Dizi görüntüsü ayırırken harcadığım saatleri yarın masamda, Pulitzer ödülü olarak bekliyorum. (Yeterince söylersem olacak)
Genç şarkıcı Fatih Özbilen’in sizlere (2010 yılından) bir sorusu olacaktı. Ama söz verin dürüst olacaksınız.
Android, büyük aşkım, gel birbirimizin kelimelerini tamamlayalım.
Umarım feci şekilde iflas ederler. El konulan sarımsaklar da mis gibi yoğurtlara, mutlu mezelere, beytilerine kavuşur.
Radikal’in ana sayfasından merhabalar… ve FLAŞ HABER! Telefonunuzun size zaten söyleyeceğini gazetenin ana sayfasından söylediler. Ama yooook, suçlusu sizsiniz. Metroda amca, teyze demeden hepinizin şeker ezerken yaşadığınız acı ve tatlı anları gözlemliyorum. En meşgul sandıklarımdan gece vakti apansız, ne olduğunu bilmediğim garip bir “Sercan yapış yapış oldu ve yardıma ihtiyacı var, haydi bu […]
Bu hafta Şükran Günü haftası sebebiyle dizi yayınlanmadı – ben de tatili fırsat bilip iki bölümü biriktirdim. İşler kızıştı. Başlayalım. Bölüm Axeman (BaltaAdam! Baltacı?) dostumuzun 1919 senesinde New Orleans’ı terörize etmesiyle başladı. Axeman, New Orleans’da aynı senelerde gerçekten Louisiana’yı hafif kana bulamış ve yakalanamamış bir katil. Üstelik işin ilginci, kurbanlarını genelde kendi baltalarıyla öldürürmüş. […]
Sonsuza kadar 90’ların Rusyasının yüzü olarak kalacak: şiddetli karmaşanın ortasında kendini kaybetmemeye çalışan güzel bir insan.
“Böyle böyle Malayalam dili, kaçakçılığını yaptığımız bir şeye dönüştü. Hızlıca ceplerimize sokuşturduğumuz ve kimse görmeden yutmaya çalıştığımız bir şeye…”
İnsan soyunun kendine tarım alanı açması, hayvanlardan yararlanmak için onları ‘evcil’leştirmesi de yeni değil. Peki, bugün entegre et tesisi dendiğinde yüzümüzü ekşiten, gerçek deri cüzdanlarda aklımızda inek suratları tasavvur ettiren nedir? Yani ‘yeni’ olan nedir?
Yeni olanın adı sömürü.
Çalıkuşu’na şunları yapmasaydınız bari. Klişelerle doldurup romanın ruhunu ayaklar altına almasaydınız. Çünkü Feride’yi Çalıkuşu yapan, Kamran’ı sevmekten başka sapasağlam bir karakterinin olması idi.