"Komik, seksi, kızgın, yas tutan Londralı genç bir kadının hayatına açılan pencere."

KÜLTÜR

Dandik İnsanlar ve Kapanmaz Yaralarla Bezeli bir Komedi: Fleabag

İngiltere’de pişer Amerika‘ya (ve bize) de düşer kategorisinde, komediymiş gibi yapıp arada sırada izleyicisini minik meyve bıçağı kesikleriyle yaralayan, son bölümünde ise elde avuçta ne dürüstlük vardıysa kucağınıza döküp, dizi izlerken ağlayan türden bir insansanız güzelce ağlatan 6 bölümlük dizi kategorisinde son zamanların en iyi ikinci yapımını tavsiye etmek isterim (en iyisi Catastrophe). Aşağıda spoiler var ama zararsız.

 

 

 

Amazon’un yaptığı fragmandan pek bir şey anlaşılmıyor; belki diziye bir şans vermenize yarar ama hikayenin ne kadar karanlık, karakterlerin ne kadar sinir bozucu, baş kahramanın ne kadar kayıp olduğuna dair bir ipucu vermiyor. Tüm bunlarla birlikte, başrolü de oynayan Phoebe Waller-Bridge’in yazdığı senaryo şu an yayında olan diziler arasında en komiklerinden. Bir de dördüncü duvarın yıkıldığı komedilerden hoşlanıyorsanız (The Office, 30 Rock, Modern Family), Waller-Bridge’in kameraya aralıksız fırlattığı, eğlenmeden iğrenmeye geniş bir yelpazede seyreden yüz ifadeleri bağımlılık yaratıyor. Mesela, daha demin “seks takıntım yok, seks hakkında düşünmeden duramıyorum o kadar” diyen Fleabag Hanım, işlettiği kafeye girip “organik filan bir şeyler var mı risotto mesela” diyen yogacı kızlara evet var bekleyin hazırlıyorum deyip hazır risotto almaya markete gider ve orada arada sırada sevişme maksadıyla bir araya geldiği çok yakışıklı beye rastlar:

 

 

Ama başroldeki ‘pire torbasının’ seks manyaklığının bildiğimiz “bekar kadın büyük şehirde” komedileriyle ilgisi yok. Yalnızlığı, depresyonu, başına gelen kişisel felaketlerle nasıl başa çıkacağını bilememesi, yardım isteyememesi, yardım isteyeceği insanların yardım eli uzatmayı bilmemesi, babasından erkek arkadaşına, yattığı yakışıklı adamdan eniştesine etrafındaki her erkeğin (ve hemen her kadının da) birbirinden dandik olması – tüm bunlar ilk bölümde gördüğümüz ince, uzun, harika saç kesimli ve kırmızı rujlu, başına buyruk genç kadını tanıdıkça, Pire Torbası kameraya dönüp bizimle asıl yüz ifadelerini paylaştıkça yüzeye çıkan, bazen sırf gerginlikten, rahatsızlıktan güldüren hakikatler.

 

Mesela bir gece sarhoş olup, annesi öldükten hemen sonra şeker ağızlı manipulatif bir manyakla evlenen babasının kapısına gidiyor Fleabag. Babası kızına şöyle bir bakıp, saat gecenin ikisi diyor, diye diye. Ve hep bir İngiliz kabızlığıyla, uzunca ve şişkin sessizliklerden sonra ıkınarak “iyi misin?” diye sorabiliyorlar birbirlerine, Fleabag de iyi olduğunu söylüyor. Ama sonra dayanamıyor: “Tamam ya, siktir et, söyleyeceğim. İçimde korkunç bir his var, aç gözlü, sapkın, bencil, duyarsız, lakayt, terbiyesiz, ahlaken iflas etmiş, kendine feminist kelimesini yakıştırmaktan uzak bir kadın olduğum” diyor gözleri neredeyse dolarak. Baba bir iki saniye durakladıktan sonra, “Ne diyeyim,” diyor, “bunlar hep annenden aldığın özellikler.”

 

Şimdi tekrar ve ısrarla altını çizmek lazım: Dizi çok komik. Diyaloglar, küçük bakışlar, sessizlikler, flashback’ler, tekrarlanan şakalar; hepsi kuru İngiliz mizahıyla dolu, hepsi müthiş. Daha da önemlisi, aslında “kadın dizisi”ne, modern feminist mizaha ya da hikaye örgülerine, sorunlu (bekar) kadın karakterlere özlemimizin hayli hayli giderildiği bir dönemde, Fleabag yine de orjinal ve acısıyla bile ferah bir hikaye.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YFransız Kadınlardan Bildiri: Sataşma Özgürlüğü, Cinsel Özgürlüğün Vazgeçilmezidir
Fransız Kadınlardan Bildiri: Sataşma Özgürlüğü, Cinsel Özgürlüğün Vazgeçilmezidir

"Erkek düşmanlığı ve cinsellik karşıtlığına bürünen bir feminizmde biz yokuz."

MEYDAN

YBiraz da Erkekler Anlatsın
Biraz da Erkekler Anlatsın

Anlat anlat bitmeyen cinsel taciz mağduriyeti paylaşımlarından daralan yorgun ruhlar için bir öneri: Biraz da erkekler anlatsın.

Bir de bunlar var

Siz Hiç Ahtapot Ağaç Gördünüz mü?
Takılmak Ya Da Takılmamak: Gerçekten Bütün Mesele Bu Mu?
Echo ve Narcissus’un İkinci Hikayesi

Pin It on Pinterest