Olay yaratan romanlarının çoğunu hasta yatağından yazan V.C Andrews'un ölümünden sonra kitap serilerini yazmaya devam eden Andrew Neiderman ile röportaj...

SANAT

Çatının Karanlığında: V.C. Andrews’un Kitaplarını Yazan Adamla Röportaj

V.C. Andrews türü kolayca belirlenemeyecek ama kuvvetli bir romantik damarı olan romanları sayesinde bir kuşağı ensest, tecavüz gibi kavramlarla tanıştırdı. Her evde en az bir tane V.C. Andrews kitabı, tozlu ve yaldızı uçmuş kapaklarıyla üst raflarda bulunur. V.C. Andrews’un bu gibi konuları bir çok kitap serisinde tekrar tekrar işlemesinin sebeplerine dair bir sürü şehir efsanesi de… Jezebel‘den Tracie Egan Morrissey, olay yaratan romanlarının çoğunu hasta yatağından yazan V.C Andrews’un ölümünden sonra kitap serilerini yazmaya devam eden Andrew Neiderman ile röportaj yapmış. Çevirisi aşağıda:

 

Ensest ve tecavüz neden başarısı tescilli bir edebi kombinasyon haline geldi?

 

V.C. Andrews bir keresinde şöyle demişti: “Çok ilginç, niye birbirini en çok seven insanlar birbirine bu kadar zarar veriyor?” Bence bütün aile hikayelerinde bunun örneklerini görüyoruz.

 

Ama ben V.C. Andrews kitapları yazarken durum şuydu: Yazdıklarım gerçekten kurguydu. Çatı bu konuda her zaman eleştirilmiştir çünkü insanlar “Buluğ çağındaki çocuklar o çatıda nasıl üç seneden daha fazla kilitli kaldılar?” Ama şimdi o durum  gazete başlıklarıyla gerçek dünyaya taşınıyor, mesela 10 sene bir evde hapis kalan kadınlar veya şimdi Londra’da çıkan 30 senedir köle olarak kullanılmış insanların haberlerini duyuyoruz. Yani öyle görünüyor ki gerçek hayatta yaşanmayan bir şeyi yaratman mümkün değil, garip ama öyle.

 

Fakat işlediğimiz başka konular da oldu. Mesela, en son çıkan Roxy’nin Hikayesi‘nde, New York’ta eskortluk yapmaya başlayan genç bir kızın hikayesi okuyucuların içine girecekleri bambaşka bir dünyaydı. 20 Ocak’ta çıkacak olan İstenmeyen Çocuk
taki hikayede ise tecavüze uğrayan bir kadın hamile kalıyor ve bebeğini doğurduktan sonra anne ve babasına bırakıyor, anne ve baba ise çocuğun tecavüzcüden miras kalan bir kötülük taşıdıklarına inanıyorlar…

 

 

V.C. Andrews, hasta yatağında. Fotoğrafın senesi bilinmiyor.

V.C. Andrews, hasta yatağında. Fotoğrafın senesi bilinmiyor.

 

İstenmeyen Çocuk bir seri olmayacak değil mi?

 

Hayır. Esasında şunu keşfettik; dört-beş kitaplık seriler ne geniş piyasada ne de perakende piyasada çok iş yapmıyor. Şimdilik mantıklı görünen en fazla iki ‘yumruk’la işi bitirmek. Örneğin Gölgedeki Kız’ın bir devamı var: Işığın Kızı. Ama sadece o kadar. Devam da edebilirdi ama piyasanın kabulü bu.  Bu arada bu kitap için MarVista Entertainment firmasıyla çalışılmakta. Vampir olayına yepyeni bir bakış getiriyor. Yani V.C Andrews kızını o dünyada düşünün.

 

İstenmeyen Çocuk’tan sonraki kitaplar da tek kitap halinde olacak.  Acı-tatlı Rüyalar ve Çingene Gözler…

 

Öç Yuvası‘nı da seri haline getirmeyi düşünüyor musunuz?

Hayır, asla. O her zaman tek kitap olarak düşünüldü. Bu kitaplarla ilgili esas fevkalade olan şey aralarındaki organik bağlar. Mesela bu aralar Çatının, kitaptaki büyük ağabey Christopher’ın gözünden anlatıldığı Christopher’ın Günlüğü’nü yazıyorum. Kitap babası inşaat işinde olan bir kızı anlatıyor. Çatıdaki Rüzgar kitabında yanıp kül olan Foxworth Hall’un yerine yeni bir bina yapacak olan baba molozların içinde bir metal kutu bulur. Bu metal kutuda Christopher’ın günlüğü bulunmaktadır. Yani hikaye hem kızın ve günlüğün hayatını nasıl etkilediğinin hikayesini anlatıyor hem de Foxworth Hall’un çatısında olanlara başka bir bakış açısı getiriyor. Görünüşe bakılırsa tek bir kitap olamayacak kadar çok fazla şeyi kapsayacak.

 

Çatıdaki Nefes (Orijinal yayın adıyla Dawn), V. C. Andrews’un vefatinden sonra yayınlanmaya başlayan, tamamen yeni bir kitap seyisiydi. Kitabın önsözünün Andrews ailesinden bir mektup olduğunu hatırlıyorum, yazarın bitmemiş eserlerinin olduğunu ve bunları tamamlayıp yayınlamak için bir yazarla çalıştıklarını söylüyordu. Gerçekten de bu kadar çok bitmemiş eseri var mıydı, yoksa siz dahil oldunuz ve yeni bir başlangıç mı yaptınız? Bu süreç nasıl işledi?

 

Evet, gerçekten de bitmemiş bir sürü malzeme vardı. V.C. Andrews’un bilgisayarından çıkmış, fikirler, olay örgüleri ve karakter çalışmalarıyla dolu bir sürü disketin bende olduğunu editör bile bilmiyordu. Andrews aynı zamanda iyi de bir ressamdı. Resimlerinde betimlediği karakterler kolayca kitap karakterlerine dönüştü. Mesela, Kimsesiz Kelebek serisi, çizimlerin birinden ilham alındı. Yani Andrews’un görsel çalışmalarından da faydalandım.

 

V.C. Andrews romanları kendi adımla yazdığım kitapların stilinden o kadar farklı ki, işe aynı bir dönem ödevi ya da yüksek lisans çalışması yapar gibi araştırma yaparak başladım. 23 senedir hocalık yapıyordum ve yaratıcı yazarlık dersleri de verdim, o yüzden yazım stili gibi şeylere zaten çok aşinaydım. V.C. Andrews’un mucizesi, yani insanlar tarafından kopyalanamaz tarafı, kitapların tek bir türünün olmaması. Sadece korku ya da aşk hikayeleri yok – hepsinin bir tarifi var, hepsi farklı janrların başarılı bir karışımı. Çok insan denese de bu ölçüyü tutturamadılar.

 

Bir keresinde kapakları bile taklit etmeyi denediler. Başka bir yayıncı bu yüzden mahkemeye verildi. Hani şu ortasında delik olan kapakları bilir misin? Onlara zamanında “uzaktan bakmalı kapak” denirdi. Tescilli bir konseptti. V.C. Andrews da tescilli bir isim, bu arada.

 

Peki siz V.C Andrews ile hiç tanışmadınız ancak ailesini tanıyorsunuz.


Tabii, ailesiyle çok yakınız. Annesiyle tanıştım, ki kendisi o zaman doksanlı yaşlardaydı. Fakat V.C. Andrews hayattayken benimle aynı ajan ve editörle çalışıyordu ve benim kitaplarımdan birini desteklemişti bile. Benim kendisinin adıyla yazmaya başlamamdan önceydi bu.

 

Yani o şekilde bir ilişkimiz vardı, ama şahsen hiç tanışmadık çünkü ben projeye dahil olduğumda kendisi çok hastaydı. Çok hastaydı ve denk gelmedi.

 

Fakat ailesiyle çok, çok yakınım gerçekten. Benimle her şeylerini paylaştılar, hayatları ve ilişkileri de dahil. V.C. Andrews’un onlara yazdığı harika mektuplar vesaire, bende duruyor.

 

20’lerinde ve 30’larındaki kadınlar için V.C. Andrews romanlarının nasıl bir kültürel mihenk taşı olduğunun farkında mısınız?

 

Evet, kesinlikle. Bu konuda çok sayıda geri bildirim oldu. Açtığım V.C. Andrews Facebook sayfasında demografik çözümlemeler yer alıyor. Sayfa takipçilerinin yüzde 83’ünün 18 ile 55 yaşları arasında olması karşısında sürekli hayrete düşüyorum. Sayfayı ilk oluşturduğumuzda Facebook’taki yedinci en hızlı büyüyen hayran sayfasıydı.

 

V.C. Andrews kitaplarıyla ilgili demografik istatistikler olağanüstü. Bu kitapları 14 yaşındaki, 12 yaşındaki çocuklar okuyor. Sonra bir bakıyorsunuz 60 yaşındaki insanlar da aynı kitapları okuyor! Bu gerçekten istisnai bir durum. Kaç yazarın bu kadar geniş bir yaş aralağında hayran kitlesi var?

 

Mesele tam da bu. Hollywood’da kitapların filme ya da şovlara uyarlanması için çalışırken anlatmaya çalıştığım hep buydu, ellerinde ulaşabilecekleri çok geniş bir izleyici kitlesi olduğu.

 

Hollywood’un dikkatini çekmekte yaşadığınız zorluğun toplumsal cinsiyetle bir ilgisi olduğunu düşünüyor musunuz? Hikâyeler tam kız işi olarak görüldüğü için?

 

Uzun metraj filmler için, bu kesinlikle doğru. Bir filmi parlatabilecek kadın yıldızların sayısı bir elin parmakları kadar – finansı garantiye alacak büyük isimleri kastediyorum-. Diğer taraftan düzinelerce erkek var. Ama televizyon için pek de böyle değil. Çünkü TV Q diye bir şey var. Kadınların televizyonla ilgili farkındalıkları erkeklerden çok daha fazla. Bu yüzden yapım şirketleri biliyor ki eğer bir kadın oyuncunun projeyle ilgilenmesini sağlayabilirse muhtemelen dizi tutacaktır. Yani televizyonda durum fena değil ama sinema filmlerinde gerçekten zor.

 

Lifetime Film Ağı’nın çektiği “Flowers in the Attic” / “Çatı” filmine dahil oldunuz mu?

 

Senaryoyu okudum. Kitaba çok yakın.

 

Öyle mi? Çünkü orijinal film hiç öyle değildi.

 

Hayır, ilk film tam bir felaketti. Korkunçtu. O filmdeki aptallık Petals on the Wind’in finalini (ev yanıp kül oluyor ve anne ölüyor) alıp Flowers in the Attic / Çatı’nın finali yapmalıydı. Aklım hayalim almıyor, Hollywood’daki herhangi biri bunu neden yapar. Böyle yaparak bir devam filmi ihtimalini ortadan kaldırdılar. Ama bu yeniden-yapım kitaba gerçekten yakın ve sanırım kitabın tüm hayranları filmi sevecek.

 

Quadroon” (dörtte bir siyah melez) kelimesini ilk defa bir V.C. Andrews romanında görmüştüm. Hala bu kelimeyle mi basılıyor kitaplar?

 

Evet, tabi. Kelimeleri değiştirmeyeceksiniz. Yazar olarak inandığım şeylerden biri, bir kitapta eğlendirmenin yanı sıra eğitici şeylerin de olması gerektiği.

 

Evet, 11 yaşında bir kız çocuğu olarak V.C. Andrews romanlarından kesinlikle dünyayla ilgili birkaç şey öğrendiğimi söyleyebilirim.

 

Güzel. Bence insanlar bir kitabı okumayı bitirdiklerinde, hikâyenin akış çizgisi dışında da bir şeyler almış olmalılar.

 

 

Bu röportaj, Jezebel‘de yayınlanmıştır. 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YGazze için 8 Mart’ta Küresel Grev Çağrısı: Gazzesiz Bir Feminist Mücadele Yok!
Gazze için 8 Mart’ta Küresel Grev Çağrısı: Gazzesiz Bir Feminist Mücadele Yok!

'8 Mart'ta bize katılın ve ataerkil ve sömürgeci sistemlerin tahtlarını sarsacak küresel bir grev için bizimle birlikte örgütlenin!'

MEYDAN

YTrans Onur Haftası (Pride) Komitesi: “Dönmeyiz, Buradayız, Bir Aradayız”
Trans Onur Haftası (Pride) Komitesi: “Dönmeyiz, Buradayız, Bir Aradayız”

Yıllardır süregelen düzene bir darbe niteliğindeki söylemlerimizle, “Dönmeyiz, Buradayız” diyerek 18 Haziran Translarla Eşitlik Günü’nde sokaklara çıkıyoruz.

MEYDAN

YYazarak Kuirleştirmek Atölyesi
Yazarak Kuirleştirmek Atölyesi

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen CultureCIVIC Kültür Sanat Destek Programı’nın desteğiyle hayata geçen Yazarak Kuirleştirmek adlı atölye ve konuşma programı Mayıs-Eylül ayları arasında çevrimiçi olarak devam edecek. 31 Mayıs’ta başlayan program kültür ve sanat nesnelerini, otoriter kurum ve bireylerce onlara dayatılan ayrımcı anlatılardan özgürleştirmeyi hedefliyor.

MEYDAN

YBir Garip 8 Mart
Bir Garip 8 Mart

Dün okunan basın açıklamasında da dendiği gibi evet yastayız, evet öfkeliyiz ama bu enkazı birlikte kaldıracağımıza inanan milyonlarca insanız da.

Bir de bunlar var

Cuma Şarkıları 18: Dans!
Huzurbozan Bir Yazma Tahayyülü
Büyük Tiyatro

Pin It on Pinterest