Görüntülerin eskiliği, bazı yerlerde gözü rahatsız eden “eski püskülüğü” beni rahatsız etmiyordu. Görüntü ve sesin birbirinin önünü kesmediği bir film yapmak istedik; birbirlerinin önüne geçmediği ama eşit derecede önemli oldukları bir film.
İnsan aklı ve tahakkümüne göre işleyen bütün kurumlarca katildir Janina. Canlıların yaşama hakkını savunan ekofeminist bir perspektife göreyse bir halk kahramanı.
De Lempicka, 1919’da kaçtıkları devrim sonrasının St. Petersburg’unda, ailesinin mücevherlerini ve kocasının servetini yitirdikten sonra, öncelikle geçimini sağlamak için resim yapmaya başladı. “Mucizeler yok,” demişti. “Ne yapıyorsan yalnızca o var.”
Kendi hayal kırıklıklarımı ve ketumluğumu da işin içine katarak sormadan edemiyorum: Yanında durabilmek için size nasıl bir Venüs lazım?
Arendt’in “korkunç olanın sadece saçma değil, düpedüz komik de olabileceğini anlayacak kadar aklı başında” olmak gerektiğini yazdığı zamandan yarım yüzyıl sonra…
Eylül Çekiç, Mamut Art Project’te sergilenen “İrem” isimli video çalışmasını ve sanat pratiğini anlatıyor.
Kuşları anlatıcısı belleyen iki iş de, tarihin göze ilişmeyen gerçekliklerinden kimlerine dokunuyor anlatıcılarının zaman ve mekânı aşan tanıklığıyla.
Sinema dokunur ve bu dokunuş her zaman şefkatli, sıcak, imkân dolu olmayabilir.
Nesrin’in aynadan bize bakışının karanlığında…