Niye burdasın? Bilmem. Sizin ülkedekiler birbirini öldürüp duruyormuş, ha? Bilmiyorum. Müslüman falan mısın? Bilmem. Vampir misin yoksa? Bilmiyorum. Ne zamandır burdasın? Neden burdasın?
Tıp, benim gibi işçi sınıfından insanlara dayatılan patolojilerin dışına çıkmakla ve onararak, bize ait olanı geri alarak, kaynakları yeniden bölüştürerek bütünlüğümüzü yeniden kazanmakla ilgiliydi.
Ailenin yüzüne kara sürdüğü düşünülen kadın ailesini kaybediyor. Ailenin yüz karası olmak için bile (cis) erkek olmak gerekiyor.
Demans ve alzheimer olgularının hangi politik ve sosyal koşullarda özneleri etkisi altına aldığını tartışmak feminist perspektif açısından bir gereklilik.
Bu öncü sloganı alıp, daha düne kadar varlıklarından haberdar olmadıkları kadınların mücadelesini estetize eder şekilde oryantalist imajlarla birleştirerek kullanan Batılı sanat kurumları, hayatlarını riske atan protestocuların taleplerini nitelendiren nüansları görünmez kılarak suç ortaklığı yapıyor.
Göç ederken yalnızca bir bölge ve orada yaşayan insanlar değil, aslında bir zaman terk ediliyor ve o zamana dair her şey, o anda yok oluyor.
Hizmetin derin anlamında içerilen kişilerarası empati yerine rekabet duygusunun beslendiği bir çalışma ortamından sağlıklı insan ilişkilerinin çıkmasını beklemek boşuna.
“Birazdan anlatacaklarımı uydurmadığıma yemin edebilirim ama uç uca birleştirdiğim şeylerin anlamları, yoğunlukları yaşayanların deneyimlerinden bambaşka olabilir.”
Başka gözlüklere, kör noktaları görebileceğimiz, farkları, ayrımları, heterojenlikleri tanıyabileceğimiz gözlüklere ihtiyacımız var. Feminist politika bir bütün etmeyen parçaların birlikteliği olarak neden ele alınmasın?
Kadınlar olarak hepimiz bu işte birlikteyiz diye düşünmeden edemiyorum; dışarıdan gelip içimize süzülen seslere mesafe almalı, bedenlerimizle yapmaya kışkırtıldığımız bu savaşı bitirmeliyiz.