Ev bir yanıyla hep anneye işaret ediyor. Sığındığımız kadar kaçtığımız bir yere, bedene. Ne kadar geride bırakmaya çalışsak da hep yanımızda taşıdıklarımıza.
Yeni Türkiye sinemasında kadın yönetmenler eve nereden bakıyorlar? Cehennemin içerisinde yine de nefes aldırtan yeni ev tahayyülleri kuruyorlar mı?
Uzlaşma projeleri kurbanları medeniyete ve sükûnete davet eder, ortak acılar üzerine faille birlikte ağlaşabilmelerini, kimi zaman da şiddetle yüzleşebilmeyi geçici olarak bir kenara bırakma olgunluğu gösterip ekonomik ve siyasi ilişkileri öncelemesini bekler.
Konu mültecilik olunca dünyanın tüm coğrafyalarının ne kadar aynılaşabildiğini, insanların aidiyetleri, varlıkları sayılara, kodlara endekslendiğinde en iyi denilen sistemlerin bile ne kadar yozlaşabildiğini anlatıyor Stateless.
KOLİ gibi bir kutu, oradan oraya sürüklenebilecek, aynı zamanda bozulup tekrar kurulabilecek, tedirgin etmeyen, fazla hassas olmayan, başka bir deyişle kirletmekten, dokunmaktan, temas etmekten korkmayacağımız; dolayısıyla denemelere açık, hatta deneyip yanılmayı, deneysel olmayı göze alabilen ve teşvik eden bir yapı.
Moholy’nin fotoğrafları Bauhaus dönemini tanımlamakla kalmıyor, kadın sanatçıların sessiz katkılarıyla şekillenmiş bir dönemi de tarif ediyor.
Kriz ve çözümünü, şiddet ve barışı aynı geceye sığdırmak, senaryoyu neşterle kesip atmakla eşdeğer.
Affedememenin, suçluluğun, öğretilerin, öğretilerden kurtulmanın çetrefilliğinin, cevap aramanın ve cevap bulmanın bir tezahürü The Lost Daughter.
Kürdistan’da sineklerin insanlardan daha iyi durumda olduğu şeyler yaşandı. Ama bunu öylece anlatamadım.
Buić’in tekstile yaklaşımı, işin yüzeyi boyunca ritmik olarak düzenlenmiş kıvrımlar, katmanlar ve çıkıntılarla nitelenir.