Daireler Çizerek Sürekli Uçuyorlardı sergisi dilsiz bir harita: Kelimelerde radikal bir tasarrufa gidildiği için meramını hemen anlatmıyor ancak hatları net çizilmiş. Sanatçı ve küratör sezisel veya rasyonel düzlemde yolu az çok bilenlere eşlik ediyor ve yine görmeye talip gözler için örtük bir manzara sunuyor.
Selma Gürbüz’ün bir tiyatro sahnesi ya da oyun alanı olarak niteleyebileceğimiz sanatsal çerçevesine bitkilerin de dahiliyle, doğayla olan ilişkimiz üzerine daha da içselleştirilmiş ve derinleştirilmiş bir deneyime tanık oluruz.
Tüm canlıların aynı anda tüm zamanlar ve hiyerarşiler dışında bir araya gelebildikleri tek alan mahşer alanıdır. Aslında hayalini kurduğumuz radikal demokrasinin de, yüzleşmelerin de sanki tek alanı ne yazık ki.
Devrimin yerini muhafazakâr, milliyetçi bir projeye bırakması, aşağıdan yukarıya öz-güçlenmeyi ve kolektif tartışma pratiklerini sona erdirmekle kalmadı, aynı zamanda bunları neredeyse bir kez daha politik olarak tahayyül edilemez hale getirircesine sildi.
Gabriele Stötzer 1984 yılında, Doğu Almanya’da bulunan yegâne kadın sanatçı topluluğu olan Künstlerinnengruppe Erfurt’u kurdu. Grup, çalışmalarında yeraltı ile devlet arasında ikili bir karşıtlık kurmak yerine, her ikisinde de mevcut olan patriyarkal tahakküm biçimlerini ele alan deneylere girişti.
Şefkat Nişanı sergisi, bir yerlerde benim gibi hisseden kadınlara ve akışkan cinsiyetli bireylere, “tat kaçıran” feministlere ve yaramazlara ulaşmak ve onlarla duygudaşlık kurmak için yapıldı.
Tamamen dönüşüm arzusuyla ilgili bir The Matrix düşüncemiz vardı ama bu düşünce henüz açılmamış olmanın verdiği gizli bir bakış açısından geliyordu.
Sansür heyetinin asker, memur, polis gibi sinemayla ilgisi olmayan kişilerden oluşan üyeleri devlet mekanizmasının kendilerine verdiği bu geniş yelpazedeki yasaklamalar zincirini her fırsatta uygulayarak, tadını çıkara çıkara sinemacıları yaşadıklarına pişman ederlerdi.
İlk sergimi yapma zamanı geldiğinde bir oyun kurgulamak istedim, piyon olmayı oyunu başlatmak ve takip eden hamlelere yön vermek olarak düşününce kendimde bir güç buldum.
Sorgulayan ve boyun eğmeyen sanat egemenlerin tarihine ve kültürüne baş kaldırabiliyor, kendini barbarlığın karşısında konumlandırabiliyor.