“Kafkaesk tabir ettiğimiz, üstümüze karabasan gibi çöken labirentler, sadece sosyolojik yapılar ya da siyasal rejimlerin dayattığı hapisler değildir. Aile de bir çeşit kafkaesk kafes yaratır benliğimiz üzerinde.”
İran’da kadınların öncülük ettiği bu mücadele yalnızca teokratik, baskıcı ve şedit bir rejimi yerinden etmenin yeterli olmadığını; çarpık bir din anlayışı ve yorumunun da içini oymamız gerektiğini gösteriyor.
Savaşın ırk ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı bağlamında yarattığı küresel ölçekteki etkilere dair can sıkıcı bir sessizlik hakim.
Yıkılsın bu düzen diyorsak eğer, işimiz kuracağımız “başka bir alemi” hayal etmek, yeni dünyamızın kurumlarını tanımlamak üzere tartışmak, bunları adım adım tasarlamak ve kadük kolektif tahayyüllerimizi tam da buradan örgütlemek değil mi?
Kamusal düzen için bir risktim: Erkeksiz, çocuklu, ve mutlu.
“Yanım çok kalabalık, sesin gelmiyor, bağır / Müzik son ses, bangır bangır”
Her yere uzanan, üstü örtük ve meşrulaştırılmış devlet baskısı karşısında dayanışmanın ulusaşırı ve samimi inşası, sömürge karşıtı hareketleri yeşertmek ve sürdürmek için alanlar açabilir. Bize musallat olan hayaletler farkında olmadan bizi bir araya getiriyorlar.
İzmir’de trans kadınlara yönelik saldırı olayları, devletin transları yerinden etme politikasının ve uyguladığı sistematik şiddetin güncel bir örneği.
Lorde’un zamansız ve ebedi sesi, nefesi bizimle olsun. Zihni uyanık tutuyor çünkü. Bahisdışı Kız Kardeş bitmez tükenmez bahislerin, her türden direnişin ilhamı olsun.
“Birimizin hayatının yok sayılması hepimizin hayatının yok sayılması demek.”