Bizim nesilden sonrası bunu belki pek bilmez ama, Eternia prensi İskeletor’a karşı savaşacağı zaman, sırtındaki kınından kılıcını çıkarır, göklere doğrultup “Gölgelerin gücü adına! Güç bende artık!” diye seslenir, gürleyen göklerin, çakan şimşeklerin arasında kahraman He-Man’e dönüşürdü. (Daha sonraları, ortaokuldayken, kızları ve erkekleri ayrı odalara alıp cinsellik eğitimi adı altında o gülünç dersi verdikleri gün, bu isim çok farklı bir anlam kazanmış, aradan geçen yıllarda aklıma gelmemiş çizgi film ile cinsel organım arasında yepyeni bir garip bağlantı oluşmuştu).
Çocuk aklımla He-Man’i Kartal Tibet’in Tarkan’ıyla aynı kişi zannederdim. İkisi de sarı saçlı, tombul kaslıydı. He-Man’in üzerinde speedo-vari külotu, Tarkan’ın ise deri görünümlü kumaş parçaları vardı. İkisi de çorak diyarlarda çirkin adamlara karşı savaşır, hikâyenin bir noktasında yenilir gibi olsalar da sonunda güçlerini kanıtlarlardı. Bu iki apayrı karakteri aynı kişi sanan o çocuk halimle kimin güçlü olduğunu nasıl öyle kolayca bilirdim? Yalnızca He-Man’in haykırışlarından olmasa gerek. Herhalde bahsettiğim tombul kaslardan, ya da kötü adamların He-Man’i görünce kaçışlarından. Ya da belki de bu adamların endamlarında bana güçlü olduklarını hissettiren bir şey vardı: güvenli, dik duruşları veya kükrer gibi ses tonları. Ancak bunların hiçbiri, dışarıdan bakan naif bir gözlemci için, kendi başlarına güçlülüğü ifade eden özellikler değil. Öyleyse kısıtlı deneyimleriyle küçük çocuklar, güçlüyle güçsüzü birbirinden nasıl ayırıyorlar? Gündelik hayatında kötü adamlara karşı kılıcıyla ve kaslarıyla karşı koyan kimseye tanık olmamış olan ben, bu özelliklerin güç belirtisi olduğunu nereden anlıyordum?
Fransa’da gelişim psikologları tarafından yapılan bir araştırmada, Charafeddine ve arkadaşları (2015) 3 ila 5 yaşındaki çocuklara birbiriyle kavga eden iki kukla gösterip bu iki kukladan hangisinin patron olduğunu sorduklarında (“C’est qui le chef?”), çocuklar diğerini döven kuklayı patron ilan ediyorlar. Ancak ABD’de Brey ve Shutts’un (2015) yaptığı benzer bir araştırma, bu yaşlardaki çocukların bütün güç göstergelerine aynı şekilde aşina olmadıklarını buluyor. Bu araştırmaya göre, 5-6 yaş arası çocuklar, birbirine bakan iki kişiden dik oturanın, kambur oturana göre ve bakışları yukarıya dönük olanın, bakışları aşağıya dönük olana kıyasla daha güçlü konumda olduğunu anlıyor. Ancak 3 ve 4 yaşlarındaki çocuklar güç ile vücut pozisyonu arasındaki bu bağlantıyı henüz kuramıyor.
Tabii günümüz medeniyetlerinde çocukların güç ve statü algılarına bakacaksak, sadece fiziksel özelliklere değil, kişiler arası ilişkilenme şekilleri, toplumdaki kaynakların kimlerin elinde olduğu, kişilerin bu kaynaklara erişimini kimin kontrol ettiği gibi, yetişkinler olarak neredeyse otomatik olarak fark ettiğimiz güç göstergelerini anlayıp anlamadıklarına bakmamız gerekir. Sonuçta, bir çocuğun dünyasında kimin kaslı olduğunun yanı sıra, kimin daha fazla tasosunun (gene bizim nesle gittim) veya akıllı oyuncaklarının olduğu, eve alışveriş yapılacağı zaman kimden para istendiği, anneyle baba arasında fikir ayrılığı olduğunda kimin sözünün geçtiği gibi deneyimler daha gerçekçi güç dinamikleri olabilir. Biz de bunları düşünerek, araştırmalarımızda küçük çocukların bu gibi durumları ne derece güç ve statü ile bağdaştırdıklarına baktık. Üç-dokuz yaş arası çocuklara ve yetişkinlere farklı hikayeler anlatıp, farklı güç şekillerini tasvir eden bu hikayelerdeki iki kişiden hangisinin daha güçlü olduğunu sorduk (Gülgöz ve Gelman, 2017). Beş farklı güç göstergesi durumuna baktığımız bu araştırmalarda, çocukların 3 yaşından itibaren bir oyuncağı daha çabuk kapan, daha fazla şekere sahip olan karakterlerin diğerlerine göre daha güçlü olduklarını anladıklarını bulduk. Buna rağmen, araştırmamızdaki çocuklar 7 yaşına kadar emir vermenin daha güçlü konumda olmayı ima ettiğini anlamadı. Yani çocuklar çok küçük yaştan itibaren malvarlığının ve başkalarının pahasına istediklerini elde edebilmenin güç anlamına geldiğini anlayabiliyor. Yetişkinler kadar kapsamlı bir güç algılarının oluşması ise -örneğin giydiği kıyafetle bir moda akımı başlatan veya verdiği emirler yerine getirilen kişilerin toplumda güçlü olduğunu anlamaları- ancak ilerleyen yaşlarda mümkün oluyor.
Belki de bunu okurken içinizden, “İyi de Selin, 3 yaşında çocuk duyuyordur etrafından bir şekilde, bu bize ne gösterir ki?” diyorsunuz. Belki 3 yaşındaki, daha 6 aydır, hadi bilemedin 1 senedir konuşmayı sökmüş veletlerin, oyuncağı kapan çocuğun kapamayan çocuktan daha güçlü olduğunu kolaylıkla söylemeleri beni heyecanlandırdığı kadar sizi etkilemedi. Belki bunun kökenine inmek lazım diye düşünüyorsunuz. Evrim teorisyenlerine göre, insanların (ve benzer sosyal canlıların) sosyal dünyalarındaki güç ilişkilerini, yani kimin niye ve kimlere karşı, ne gibi koşullarda güçlü konumda olduğunu tanıma yetenekleri çok erken yaşta gelişerek neslin devamına yardımcı oluyor. Yavru bir şempanze, çevresinde hangi şempanzelerin daha güçlü olduğunu erken yaşta anlayabilirse, o şempanzelerle dayanışma kurmaya çalışarak besine erişimini garantileyip olası tehlikelerden korunma ihtimalini artırıyor, hayatta kalarak uzun vadede DNA’sının devamlılığını daha olası hale getiriyor. Aynı şekilde biz insan yavruları da dünyaya, çevremize has güç dinamiklerini erkenden tanımaya özel bir takım zihin yapılarıyla geliyor olabiliriz.
Bunu anlamak için, yeni doğmuş bebeklerin güç algılarına bakmak gerek ama, değil konuşmak, kafasını kaldıramayan, gözünü odaklayamayan bir canlının güç kavramlarını bilimsel bir şekilde incelemek biraz güç. Yine de ABD’de bir takım araştırmacılar, bebeklerin güç algılarını anlamak için laboratuvarlarına 10-13 aylık bebekler getirtmişler (tabii ailelerinin rızası ile). Bebeklere, biri büyük, biri küçük iki karakter arasındaki güç ilişkilerinin gösterildiği iki animasyon izletmişler (Thomsen ve diğerleri, 2011). Her iki videoda da karakterler, iki karşı yönden birbirlerine doğru harekete geçiyor ve ortada çarpışıp duruyorlar. Videoların birinde, küçük olan kenara çekilip büyük olana yol veriyor ve büyük olan yoluna devam ediyor. Diğer videoda ise tersi oluyor: büyük olan kenara çekilip küçük olana yol veriyor. Bebeklerin, ilk durumuna kıyasla, ikinci durumda ekrana daha uzun süre baktıkları kaydediliyor. Bebek araştırmalarında, bebeklerin iki durumdan birine daha uzun süre bakmaları, o durumu daha alışılmadık bulduklarının göstergesi olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla bu bulgular, 10 aylık bebeklerin, büyük kişilerin küçük kişilerden daha baskın olmalarını beklediklerini gösteriyor gibi duruyor.
Güç ve statü, düşünürlerin asırlardır kafa yorduğu konular. Hayvan davranışı araştırmacılarının da bu konuları inceleyen sayısız araştırmaları olmasına rağmen, yakın zamana kadar kimse bu kavramların çocukluktaki temelini, nereden gelip nasıl oluştuğunu araştırmamış. Yani eldeki birkaç araştırma, çocukların güç algılarının nasıl geliştiğini tam olarak anlamamız için henüz yeterli değil. Ama bu konu, benim gibilere araştırma bahanesiyle çocuklarla oynama olanağı yaratmanın dışında, konum farklılıkları, eşitsizlik ve sömürü ilişkileri üzerine kurulu toplumsal ve sosyal düzenlerin kökenini anlamak adına da önemli. Biz yetişkinler gibi çocukların da başkaları hakkında bir takım çıkarımlarda veya yargılarda bulunacakları zaman, kişilerin mensubu oldukları grupların (cinsiyet, sınıf, din, dil, ırk, vs.) toplum içindeki konumlarını göz önünde bulundurduklarını biliyoruz. Dolayısıyla, güç ve konum algılarının çocuklarda erken yaşta nasıl oluştuğunu daha iyi anlayabilirsek, belki toplumsal yapılarımızı değiştirmenin yollarını da daha iyi anlayabiliriz.