Cinselliğin uzun ve şehvetli geçmişine doğru bir yolculuğa çıkacak olsaydık, bundan yüzlerce milyon yıl önce, okyanusta balık olan atalarımızın bir penis veya vajinaya ihtiyaç duymadıklarını görürdük. Bir dişinin ortalık yere bıraktığı yumurtalarının civarda yüzmekte olan bir erkek balığın spermleriyle spreylenmesinden ve fazla patırtı kütürtü çıkmadan gerçekleşen bir çiftleşme ritüelinden bahsediyoruz. Peki çift penisli yılanlardan, 3 vajinalı (kloaklı) ördeklere, bir miktar farklılıklar da olsa birçok omurgalı ile paylaştığımız penis-vajina takım taklavatının evrimsel ve embryonik kökenleri nereye dayanıyor? Neyse ki geçtiğimiz aylarda prestijli bilim dergisi Nature’da basılan bir makale, prestijli penis gündemine bomba gibi düşerek kafamızdaki sorulara cevap oldu.
Önce biraz geriye saralım. Balık ve balıksı atalarımızdan, ve sipariş verir gibi yumurta döllemelerinden bahsetmiştik. Ne zaman ki hayvanlar alemi karaya adımını attı, çiftleşme mücadelesinde oyunun kuralları baştan sona değişti. Suyun olmadığı yerde, dişilerin rastgele bıraktığı yumurtalar kuruyordu, üstelik çevre koşulları fiziksel olarak korkunç derecede farklıydı. SUSUZLUK! YERÇEKİMİ! DEĞİŞKEN SICAKLIK! Karaya hoşgeldiniz. İlkel omurgalı atalarımızın bu yeni yaşam alanına adaptasyon sürecinde hava soluyan ciğerlerin, yer çekimine karşı vücudu destekleyen göğüs kafesinin, karada hareket sağlayan kol-bacak uzuvlarının gelişmesiyle beraber meydana gelen başka bir adaptasyon da, penis ve vajinanın, yani cinsel uzuvların evrimi. Artık döllenme, spermlerin bizzat dişinin vücuduna bırakılmasıyla gerçekleşmeye başlıyor. Bu aynı zamanda, evrimsel süreçte sürüngenlerden memelilere birçok hayvanın penis ve vajinalarının da evrimlerinde önemli bir dönüm noktası kabul ediliyor.
Öyle bir araştırma yaptılar ki…
Geçtiğimiz günlerde akademik Nature dergisinde yayınlanan araştırma, penisin embryonik kökenlerini ve anne karnında hangi sinyallerle oluştuğuyla ilgileniyor, bunu yaparken de yılandan tavuğa ve fareye kadar birçok farklı türü inceliyor. Bilim insanlarının konuyla ilk münasebetinin, penisle uzaktan yakından alakası olmadığının altını çizelim. Yakın zamanda gerçekleşen bu buluşun hikayesi şöyle: Harvard Tıp Fakültesi’nden bir grup evrimsel biyolog, farklı yılanların embriyonik resimlerine bakarken garip bir detay farkediyor: birçok yılan gibi embriyonik ve yetişkin dönem boyunca bacaksız olan bir yılan türü, embriyonik dönemde arka bacak hizasında, iki adet tomurcuk barındırıyor. Tomurcuksu yapılar, kol ve bacakların oluşum sürecinin başlangıcı kabul edildiği için, ekip heyecanlanıyor. Laboratuvara ısmarlanan bir yığın embriyo, tomurcuklara yapılan gen analizleri ve bir düzine deneyin ardından, ekip tomurcukların erken dönemde (ilk oluştuklarında) tahmin ettikleri şekilde bacak genleri ifadeleri gösterdiğini, fakat ilerleyen dönemlerde beklenmedik gen ifadelerine sahip olduğunu farkediyor. ‘Bir bilene soralım’ diyerek, bir herpetologun (sürüngen bilimci) kapısını yumrukluyorlar. Herpetolog acı gerçeği haykırmakta gecikmiyor: Ahmaklar! Bunlar yılanın penisleri. Ve böylece araştırmanın dümeni, penis eksenine kırılıyor.
Resim: Bir yılan embriyosu
Resim: Solda, bir fare embriyosunda arka bacak tomurcukları. Sağda, bir yılan embriyosunda penis tomurcukları (hp olarak işaretli)
İki penis, iki testis: Omurgalı erkeklerin başlangıç paketi
Bu noktada, bütün yılanların çift penisli olduğunu, bizim kol ve bacaklarımız nasıl simetrik olarak çift halinde oluşuyorsa, yılanlar için de penislerin aynen bu şekilde oluştuğunu belirtelim. Hayatları boyunca çift penisli (ve her penise sadece 1 tane tekabül edecek şekilde iki testisli) olan yılanlar (ve hatta bazı kertenkele türleri), embriyonik dönemde de daha sonra penisleri oluşturacak iki tomurcuk yapı taşıyor. Bunlar, özellikle erken dönemde kol ve bacakların tomurcuksu gelişimine neredeyse ayırt edilemeyecek kadar benziyor. Buraya kadar beyniniz uçmadıysa, şunu dinleyin: Penis sahibi çoğu memeli, buna bizim erkek insanlarımız da dahil, hayata anne karnında tıpkı yılanlarda olduğu gibi çift penis tomurcuklarıyla başlıyor. Bacaklara çok yakın ve anatomik olarak da bacaklara çok benzer başlayan bu penisler, anne karnındaki gelişimin erken bir etabında ortada birleşip, doğacak nur tupu gibi oğlan çocuğunun yegane pipisini oluşturuyor.
Resim: Yetişkin Anolis kertenkelesinin çift penisi, hayvan tarafından vardiyalı olarak kullanılıyor.
Penisin oluşumuna dair buraya kadar özetlediğim bu detayları, aslında geçtiğimiz aylarda yayınlanan bu yeni makaleden önce de biliyorduk. Peki yılan embriyolarında bacak kalıntıları sanrısıyla başlayan, sonra bir şekilde penisin evrimine dönen bu yılan hikayesinde bu kadar tatava yaratacak ne bulundu? Öncelikle, penisin sadece şekilsel olarak değil, gen ifadesi olarak da bacaklarla çok benzediği, hatta gelişimsel sürecin neredeyse tıpatıp aynı başladığı görüldü. Kertenkele gibi sürüngenlerde penisi oluşturacak hücrelerin de bizzat bacak tomurcuklarından çıktığı anlaşıldı. Evrimsel zaman çizelgesinde memelilere varıldığında ise, penisin bacaklardan ziyade, kuyruk tomurcuğundaki hücreler tarafından oluşturulduğu anlaşıldı (İnsanların da anne karnında birer kuyruğu olduğunu hatırlatalım). Penisi oluşturan hücrelerin bacaklardan kuyruğa kaymasının sebebiyse, tamamen anüsün (embriyonik kloak) evrimsel süreçte kuyruğa doğru kayması. Çünkü penis hakkında bilmeniz gereken başka bir şey de, gelişimini yöneten organın, daha sonra anüsünüzü oluşturacak olan kloak olması. Kloak/anüs aşağı kaydıkça, penisin kaynağı da kuyruğa doğru zorunlu yolculuğuna başladı.
Memelilerle sürüngenler arasındaki farkı embriyonik düzeyde görmek isteyenler, makalenin yazarının youtube’a yüklediği şu görüntülere bakabilirler (genital bölgeyi oluşturacak tomurcuklar videonun sonunda renklendirilmiş)
Penis is the new bacak
Her ne kadar buna indirgemek istemesek de, ortaokuldan beri yapılan ‘tripod’ ve üçüncü bacak esprilerinin, penis için biyolojik bir temele dayandığını inkar edemeyiz. Oyun hamurundan bir küp yaptığınızı, bunun gelişmekte olan bir hayvan embriyosunun gövdesini kabaca temsil ettiğini düşünün. Vücut ekseninden dışarı doğru uzayan herhangi bir uzuv, yani kol, bacak veya penis yapmak isteseniz, bunu hamur küpünü benzer şekilde mıncırarak yapmanız gerekecek, detayları sonra ekleyeceksiniz. İşte vücuttan dışarı doğru uzanan uzuvlarımız da, şekillenmeden ve özelleşmeden önce aynı mekanizmalarla büyümeye başlıyor ve özellikle ilk başlarda, benzer gen gruplarını kullanarak büyümesini yönlendiriyor. Dolayısıyla, penisin bir organ olarak evriminden önce, zaten tetrapodların (4 ayaklı hayvanların) sudan karaya çıkış sürecinde kol-bacak takımı için adapte ettiği bazı gelişimsel mekanizmaların çalınmış ve penis gelişimine yama yapılmış olması şaşırtıcı değil. İlginç olan, anüsün yer değiştirmesiyle, penisi oluşturacak hücre kaynağının değişmesi, fakat yine de aynı genetik mekanizmaları kullanmaları.
Bu araştırmanın bilim camiasında yarattığı bomba etkiyi, araştırmanın güçlü ve güvenilir olmasının yanısıra, penisin her türlü ve her daim yaratma kudretine sahip olduğu gündeme de bağlayabiliriz. Öyle ki, makalenin özetini yayınlamak isteyen bilim dergisi Science, bu görevi soyadı Penisi olan bir gazeteciye verdi (tesadüf olduğunu düşünmek zor); burada yayınlayamayacağımız fakat araştırmayı yöneten profesörlerin birbirlerine Sevgili Denise yerine Sevgili Penise hohoho diye hitap ettikleri bilimsel tartışma e-postalarına sebebiyet verdi; ve son olarak bağımsız bir bilim dergisinin 2014 yılının en büyük 2. bilimsel buluşunu bu makale olarak listelemesiyle sonuçlandı. Listenin birinci sırasında, tam 10 yıl süren ve bir kuyruklu yıldıza iniş yapmamızla sonuçlanan Rosetta Misyonu vardı.
Biterken, belki makaledeki araştırmaların dışında tutulan başka bir soru hakkında düşünebiliriz. Neden kollarımız ve bacaklarımız gibi çift olarak başlayan cinsel uzuv, evrimsel süreçte insanlara gelindiğinde bir taneye indi? Bu sorunun cevabını spekülasyon dışında vermek güç, fakat hayvanların evrimsel miraslarıyla, enerji harcamaları arasında kurdukları dengede, gerekli olmayan organlarından ‘feragat ettikleri’ni söylemek yanlış olmaz. Çifleşme süresi, sezonu ve sıklığı göz önüne alındığında, belli ki çoğu memeli için ikinci bir penis veya ikinci bir vajinanın sağladığı çarpıcı bir uyum avantajı da yok.
Kısacası çok da üzülmeyin, hayırlısı neyse o olmuş.
Bahsi geçen makale:
Tschopp P, Sherratt E, Sanger TJ, Groner AC, Aspiras AC, Hu JK, Pourquié O, Gros J, Tabin CJ. A relative shift in cloacal location repositions external genitalia in amniote evolution. Nature. 2014 Dec 18;516(7531):391-4