Amerikalıların Superbowl dedikleri bir pazar günü ritüeli var biliyorsunuz, top oynayanlar sezonun son topunu oynuyorlar, izleyenler de kusana kadar, dikişleri zorlayana kadar yemek yiyorlar. Bu hadiseden bir gün önce market raflarında bir dünyanın sonu tenhalığı, kasiyerlerde belli bir “ALLAH’IM CANIMI BUGÜN AL TŞK” aurası ve pizza reklamlarında alışılmadık bir acelecilik oluyor. Ama en önemlisi bu spor etkinliğinin yarısında, ünlü bir sanatçı çıkıp onbeş dakikalığına ortalığı birbirine katıyor. 2013’ün Superbowl’u iki gün önce oldu, çalkalayıcısı da Beyonce’ydi:
…Feminist mesajlarının altı biraz boş moş ama, Beyonce’nin bu sahnedeki planlı kuduran kedi haline kayıtsız kalmam da gerçekten mümkün değil. Bir de o ekranın önünde seksi bir hücre gibi de çoğalmıyor mu! Daha önce de yazmıştım bir kere, Beyonce’yi ne zaman böyle görsem (her pazar, kilisede) istisnasız her seferinde kendim de böyle dans edebilecekmişim gibi geliyor, tamamen yalan ve bedensel bir zafer duygusuyla çalkalanıyor içim. O hareketleri öyle doğal ve içinden yıldırım geçiyormuş gibi yapıyor ki, tamam diyorum, tam aynısı olmasa bile o havayı ben de yakalarım. Bir iki kere denedim omzum çıkacaktı az daha, ama Beyonce savaşında yenilmek gerçek bir onur tabii. Kıvanç duyarım. Strüktürlü çöp poşeti kostümüne kurban.
Bir de aşağıya geçen senenin Madonna şovunu bırakıp kaçıyorum. Kaçıyorum ama Madonna’nın kübik Mısır tanrıçası kostümünün Givenchy olduğunu söyleyerek kaçıyorum. O başta taktığı Evrenin Çatallı Hükümdarı başlığının bir kopyasını internette ne kadar aradığımı da söylemeyeyim diye kaçıyorum. (Kaçıyorum, bütün başlıklar yüreğimde / Kaçıyorum, bulabilsem olurdu üzerimde)