Kritik kavşaktı, engebeli viyadüktü derken ben bu cendereye sokulmaktan çok yoruldum. Çare Arşiv!

MEYDAN

Bu Seçim Başka Seçim Mi?

Yarın seçim günü, ben daha nasıl oy vereceğime karar veremedim. Yer-gök seçim muhabbeti olduğundan bu sorudan 10 dakikalığına kaçma fırsatım da olmadı ama, okuduğum, dinlediğim argümanlarla fikrim sürekli değişmeye devam ediyor. Aklımdakiyle karşımdaki opsiyonları bir türlü birbirine uyduramıyorum. Kah diyorum ki, bir tane oyun var, burnunu tuta tuta, miden bulana bulana oy verme. Sonra diyorum ki bir tane oyun var şurada, ne gerekiyorsa yapılmalı. Bunların hepsini de birden fazla aday için söylüyorum bu arada ha, yanlış anlaşılma olmasın. Bazen her şey çok net geliyor; cevap belli, uzatacak bir şey yok. Sonra yine bulanıyor. Sonra diyorum ki sikerler böyle işi, kimseye verecek oyum yok. Nasıl bugüne kadar hep içine sinen, yolladığın yerde görmek istediklerine oy verdiysen, bundan sonra da öyle yap. Sonra yine başka bir şey. Ya pişman olursam? Ya dedikleri çıkarsa? Ya onların değil de, öbürlerinin senaryosu gerçek olursa? Yine yeterince bilgi sahibi olamadım. Zaten yeterince bilgi sahibi olmak ne demekse, öyle bir şey mümkün mü. Sizin de var mı böyle bulanıklıklarınız, yoksa bir gerizekalı ben mi kaldım?

 

Ama ne büyük görev, ne büyük sorumluluk. Türkiye tarihi bir dönemeçten geçiyor. Siyasi tarihimizde kritik viraj. İstiklal mücadelesi. İstikbal mücadelesi. Bugüne kadar hiç olmadığı kadar. Böylesini 80’lerde görmedik. Bu kadarı 90’larda yoktu. Geleceğimiz ellerimizde. Onu mu istiyoruz, bunu mu? Nasıl bir ülkede yaşamak istediğimize karar vermeliyiz. Bıçak kemiğe dayandı. Bıçak kemiği deldi.

 

Kritik kavşaktı, engebeli viyadüktü derken ben bu cendereye sokulmaktan çok yoruldum. Bir türlü şöyle layığıyla, kökünden yasaklanamayan sosyal medya ve orada bilgisayarıyla üreme organlarını ısıtırkan Street Fighter nostaljisi yaparcasına iç savaş muhabbeti döndürenlerden bahsetmiyorum bile (bahsetti).

 

Hayatta en sevmediğim kurumlardan biri olan Hürriyet gazetesinin Türkiye’de başka pek az medya organının sunduğu bir arşiv hizmeti var. Bir de sağolsunlar Google var tabi. Arşiv çok önemli arkadaşlar. Bazen bir şeylerin ne kadar da değişmiş olduğunu görmek, bazen ne kadar aynı kaldığına bakmak için. Seçime bir gün kala, cenderelerden çıkış var mı diye şöyle bir geriye gittim. Bir bakın:

 

Sevgili okuyucularım, bugün siyaset yazılacak son gün. Yarın seçim var. Oyunuzu kime vereceğinizi bir kez daha ve çok iyi düşünün. Türkiye çok kritik günlere gebe. (Emin Çölaşan, 2 Kasım 2002)

 

Seçmenler yarın sandığa giderek, Türkiye’nin geleceğini belirleyen bir seçim yapacaklar. Çıkacak sonuca göre ekonomik ve siyasi gidişat, herşeyden önemlisi de gençlerimiz ve çocuklarımızın geleceği belirlenecek. (Erdal Sağlam, 2 Kasım 2002)

 

Türkiye kritik bir süreçten geçiyor. Her zamankinden çok daha fazla sağduyuya ihtiyaç duyduğumuz bir dönem… Soğukkanlı olmalı, Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerden vazgeçmemeliyiz. (Deniz Sipahi, 29 Aralık 2009)

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Lideri Deniz Baykal’ın hükümetin telefonları dinlettiği için küfür edemediğini söylediğini belirterek, “Çocuklarımızın ahlakını bozacaksın ayıp oluyor. İlla edecekten şifreli kanallarda yap” dedi. Konuşmasında muhalefeti de eleştiren Erdoğan, “10 koyun versen kaybederler” dedi. (16 Mart 2009)

 

Kürt sorununun çözümü için çok ama çok kritik bir noktaya gelindi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, “Sil baştan yaparız” dedirtecek kadar kritik bir noktadayız. Bu süreç, bugünden itibaren kontrol altına alınmazsa, kartopu gibi büyüyecek ve önümüzdeki seçimin en etkili tartışma konusu haline gelecektir. O da, çözümün bir başka bahara kalması demektir. Böyle bir gelişmeyi öngördüğüm için çözümden önce psikolojik ortamın çok iyi hazırlanması gerektiğini aylar önce yazmıştım. (Ertuğrul Özkök, 23 Ekim 2009)

 

Siyasal atmosfere, tartışmaların düzeyine, kamuoyunda estirilen rüzgara ve yaratılan kaygılara bakılırsa bu Türkiye’nin 1980 sonrası yapacağı en kritik cumhurbaşkanlığı seçim süreci. İktidarla ana muhalefet partisi CHP arasındaki gerilim, sert polemikler ve karşılıklı ağır suçlamalarla süreç tam anlamıyla çatışma ortamına dönüşmüş durumda. (Bilal Çetin, 27 Mart 2007)

 

(Bu seçimle ilgili değil ama o kadar çok başka şeyle ilgili bir lezzet topu ki…) Türkiye’nin demokrasi sınavında, Türkiye’nin kalkınma yarışında da kadınlarımızın eli, emeği, alın teri, mücadelesi vardır. Ilgaz dağını tek başına aşarak cepheye top mermisi ve malzeme taşıyan Şerife Bacıları, cephede savaşan Kara Fatmaları unutmamız asla mümkün değildir. Türk kadının istiklal mücadelemizdeki kahramanlığını, bugün istikbal mücadelemizde de aynı kararlılıkla sergilediklerini görmek, özellikle AB sürecinde gerçekleştirdiğimiz reformlarda bu desteği görmek hepimiz icin büyük bir onur. (Egemen Bağış, 18 Aralık 2011)

 

Deniz Baykal: Türbanlılardan bu seçimde de oy istiyorum. Politikamızda değişen hiçbir şey yok, 3 Kasım seçimindeki aynı anlayışı gösteriyoruz. Yani, türban oradaki vatandaşla ilgili bir konu. Bizim yaptığımız mücadele Türkiye’nin gelecekte yaşayacağı modelle ilgili konu. Şu andaki insanların tümünün anlayışını ve tercihlerini problem gibi almak, onları hasım gibi görmek fevkalade yanlış. (27 Şubat 2004)

 

Altan Tan: Kürtlere eşitlik içinde yaşam hakkı tanınmalı. Bu sorunun çözümü yeni Anayasa’dır. Öcalan, eylemsizlik sürecini 15 Haziran’a kadar uzattı. Yeni Parlamento elini taşın altına koymalı. 15 Haziran’dan sonra Kürtler 500 bin kişi Diyarbakır meydanına çıkar. Evine gitmez. Sivil itaatsizlik bu. Kürtler öbür seçimi beklemeyecek! (Okan Müderrisoğlu, 15 Mayıs 2011)

 

Bugün de bin tanesini gördüğümüz “CHP ne yapmalı” yazı prototipi için şuraya, Fazıl Say tipi yakarış için buraya, “Erdoğan mitingi izlenimi” için şuraya, “Türk siyaseti kritik bir dönemeçte” başlıklı, “AKP eriyor, yerine ne gelecek?” analizi için de buraya bakabilirsiniz.

 

Bunlardan daha çok var, çünkü bu insanların, medyanın ve siyasetin işi bu. Germek, gevşetmek. Yıkmak, yapmak. Sövmek, sevmek. Doğruyu yalan, yalanı doğru yapmak. Evet her dönemin kendi ahlaksızlıkları, yeni ahlaksızları var. 5 sene önce aynı şeye ak diyen bugün kara diyebiliyor. Bundan 5 sene sonra, hatta 5 hafta sonra yine ak demeye başlayabilir. Ama ben artık şaşkınlıktan donakalmayı, sinirlerime hakim olamayıp ağlamayı,  “daha önce bu hiç olmamıştı” cinnetinin, “tarihi bir dönemeçten geçiyorum” bencilliğinin parçası olmayı reddetmeye çalışacağım. Burada ve başka ülkelerde, geçmişte ve ileride, her seçim bir başka seçim. Bir oyum bir de aklım var, nihayetinde en kritiği bunlara mukayet olmak gibime geliyor.

 

Şimdiden iyi pazarlar!

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YFransız Kadınlardan Bildiri: Sataşma Özgürlüğü, Cinsel Özgürlüğün Vazgeçilmezidir
Fransız Kadınlardan Bildiri: Sataşma Özgürlüğü, Cinsel Özgürlüğün Vazgeçilmezidir

"Erkek düşmanlığı ve cinsellik karşıtlığına bürünen bir feminizmde biz yokuz."

MEYDAN

YBiraz da Erkekler Anlatsın
Biraz da Erkekler Anlatsın

Anlat anlat bitmeyen cinsel taciz mağduriyeti paylaşımlarından daralan yorgun ruhlar için bir öneri: Biraz da erkekler anlatsın.

Bir de bunlar var

Sevdiklerinden Şiddet Gören Çocuklara Ne Demeliyiz?
Vazgeçmiyoruz!
Yunanistan: Embros Yeniden Özgür

Pin It on Pinterest