hayata geçmesinin önemli bir ihtiyaç olduğunu ifade etti. Bunun üzerine dernek üyemiz olan bir önceki dönem Emek Partisi Dersim Belediyesi Meclis Üyesi arkadaşımız aracılığıyla belediye meclisine halk ekmek kurulması için bir öneri sunduk ve bu öneri meclisteki tüm grupların da onayıyla hayata geçti. Şimdi kentte halk mutfağı ve halk ekmek fırını faaliyette ve kentin pek çok noktasın ekmek büfeleri var.

 

VAHA projesi kapsamında Antep Nar Bilim Kültür ve Sanat Derneği ile düzenlediğiniz “Habbe Kısa Film Günleri”nden bahsedebilir misiniz? Nasıl bir etkinlikti, sizin için nasıl geçti?

 

HABBE kısa film günleri, VAHA’nın ikinci döneminde Kriz Dönemlerinde Kültür Aracılığıyla Ortak Zemin programının bir parçası olarak düzenleniyor. VAHA, Türkiye’den bağımsız kültür ve sanat kurumlarının bir araya gelerek oluşturduğu ortaklıklar ile kamusal kültür programlarını destekliyor. Antep Nar Bilim Kültür ve Sanat Derneği, özellikle emekçilerin ve bu şemsiyenin altındaki göçmenlerin, kadınların ve çocukların kültür ve sanata erişimini destekleyen, kültürün ve sanatın emekçilerin yaşamında da erişilebilir olması için çok kıymetli işler yapıyor. Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneği de bahsettiğim gibi cinsiyet eşitsizliğinin gündelik yaşamımızdaki görünüşlerine karşı kadınların birliği ile çeşitli mücadele alanları yaratmaya çalışıyor. HABBE adını verdiğimiz ortaklık ile, kadın yönetmenlerin kadınların yaşamına, cinsiyet eşitsizliğine, yoksulluğa, ulusal baskılara ve daha çok çeşitli temalara ilişkin hazırladığı kısa filmlerin gösterimini yapıyoruz ve bu gösterimlere yönetmenleri de davet ederek gösterimlerin ardından söyleşiler düzenliyoruz. Bu proje esasen pek çok muradımızı aynı anda gerçekleştirebilmemize olanak sağlıyor. Hem kadın emekçilerin kendi gündelik yaşamlarını kuşatan dertlerini ve neşelerini beyazperdede izlemelerine olanak sağlayarak sosyalleşmenin fırsatını yaratıyor hem de çoğunlukla bağımsız kısa filmleri göstermeyi tercih ettiğimiz için kadın yönetmenler açısından da kendini ifade edebilecek bir alan açmış oluyor. Bu birlikteliği sağlayabilmek bizim için çok kıymetli.

 

 

Film günlerinin kaçıncısıydı?

 

Antep’te iki, Dersim’de üç gösterim gerçekleştirdi. Bu gösterimlerin biri eş zamanlı gerçekleşti. Gerçekleştirmeyi planladığımız birer gösterimimiz daha var. HABBE kısa film günleri kapsamında aylık gösterimler yapmayı planladık ve her ay bir gösterim olacak şekilde 2023 kasım ayından itibaren gösterimleri sürdürüyoruz. Her gösterimimize mutlaka yönetmenleri de davet ederek söyleşiler yaptık. Hem filmlerin hikâyesini, hem kadın yönetmenlerin sektörde karşılaştığı güçlükleri hem de filmlerin izleyicide uyandırdığı hisleri söyleşilerimizde konuşmuş olduk.

 

Bu gösterimlerden ve sonrasındaki söyleşilerden aklınızda neler kaldı? “Bunu hayatım boyunca unutmayacağım sanırım” dediğiniz bir an oldu mu örneğin?

 

Dersim’de gerçekleştirdiğimiz gösterimlerden birinde sevgili Öykü Orhan’ın “Paydos” isimli kısa filmini izledik. Öykü Orhan bu kısa filmi okuduğu bir gazete haberinden esinlenerek, gerçek bir yaşam hikâyesinden yola çıkarak kurguladığını anlattı. İzleyicilerden biri, filmin hikâyesini işlediği işçi kadının bu filmden haberi olup olmadığını sordu ve filmin kahramanının bu filmden haberdar olamadığını çünkü kendisine ulaşılamadığını öğrendik. Bu aslında çok çarpıcıydı çünkü filmin işlediği hikâye, iki çocuğuna bakmak zorunda olan bir kadın işçinin düşük ücretle ve çok kötü koşullarda çalışmak zorunda olduğunu, buna rağmen işsiz kalışını ve tüm bu süreçlerin yarattığı duyguları gösteriyordu. Filmin ana karakteri gerçekten anlatılan hikâyeyi yaşamış olsa da Türkiye’de “Paydos”un ana karakteri olabilecek binlerce kadının yaşadığını bilmek ve bunu konuşmak hepimize bir yoldaşlık duygusu kazandırdı. Hatta öyle ki izleyiciler arasında dahi izlediği filmdeki hayatın çok benzerini yaşayan arkadaşlarımız vardı. Bu bizim için kıymetli bir andı.

 

Dernek ve kurumların bu tür projeler vasıtasıyla desteklenmesinin Kürt coğrafyası üzerinde nasıl bir etkisi var?

 

Kendi derneğimiz adına konuşacak olursam, bizimki gibi dernekler ve sivil kuruluşlar çok küçük bütçelerle, örneğin ancak üye aidatları ve gönüllü bağışlarla kendini organize edebiliyor. Bu ekonomik kısıtlılık hali yapmayı istediğiniz pek çok işin de önünde bir engel olarak duruyor. Gerçekten bir iş organize edebilmek gönüllülük, çaba ve emek istiyor. Böylesi projelerle destekleniyor olmak önümüzdeki ekonomik engeli kaldırarak bizlere daha geniş bir hareket alanı da sağlıyor. Bu bakımdan önemli olduğunu düşünüyorum. Sivil toplumun üzerindeki politik baskılar ve sınırlılıkları bir kenara koyacak olursak, böylesi projelerin hareket kabiliyetimizi artırıyor olmasını önemli buluyorum.

 

Hayallerinizi ya da yapmak istediklerinizi geliştirmenizin önündeki en önemli engel sizce ne?

 

Türkiye özellikle 15 temmuz sürecinden sonra sivil toplumun ciddi şekilde baskı altına alındığı bir süreç yaşadı ve bu sürecin etkileri hâlâ devam ediyor. Biliyorsunuz, pek çok dernek kapatıldı, kadın kurumlarının kapısına kilit vuruldu. Emekçiler ve kadınlar için önemli başvuru noktası haline gelmiş alanlar kapatıldı. Geri kalan sivil kuruluşların ise bu süreçte hareket alanı önemli bir biçimde kısıtlanmış oldu.

 

Yurttaşlar veya sivil toplum, sizleri nasıl destekleyebilir?

 

Bizim beklentimiz de muradımız kadınların kendileri, hakları ve hayatları için birlikte hareket etmesini sağlayabilmek. Birilerinin bizim adımıza siyaset yapmasını, bizim hayatımızla ilgili kararları bizden habersiz almasını istemiyoruz, buna karşı çıkıyoruz. Bunun için kadınların kendi adına söz söyleyebileceği alanların önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizleri desteklemek adın değil; ama her bir kadının kendi hayatı adına söz söyleyebilmesi için birlikte hareket etmenin önemini vurgulamak istiyorum. Bizim güçlenmemiz de esasen kadınların kendi hayatları ve gelecekleri için harekete geçmesiyle olur. Bu yüzden Dersimli kadınlar, derneğimiz varlığını bir imkân olarak olarak değerlendirebilir, kendi sözünü söyleyeceği bir mecra olarak kullanabilir.

 

Sizin eklemek istedikleriniz nelerdir?

 

Biz yerel bir kadın derneğiyiz. Kendi yerelimizde yaşayan kadınların sorunları başta olmak üzere, cinsiyet eşitsizliğinin gündelik yaşamdaki tüm görünüşleriyle bir biçimde kavga halindeyiz. Sorunlarımızın münferit sorunlar olmadığını, yerel bir kadın derneğinin çabasıyla giderilemeyeceğini biliyoruz. Hayallerimizi, isteklerimizi hayatın her alanında eşitliği kazanmak süslüyor elbette. Gerçekleşebilecek bir düş kuruyoruz ve bunun sadece kendi kentimizde değil, memleketin her yanındaki kadınların birlikte eşitlik kavgası vermesinden geçtiğini biliyoruz. Bu yüzden Dersimli kadınları bizimle yan yana gelmeye, derdimize derman olacak yolları birlikte bulmaya çağırıyoruz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

Y“Kırılganlık güçtür, filmin kahramanlarından bunu öğrendim”
“Kırılganlık güçtür, filmin kahramanlarından bunu öğrendim”

"The Last Year of Darkness" (Karanlığın Son Yılı) belgeselinin yönetmeni Benjamin Mullinkosson ile belgeselin ortaya çıkışını, “Funkytown”ın ve müdavimi arkadaşlarının onun için önemini konuştuk.

MEYDAN

Y“Çocuğa yönelik cinsel istismar davalarının çoğu cezasızlık politikası ile örülüyor”
“Çocuğa yönelik cinsel istismar davalarının çoğu cezasızlık politikası ile örülüyor”

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin avukatı Burcu Uçuran, “G.U. vs TÜRKİYE” davasını ve derneğin bu dava üzerinden AİHM’e yaptığı başvuruyu anlattı.

MEYDAN

Y“Bayram Sokak, trans kadınların barınma ve hafıza mekânıdır, tarihimizdir.”
“Bayram Sokak, trans kadınların barınma ve hafıza mekânıdır, tarihimizdir.”

Bayram Sokak 12 Platformu, İstanbul Bayram Sokak’ta trans kadınların evlerinin mühürlenmesiyle ilgili İHD’de düzenledikleri basın açıklamasında, uygulamanın hukuksuzluğuna ve keyfiliğine dikkat çekti.

MEYDAN

Yİliç’te ne oldu?
İliç’te ne oldu?

İliç'te yaşanan kaymanın öncesinde, 21 Haziran 2022'de, aynı maden sahasında bir siyanür sızıntısı yaşandı. Siyanür sızıntısının ardından, çevre örgütleri İliç'te yaşanan çevre sorunlarını vurgulamak için protestolar düzenledi ve suç duyuruları yaptı. Ancak, mahkemeler, ÇED raporunun onaylanmasına ve kapasite artışının devam etmesine izin verdi.

Bir de bunlar var

İtham Ediyorum: Tecavüzcü Polanski
Biraz da Erkek Bedenlerini Konuşalım: Sünnet ve Bedensel Bütünlük Hakkı
Bir “Evlenmeden Olmaz” ve “Kürtaja Hayır” Hikayesi: Hayat Mucizelere Gebe

Pin It on Pinterest