Röportajın ilk bölümünde Kasım ayında meclise sunulan önergeyi ve TCK 103’ü konuşuyoruz.

MEYDAN

Canan Arın Anlatıyor: Çocuk İstismarı “Torba”ya Sığdı Mı?

AKP’li beş milletvekili[1], 17 Kasım gece yarısı TBMM’ye, çocukların tecavüzcülerle evlenmeleri durumunda ceza almamalarını içeren bir önerge sundu. Başta 127 kadın örgütlenmesinin içinde olduğu TCK 103 Kadın Platformu olmak üzere, kamuoyunun farklı kesimleri, önergenin geri çekilmesi için baskı yaptı ve nihayetinde önerge geri çekildi. Ancak bundan kısa bir süre sonra 6763 sayılı torba kanun ile TCK’nın 103. maddesi değiştirildi ve bu değişiklikle çocuk istismarı suçlarında 12 yaş ayrımı getirildi. Önerge geri çekildi diye sevindik ama torba kanunda geçenin ne olduğuna dair kafalarımız karıştı.

 

Aslında olan biten 12 yaş meselesinden ve Kasım 2016’daki tartışmadan çok daha geriye uzanıyor. Çünkü bu ne iktidarın cinsel dokunulmazlığa karşı suçları kadınların ve çocukların aleyhine düzenlemeye dönük çabalarının ilk hamlesiydi, ne de kadın örgütlerinin iktidara karşı verdiği mücadelenin ilk adımı. TCK Kadın Platformu’nun olağanüstü emeğiyle 2004 yılında kadınlar açısından birçok olumlu düzenlemeyi içerecek şekilde hazırlanan 5237 sayılı Ceza Kanunu’nun kazanımları adım adım değiştiriliyor. Bu değişimin adımlarını ve önümüzdeki dönemde bizi nelerin beklediğini, tüm bu süreçlerin içinde yer alan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucusu ve gönüllüsü, TCK Kadın Platformu ve TCK 103 Kadın Platformu üyesi avukat Canan Arın’la konuştuk.

 

Bilenler bilir, Canan Arın umut veren öfkesiyle ünlüdür. Genç avukatlar arasında mücadeleciliği, çalışkanlığı, hakimlere, savcılara verdiği cevaplar hep sohbet konusudur. Eşsiz deneyimiyle, hukuk bilmeyen biz faniler için anlaması zor olan cinsel suçların TCK içindeki bu uzun ve karışık serüvenini konuşabileceğimiz en doğru isimlerden biriydi kendisi. Röportajın, bugünü ve 12 yaş meselesini anlamanın yanı sıra, Türk Ceza Kanunu’nun ve bugünkü iktidarın cinsel suçlarla imtihanı konusunda kalıcı bir başvuru metni olmasını istedik. Kanun maddelerine, dava kararlarına referanslar, detay isteyen sorular ve sondaki dipnotlar bu yüzden. Bu mücadelede yolumuz uzun. Canan Arın’ın üzerinde durduğu her kanun maddesi, bendi, dava kararı önümüzdeki günlerde çokça karşımıza çıkacak.

 

Röportajın bugünkü ilk bölümünde Kasım ayında meclise sunulan önergeyi ve TCK 103’ü konuşuyoruz. Yarın yayımlayacağımız ikinci bölümde ise cinsel suçların TCK’daki tanımlarının, değişimlerinin ve kadın hareketinin bugün risk altında olan yasal kazanımlarının madde madde üzerinden geçeceğiz. İyi okumalar.

 

Ciddi bir kamuoyu baskısı olduğu için çocukların tecavüzcülerle evlenmesini düzenleyen önerge geri çekildi, çok yazıldı çizildi ama bu önerge geçseydi ne olacaktı kısaca anlatır mısın?

 

Önerge şunu içeriyordu: tecavüz eden kişi tecavüz ettiği kişiyle evlenirse cezası kaldırılacaktı, tıpkı 2004’ten önceki 765 sayılı eski Ceza Kanunu’nda olduğu gibi. Ve ‘bundan 3000 kişi mağdur olmuştur, bunların mağduriyetini gidermek için bu önergeyi sunduk’ dediler. Bir defa 3000 kişi değil, ortaya çıktı ki mağdur diye bahsedilen sadece 100 aile var. İkincisi, biz bu affı sadece belli bir zaman aralığı ve bir seferlik yapıyoruz diye iddia ettiler, fakat hukuken bunu yapamazlardı. Çünkü birileri Anayasa Mahkemesi’ne gidip bu eşitliğe aykırıdır deyip aynı haktan yararlanmak isteyebilirdi ve yararlanırdı da. Dolayısıyla önergeyi bu şekilde geçiremezlerdi, bu yüzden şimdilik geri çektiler ama bu hükümetin en büyük özelliği iki ileri bir geri gitmesi, dolayısıyla biraz daha allayıp pullayıp bu önergeyi tekrar geri getireceklerdir diye düşünüyorum.

 

Bu önergeyi 5 milletvekili getirdi, Başbakan ve Adalet Bakanı sahip çıktı fakat önergeye çok farklı kesimler itiraz etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi önergeye sahip çıkmadı. Hükümete yakınlığıyla bilinen Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) önergenin geri çekilmesi için Twitter hesabından paylaşımlarda bulundu. Yine hükümete yakınlığıyla bilinen Adem Sözüer gibi hukukçular da bu önergeye itiraz ettiler. Sözüer, seninle birlikte katıldığı CNN’de yayınlanan Şirin Payzın’ın sunduğu Ne Oluyor programında açıkça, bu önergenin Hükümetin iddia ettiği gibi bir kereye mahsus uygulanamayacağını söyledi.

 

Sözüer, eski Ceza Kanun’daki maddenin tekrarıdır da dedi.

 

Gece yarısı sunulan önergenin bu kadar hızlı geri çekilmesi ve görebildiğimiz kadarıyla hükümet kanadında da tam mutabakat sağlanmadan sunulmuş olmasını nasıl yorumluyorsun?

 

Ben bu önergenin birtakım kişiler için özel olarak çıkarıldığını düşünüyorum. Erdoğan da karşı çıkınca bir laf söyleyemediler ve geri çekmek zorunda kaldılar. Ama Erdoğan, düzenleyip tekrar geri getireceğiz dedi.

 

Önergenin geri çekilmesi gerektiğini söyleyen kimi kesimler de dâhil olmak üzere, bazı ailelerin mağduriyetini giderecek bir düzenlemenin olması gerektiğini söyleyenler var, peki kim bu sürekli bahsedilen mağdur aileler?

 

İddia edilen şu: Yasayı bilmeden erken yaşta evlenmişler, ama erken yaşta evliliklerde resmi evlilik mümkün değil çünkü Medeni Kanuna göre resmi evlilik için 17 yaşını doldurmuş olmak gerekiyor. 17 yaşını doldurmamış çocukların evlenebilmesi için de ana babalarının rızası gerekiyor. Mahkeme kararıyla 16 yaşını doldurmuş olanlar ailelerinin rızasıyla evlenebilirler. Eski TCK’da da, yakın zamana kadarki yeni TCK’da da resmi nikâh kıymadan dini nikâh kıymak suçtu. Dini nikâh haham nikâhı da olabilir, Katoliklerin nikâhı da olabilir, imam nikâhı da olabilir; dolayısıyla dini nikâh derken tüm dinlerdeki nikâh kastediliyor. Önce bunu iptal ettiler.

 

Ne zaman?

 

Anayasa Mahkemesi’nin 2015/51 sayılı, 27/05/2015 tarihli kararıyla iptal ettiler. Karar, 10 Haziran 2015’te 29.000.382 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmış. AKP’nin yaptığı tüm bu değişiklikleri bir paket olarak görmek gerekir. Bu paket kapsamında ilk önce dini nikâhın resmi nikâh olmadan kıyılmasını suç olmaktan çıkardılar. Sonra eğitim sistemindeki 4 + 4 + 4 değişikliğiyle, 12 yıl olan zorunlu eğitimi kaldırdılar. Okulda, ilk dört yılını tamamlayan kız çocukları okuldan uzaklaşıyorlar, herhangi bir diplomaları olmadığı için de iş bulamıyorlar. Yani bunlar ayrı ayrı düzenlemeler değil, bunların hepsi kız çocuklarının erken yaşta okuldan uzaklaştırıp evlendirilmelerinin adımları. Dini nikâh suç olmadığında ne oluyor, diyelim ki 16 yaşındaki bir erkek çocuğu 13 yaşındaki bir kız çocuğuyla evleniyor. Çocukları oluyor, çocuklarını nüfusa kaydettirmeye gittikleri gün öğreniyorlar ki 16 yaşındaki oğlan 13 yaşındaki bir kızla evlendiği için yasaya göre suç işlemiş. Bunun üzerine, 16 yaşındaki oğlan aleyhine dava açılıyor ve hapse atılıyor. 13 yaşında çocuk doğurmuş, evlenmiş olan kız da kocam gitti diye ortalığı ayağa kaldırıyor. Bu kız kocası hapiste olduğu için mağdur oluyor. Yani kızın 13 yaşında evlenmiş olmasına değil kocasız kalmış olmasına mağduriyet diyorlar. Baktılar ki bu olmadı sonra, 16 yaşında Mahkeme kararıyla resmi nikâhla evlenmiş olanlar aslında mağdur aileler demeye başladılar.

 

Doğan Haber Ajansı’nın Birleşmiş Milletler Fonunun Türkiye temsilcisi doktor Zahidul A. Huque’a dayanarak yayınladığı habere göre, Türkiye’de 2011 yılında 20.000 aile 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için dava açmışlar. Yine Türkiye’de 18 yaşın altındaki kız çocuklarının evlilik oranın ortalaması %28. Tüm bunlar, kız çocuklarını erken yaşta evlendirmenin adımları. Kız çocukları küçük yaşta doğuruyor, okuyamıyor, kendini geliştirme hakları ellerinden alınıyor, evlenerek gelin gittiği ailenin tam bir hizmetçisi haline geliyor, çocuk olduğu için itaat etmesi çok daha kolay oluyor, dolayısıyla çok daha fazla şiddete maruz kalıyor, ses çıkartamaz duruma geliyor onun için de Türk erkekleri mümkün olduğu kadar küçük yaştaki bir kızla evlenmeyi tercih ediyorlar. Dolayısıyla erken yaşta evlilik çocuğun her bakımdan istismarı demek, sadece cinsel istismarı demek değil.

 

Önerge geri çekildi fakat torba kanun içerisinde 103. Madde değiştirildi. Kamuoyunda bir kafa karışıklığı oldu, torba kanun içinde geçen nedir?

 

Bu değişikliği torba kanunla geçirdikleri için de kafa karışıklığı oldu çünkü kanunları bu şekilde değiştirdiklerinde takip etmesi herkes için zor oluyor. Her kanunun tek tek üzerine müzakere edilmesi, milletvekillerinin bunun üzerine tartışması, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve ondan sonra oylanması gerekir. Oysa şimdi yeni bir usul çıkardılar, bir sürü kanunu torba kanunla çıkarıyorlar. Canan ayakkabısını ters giysin de (kahkahalar) askerler şöyle silah kullansın da mali konularla ilgili bir kanun da, askeri konularla ilgili bir kanun da içinde, cinsel istismarla ilgili bir kanun da bu torbanın içinde yer alıyor.

 

103. maddeyle ilgili 6763 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlıklı torba kanunda geçen değişikliğin ne olduğunu anlayabilmemiz için biraz geriye gitmemiz gerekiyor. 103. maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne üç kez iptal dâvâsı açıldı. Mahkeme’nin ilk iki başvuruya ilişkin verdiği kararların numaraları bir birini izlemekte ve karar tarihleri de aynı. Biri Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, 6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte bulunan 103. maddenin[2] iptali için yapılan başvuru. Anayasa Mahkemesi, bu başvuruyu Türkiye’nin taraf olduğu bütün uluslararası sözleşmelere atıf yaparak maddenin amacını doğru dürüst anlattığı, 2015/101 sayılı ve 12.11.2015 tarihli, yerinde bir kararla REDDETTİ. İkinci başvuruyu ise Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 6545 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değiştirilen 103. maddenin 2. fıkrasının iptali için yaptı, Anayasa Mahkemesi bu sefer, 2015/100 sayılı 12.11.2015 tarihli, kararıyla 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 103. maddesinin 2. fıkrasını iptal etti. Bu fıkra, cinsel istismarın çocuğa organ ve sair cisim sokularak gerçekleşmesi halinde cezanın on altı yıldan aşağı olmamasını öngörüyordu.

 

Hangi gerekçeyle iptal etti?

 

Bu suça en az 16 yıl ceza verilmesinin “suçla yaptırım arasında bulunması gereken adil dengeyi ortadan kaldıracak ölçüde ağır” olduğunu söyleyerek iptal etti. Bu yüzden kararında, mağdur ve failin yaşları ile somut durumları da göz önünde bulundurarak cezada kademelendirme yapılmasını istedi. Maddenin iptalinden dolayı hukuki boşluk doğmaması için de bu karar, Resmi Gazetede yayımlanmasından (11.12.2015) başlayarak BİR YIL (11.12.2016) sonra yürürlüğe girecektir, dedi.

 

103. madde ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne üçüncü itiraz ise Bafra Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapıldı ve Anayasa Mahkemesi bu başvuruya ilişkin 2016/46 sayılı kararını 26/05/2016 tarihinde açıkladı. Bu karar ile de “on beş yaşını tamamlamamış…” şeklinde başlayan 103 maddenin 1. fıkrasının a bendinde yer alan “tamamlamamış” sözcüğü bakımından 1. Fıkranın, birinci ve ikinci cümlelerinin iptaline altıya karşı yedi oyla, bir oy farkla karar verdi. Dolayısıyla hâlâ kadınlar lehine karar verebilecek, uluslararası hukuk normlarına uyan Anayasa Mahkemesi üyeleri de var. Çok ciddi ve çok güzel muhalefet şehri yazdılar. Mahkeme, bu iptal kararıyla doğacak hukuki boşluğu gidermek amacıyla da kararın Resmi gazetede yayınlanmasından (13.07.2016) ALTI AY sonra (13.01.2017) yürürlüğe gireceğini belirtti.

 

“Tamamlamamış” sözcüğü bakımından iptal edilmesi ne demek?

 

Şimdi burada 103 maddeyi hatırlatmak gerekecek ki “tamamlamamış” sözcüğü bakımından iptalin ne anlama geldiği anlaşılsın. 103. maddenin “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir” cümlelerini on beş yaşının tamamlamamış çocuk bakımından iptal edilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi bu iptal kararlarıyla, 15 yaşını tamamlamamış tabiri açısından ve 16 yıl çok ağır olduğundan 103. maddenin 1 ve 2. fıkralarını iptal ediyorum, bunu kademeli olarak cezalandırın ve kararlarda belirttiğim süre içerisinde de yeni bir düzenleme çıkartıp bu maddenin yerine koyun, dedi. Bu yeni düzenlemenin çıkmasının beklenildiği süreçte ise madde iptal edildiği için davalarda kararların verilmesi beklendi.
Bu yüzden de iptal edilen maddenin yerine gelecek yeni bir düzenleme yapmaları gerekiyordu..
Evet, TBMM de alelacele çıkarttığı 24/11/2016 tarihli 6763 sayılı TORBA KANUN ile 103 Madde’nin 1. ve 2. fıkralarına 12 yaş ayrımı getiren cümleler ekleyerek şöyle yeniden düzenledi:

“1)Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Fıkranın ilk şekli) Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Mağdurun ON İKİ yaşının tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. (yeni eklenen cümle)
2) Cinsel istismarın vücuda organ ve sair cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olamamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
Mağdurun ON İKİ yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz. (yeni eklenen cümle)

Maddenin bu son hâlinde “çocuk”tan ne anlaşılmaktadır? Açıklama getirilmediğine ve on beş yaşının tamamlamamış sözcüğü de iptal edildiğine göre “çocuk” sözcüğü Türk Ceza Kanun’un 6 maddesinin b bedinde belirtildiği gibi 18 yaşın altındaki çocukların tümünü kapsaması gerekir diye düşünüyorum.

 

Anayasa Mahkemesi cezaların kademelendirilmesini hangi gerekçeyle istedi?

 

Kademeli cezalandırmaya gerekçe olarak 4 yaşındaki bir çocukla 14 yaşındaki bir çocuğa tecavüz etmenin aynı şey olmadığını söylediler dolayısıyla cezaları farklı olmalıdır, dediler. Fakat biz diyoruz ki çocuk çocuktur, böyle bir farktan söz edilmemesi gerek. Bunun üzerine hükümet bu yeni düzenlemede eğer çocuk 12 yaşından küçükse ceza 10 yıldan başlar dedi yani iyice cezayı ağırlaştırıcı bir ibare koydu. Bundan sonra da kişi 15 yaşından küçükse 103. maddenin bu kısmı yürürlükte olacak dendi.

 

TCK 103 Kadın Platformu olarak yaptığınız son açıklamada, 103. maddedeki son değişikliğin rıza yaşını fiili olarak 12’ye indirdiğini söylüyorsunuz. Fakat, çocuk hakları alanında uzun yıllardır mücadele veren kimi kişiler de dâhil olmak üzere, bu değişikliğin rıza yaşını 12’ye indirmediğini söyleyen kesimler de var…

 

Yasada 12 yaş rıza yaşıdır denmiyor ancak çocuğun 12 yaşından küçük olması, açıkça ağırlaştırıcı nedendir deniliyor. Bu ibare hâkimlerin 15 yaşından büyük çocuklarda rıza aramalarına, yani uygulamada rıza yaşını fiilen 12 yaşına indirmelerine neden olacak diye çok endişeliyiz. Bu endişemizde de çok haklıyız. 765 sayılı eski Ceza Kanunu’nun 414. maddesi “Her kim 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırzına geçerse…” diye başlıyordu. Mardin’deki hepimizin bildiği N.Ç davasında 26 kişi 13 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmişti, Kanun’da rıza yaşı 15 olarak belirtilmesine rağmen, çocuğun rızası olduğu iddia edilerek tecavüzcülere çok hafif cezalar verildi. Oysa, her ne olursa olsun bu yaştaki bir çocuğun rızasından bahsedilemez.

 

Torba kanundaki bu madde geçmeden önce, 103. Madde Çalışma Grubu’ndan Şehnaz Kıymaz ve ben bu maddeyi açıklamak üzere Adalet Alt Komisyonu’na katılmıştık. Alt Komisyon’da, 12 yaşından bahsedemezsiniz çünkü Türkiye’de yürürlükte olan Ceza Kanunu’na göre rıza yaşı 15 olmasına rağmen Mardin Ağır Ceza Mahkemesi N.Ç davasında kız çocuğunun rızası olduğunu söyleyerek tecavüzcülere hafif cezalar vermiştir, dedim. Komisyona Yargıtay’dan gelen kişi, ‘o eski Ceza Kanunu’nda dediğiniz şekildeydi yeni Ceza Kanunu’nda bu tür bir uygulama olmuş olamaz’ dedi. Toplantı başladı ben tekrar bu konuyu Komisyona getirdim, Komisyon başkanı Hakkı Köylü, aman efendim olmaz öyle şey, rıza yaşı 15 yaştır, bu yaşın altındaki mağdurlarla ilgili böyle bir karar verilemez, dedi. Verildi diye ısrar etmeme rağmen, onun yanında oturan Ahmet İyimaya da, ben çok iyi bir ceza hukukçusuyum böyle bir karar verilmiş olamaz, dedi. Bunun üzerine N.Ç. davasının kararı yanımdaydı, kararı götürdüm önlerine koydum. Sadece sustular, hiçbir cevap vermediler.

 

Adalet alt komisyonu nedir? Siz neden gittiniz?

 

Kanunlar çıkmadan önce alt komisyonlarda tartışılır, ihtisas komisyonları gibi Adalet Alt Komisyonu da böyle bir komisyondur, burada kanun metnine bir şekil verilir ve Adalet Komisyonuna gönderilir, metin orada da kabul edilirse değişiklik yapılır veya yapılmadan Meclise gönderilir.

 

Adalet Alt Komisyonu’na kanunla 103. Madde Çalışma Grubu olarak kadın örgütleri ve çocuk hakları örgütleri Adalet Alt Komisyonu’nda yer alsın diye çok ısrar ettik. Çünkü tabanda çalışan, konu üzerine çok kafa yormuş ve emek harcamış olan kadın ve çocuk hakları temsilcilerinin konuya açıklık getirmek açısından bu komisyonda yer alıp bürokratlara ve komisyon üyelerine bilgi vermesi çok önemlidir. Bu talebimiz üzerine ben ve Şehnaz komisyona katıldık. Fakat şöyle bir sakınca var, alt komisyondaki konuşmalar ne yazık ki tutanağa geçmiyor. Dolayısıyla, bu Komisyon’da yaptığımız görüşmelerle buz üzerinde yazı yazmış gibi oluyoruz. Bizim bütün itirazlarımıza rağmen de ne diyorlarsa onu yaptılar.

 

Sizin söylediklerinize ne gerekçeyle itiraz ediyorlardı, rıza yaşı 12 olsun demiyorlardı muhtemelen, nasıl savunuyorlardı bu değişikliği?

 

Anayasa Mahkemesi cezaların kademelendirilmesini istedi, bir de kademelendiriyoruz ve üstelik 12 yaşından küçük bir çocuğa istismar uygulanıyorsa cezası daha ağır olacak, diyorlardı.

 

12 yaşı neye göre belirliyorlar?

 

Belli değil ama muhtemelen eski Ceza Kanunu’nu referans alıyorlar. Eski TCK’nın 431. maddesi: “Kaçırılan kimse on iki yaşını doldurmamış ise fail cebir ve şiddet veya tehdit veya hile kullanmamış olsa dahi cezası beş sene ağır hapisten aşağı olamaz.” der. Bu suç, “Kız ve Kadın ve Erkek Kaçırmak” başlığı altında düzenleniyordu. 103. maddedeki bahsettiğim değişikliği, kendi istedikleri şekilde geçirdiler. Türkiye demokratik bir ülke olmadığı, ben ne dersem o olur yaklaşımı olduğu için, dediklerini yaptılar. Şimdi aynen N.Ç. davasında olduğu gibi fiilen rıza yaşını 12’ye indirecekler. Bu yüzden bu karışıklığın engellenmesi için Kanunda rıza yaşının 15 olduğunun açıkça yazılmasını talep etmiştik.

 

103. Madde’ye ilişkin rıza yaşı dışındaki talepleriniz nelerdi?

 

103. madde, “çocuğa cinsel istismarda bulunan…” diye başlıyor buradaki çocuktan kastedilen TCK’nın 6. maddesinin b bendindekidir, yani 18 yaş altındaki kişi demektir. Bizim taleplerimizden biri, “bu maddedeki çocuktan, 18 yaş altı kişiler anlaşılır” diye açıkça yazılmasıydı.

 

Bu isteklerimizin hiçbiri kabul edilmedi. Bir bakan hiç çekinmeden dedi ki efendim kadınlar lehine pozitif ayrımcılık getirirsek erkeklere ne olacak. Bıktım bu erkeklere ne olacak hikâyesinden. (Kahkahalar) Tecavüz edeceksin ama zavallı erkekler ne olacak, kadın kendisini sarıp sarmalayacak ki erkek nefsine hakim olsun; erkeklere göre düzenlenen tam biat isteyen bir toplum yapımız var. Tayyip Erdoğan, kadınların yüzüne baka baka kadın erkek eşit değildir demişti. Dolayısıyla bunlar kadınlar aleyhine uygulanan belirli bir politikanın parçası. Ve her geçen gün sahip olduğumuz bütün haklar teker teker elimizden alınıyor, kadının hiçbir önemi yok. Kadından sorumlu devlet bakanlığı kurulsun diye kadınlar ellerinden gelen her şeyi yaptılar ama bakanlığın adındaki kadın çıktı yerine aile girdi. Hükümete göre, önemli olan ailedir, ailenin korunmasıdır onun için de zahmet edip kadınları bu kadar çok dövmeyin sonra boşanmaya kalkıyorlar, aile zarar görüyor, çok çocuk doğurmuyorlar, evde devamlı tecavüz edebileceğimiz biri bulunsun onun dışında ne yaparsanız yapının kılıf giydirilmiş halleri tüm bunlar.

 

103. maddedeki değişiklik yasalaştı, peki bundan sonraki süreçte yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu? Artık bu madde mi geçerli?

 

Bence hala yapabileceklerimiz var. Siyasi partilerle anlaşıp, Anayasa Mahkemesi’ne iptal için başvurulabileceğini düşünüyorum. Fakat Anayasa Mahkemesi’ni de iktidar istediği şekilde yönlendirdiği için mahkeme ne karar verir bilemiyoruz tabii.

 

Anayasa Mahkemesi ‘103. maddedeki cezaları kademelendir’ dedi ve son değişiklikle de istenildiği gibi bu kademelendirme yapılmış oldu. Bu durumda, bu değişikliğin hangi gerekçeyle iptali istenebilir?

 

Kademelendirmeyi neye göre yaptığı sorulabilir. Ayrıca bahsettiğimiz gibi 12 yaşının fiili olarak rıza yaşı halinde gelebileceği kaygısından bahsedilir ve rıza yaşının 15 olduğunun açıkça yer alması için baskı yapılır. Bunun için yeniden bir kanun çıkması istenebilir. Biz, TCK 103 Kadın Platformu olarak çalışmalara ve mücadeleye hiç durmadan devam etmeliyiz. Çünkü üç gün sonra o madde farklı şekilde yine karşımıza gelecek. Bunun için lehimize çok büyük bir kamuoyu yaratmamız gerekiyor.

 

Dipnotlar

 

[1] AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu ve Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu
[2] 6545 Sayılı Kanun’la Yapılan Değişiklik Öncesinde Yürürlükte Bulunan 103. Madde
Madde 103. – (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Maddenin incelenmesinde cinsel saldırı suçu düzenlenirken gözetilen sistematiğin neredeyse aynı şekilde yansıdığı görülecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YCanan Arın Anlatıyor: Türk Ceza Kanunu’nda Cinsel Suçlar
Canan Arın Anlatıyor: Türk Ceza Kanunu’nda Cinsel Suçlar

Röportajın 2. bölümünde cinsel suçların TCK'daki 2004, 2014, 2016 dönemeçlerini konuşuyoruz.

MEYDAN

YŞirin Tekeli ile Söyleşi: Karı Kuvvetlerinden Feminist Harekete
Şirin Tekeli ile Söyleşi: Karı Kuvvetlerinden Feminist Harekete

Feminist hareketin yaşayan tarihi Şirin Tekeli'yle çocukluğunu, gençlik yıllarını, küçük bir çeviri grubundan feminist harekete el yordamıyla giden süreci ve bugünkü feminist hareketi konuştuk.

MEYDAN

YYeni TBMM, Yeni Başlangıçlar: Kadına Şiddet Konusunda Ne Yapmalı?
Yeni TBMM, Yeni Başlangıçlar: Kadına Şiddet Konusunda Ne Yapmalı?

Raflara konacak ciltli raporlara değil, kadın da(ya)nışma merkezlerine ihtiyacımız var!

TARİH

YOy Hakkı mı Dediniz?
Oy Hakkı mı Dediniz?

Kadınların insan olmaktan dolayı sahip olduğu hakların, toplum ve yasalar tarafından kabul edilmesi için çok uzun ve zorlu mücadeleler verildi. Bu haklardan biri de oy hakkıdır, ama bu hakkı her kadın kullanamıyor...

Bir de bunlar var

Asılalım Küreklere: Pınar Selek’in Nar Ödülleri Konuşması
Kader Planının Tek Kullanımlık Hayatlarına Karşı Halkların Olağanüstü Demokratik Dayanışması
Sarai Sierra Aranıyor

Pin It on Pinterest