Primerlar, çok büyük kısmı fuzuli olan bir ürün pazarı içinde bile hayli "olmasa da olur" kalıyorlar, ta ki size uyanını bulana kadar...

ECİNNİLİK

Bir Primer’ınız Eksikti

Çağla’nın kozmetik yazınında bana göre devrim yapan yazılarından aldığım ilhamla ben de artık bildiklerimi daha fazla kendime saklayamayacağıma karar verdim. Zaten bildiğim iki şey var:

 

1) fondöten ya da renkli nemlendiriciyi fırçayla sürmek > duvarkağıdını bir bilene yaptırmak*
2) olmayan eyeliner > kötü çekilmiş eyeliner**

 

*Bunu bildiğime aslında o kadar da emin değilim. Kime niyet kime kısmet. İçtihat diyelim de sözlüğe baktığıma değsin.

**Bundan çok eminim.

 

Geçenlerde (8 ay kadar önce) üçüncüsünü öğrendim: İyi bir primerım olsun yüz milyon borcum olsun (abartının tüm hakları saklıdır. bir tane süper NARS ürünü bulmuş gelmiş bağırıyor). Aslında benim geçenlerde öğrenişim de şanlı bir direniş sürecinden geçmemden, yoksa primerlar bayadır piyasada boy gösteriyor.

 

Uzatmayacağım (şaka şaka uzatacağım ama olaya “önce boya vardı” noktasından başlamak istemeyenleri buradan ürün bölümüne alalım). Primer, genelde nemlendiricinin üstüne, makyajın altına, bazı türlerinde üzerine uygulanan, iddialara göre yüzünüze gözünüze her ne sürmüşseniz onun gün içinde yerinden oynamamasına, yüzünüzün parlamamasına (sağlıklı ışıltıdan değil diğerinden söz ediyoruz burada, o kendini biliyor), allığın solmamasına, farın filan ayrışıp çizgi çizgi, hesapta olmayan bir dizayna dönüşmemesine yarayan bir tür baz krem. Tutan her ürün gibi sekiz milyon çeşidi var – serum olanı, yoğun olanı, SPF’lisi, gözenekleri küçülteni, nemlendireni, yağ emeni, renklisi, renksizi, cilde ışıltı vereni, filan. İnsan sayarken sıkılıyor. Güzellik Endüstrisi’nin sürekli varlığından bihaber olduğum yeni sorunlar icat edip çözüm önerileri satmasından da sıkıldığım için*** uzun süre “amaaan o da eksik kalsın” çizgimi korudum. Denediğim ilk primer da, göz makyajı pek yerinde durmadığından (makyajın sabah işe gitmeden yapıldığı durumlarda akşam 6’ya doğru farla göz kaleminin yatakları ayırmalarından, herkesin kendi yolunu çizmesinden söz ediyorum) göz kapağı için yapılanlardan oldu. Ben birkaçından deneme boyu yoluyla istifade ettiğim, bazısını da kendimi bu bilimsel araştırma için feda ederek aldığım altı tanesini size anlatayım da, artık benden söylemesi.

 

***Bu da dünyanın en büyük yalanı. Makyaj çok eğlenceli bir şey, öyle olmasa yapmazdık. Bu konuda bana güvenin.

 

“Evden hiç makyajsız çıktığınız oluyor mu?” (alacağı cevabı biliyor zaten, o yüz ifadesindeki çaresiz teslimiyetçiliğe gel)

ÇILGINSIN.

 

 

Two Faced Shadow Insurance

 

“Far sigortası”. Hey yavrum hey diyeceksiniz, ama %100 çalışıyor. Kokusuz, açık bej renginde, şahane kremsi bir dokusu var (parabensiz, silikonlu). Pürüzsüz sürülüyor, üstüne bir şey gelmeyecekse bile göz kapağının rengini dengeliyor. Vaad ettiği tüm sözleri yerine getirdiği için doludizgin bir ilişkimiz var; farı yerine mıhlıyor, renkleri hem daha parlak hale getiriyor hem de karıştırmayı kolaylaştırıyor. Sephora’larda mevcut, fiyatı da ABD’dekiyle aşağı yukarı aynı. Ambalaj 11 gramlık bir tüp, haftada birkaç kere kullanımla 1 seneyi çıkaracak gibi görünüyor. Tek sıkıntısı bazen ürünün tüpün içinde ayrışma eğilimi göstermesi, o da kullanmadan önce çalkalayarak aşılıyor. Shadow Insurance sana puanım 9 kanka.

 

Urban Decay Eye Shadow Primer Potion

 

Too Faced’in far bazı ile birlikte alanının diğer devi. Diğerinden biraz daha yağlı ve yoğun gibi ama deneme boyunu (boyu dediğim de ıslak mendil ambalajı ebatlarında olan) kullandığım için tam da istediğim otoriteyle konuşamayacağım, zira 2 kere kullanamadan kurudu. Fakat seveni çok, iddialara göre yukarıda saydığım her şeyi bu arkadaş da yapıyor. Yakın zamana kadar saçma sapan, fırçalı bir ambalajı vardı, sonra bir gün bir blogger isyan ederek keserim ulan bu tüpü dedi ve foyalarını ortaya çıkardı. Yeni ambalajı epik miktarlarda ürün ziyan etmeyecek şekilde tasarlanmış. Too Faced’den çok azıcık daha büyük ve birazcık daha pahalı, Sephora’da satılıyor.

 

Urban Decay Primer Potion: İsrafın tablosu

 

Laura Mercier Foundation Primer

 

Laura Mercier’in uzmanlık alanı baz makyajı (fondöten, kapatıcı, pudra vesair); primerları da bayağı popüler. Çok yoğun olmayan, su bazlı olduğu için oldukça hafif bir dokusu var. Işıltı vermeye (Radiance) ve nemlendirmeye (Hydrating) yönelik, bir de Mineral ve yağsız olmak üzere dört çeşidi ve muhtelif boyu var (bahçesi var bağı var ayvası var narı var diye gidiyor böyle). Radiance olanı renkli ama sürüldüğünde farkedilen bir renk değil, belli belirsiz bir ışıltıyla yetinmişler. Takip eden her ürün gerçekten de bir alem sürülüyor, ama makyajı yüze sabitleme konusunda ben biraz tutarsız buldum. Dolayısıyla “tüm cilt tipleri için uygundur” iddialarını da teyit edemedim. “Bizim ışıltımız bize yeter” vizyonuna sahip karma veya yağlı ciltliler The Shining’in yeni uyarlamalarından kaçınmak için yağsız versiyondan şaşmasın deniyor (uzmanlarca).

 

Alnımdaki parıltıyı görüyor musun Laura? GÖRÜYOR MUSUN DEDİM.

 

Neutregena Shine Control Primer

 

 

Siyah, yassı, mat, sade ambalajıyla bir ciddiyet abidesi. Rengi beyaz, dokusu da tam cilt losyonu gibi, Neutrogena’dan beklediğimiz medikallikte. İçinde pirinç proteini kompleksi var, patentini bekleyen bu madde cildin ürettiği yağı emiyor. Yalan da değil, emiyor emmesine de, kendisi de bir nemlendirici görünümünde ve hissiyatında olduğu için yok önce nemlendirici sür, üstüne bunu sür, yok efendim üstüne makyaj yap, biraz kantarın topuzu kaçıyor (sabahtan beri başka primerları anlatırken iyiydi? dediğinizi duyar gibi oluyorum ama bakın buna pirinci dayadıkları için bir de başta dokunuşu çok hafif de olsa pütürlü.) Parfümlü de üstelik, kokusu kötü değil ama o keşmekeşte başka kokularla nasıl bir birliktelik oluşturacağını bilemeyiz. Son kertede bizimle değil ama piyasadaki en ucuz primerlardan biri oluşu sebebiyle çok üstüne varmıyoruz.

 

Estee Lauder Illuminating Perfecting Primer

 

 

Sıfat Treni şeklinde vaatlerle dolu makyaj malzemesi isimlerine gülmüyor musunuz? (Bunun bir de daha beter bir Oje İsimleri Fenomeni var, şurada layıkıyla inceleniyor). Artistlikleri bir yana, Estée Lauder iyi bir marka (herkes bir ceketini iliklerse, uzman geldi çünkü). Daha falsolarını görmedim. Bu primer da Laura Mercier’e göre tüm cilt tiplerine hitap etmekte bana daha başarılı göründü (yağlı ciltler için New Matte Perfecting Primer isimli bir kardeşi de var), ama asıl 30-35 yaş üstü cilt için süper olduğundan şüpheleniyorum. Şüphenin sebebi bir yerde 14 yaşından beri kullandığım EL parfümü Pleasures için “anne parfümü” dendiğini okumamdan bu yana içimde gizlice yeşeren bir önyargı da olabilir, ama daha büyük ihtimalle okuduğum tüm yorumlarda ürünün 35 yaş ve üstü kadınlar tarafından sınırsızca övülüyor oluşu. Bana “al dene bak ne güzel” diye veren de 50 yaşındaki halamdı zaten. Bilimsel yöntem = başarıyla hayata geçirildi.

 

Nars Skin Smoothing Face Prep

 

 

Bütün yazıyı bunu övebileyim diye yazdım, bu yazı övgülerimin etrafına örülmüş bir kılıf duvarı (ne?). Arkadaşlar, durum bildiğiniz gibi değil. NARS gitmiş dünyanın en iyi şeyini yapmış. Nars’ın (görmemiş gibi hepsini büyük harfle yazmayı bıraktım) ayrıca bildiğimiz primer’ı da var, ama bu biraz daha farklı bir ürün. Dudak kremi gibi bir kutusu var, rengi soluk beyaz, mat süt diye bir şey olsa mat süt gibi diyeceğim. Dokusu donmuş yağ gibi olduğundan ciltteki parlaklığı Alman disipliniyle önleyebileceğinden şüphe duyuyor insan. Tüm yüzden ziyade alın-burun-çene, belki biraz yanaklara, makyajdan önce veya (burada müzik giriyor) sonra sürülebilen bir ürün. Pudradır, fırçasıdır, bilmemne kağıdıdır, bu tumturaklı işlemlere gerek bırakmıyor, bir-iki parmak ucu müdahalesiyle parlaklık ve gözenek işini çözüyor. Pürüzsüz görünüm klasmanında daha iyisini görmedim. Ürün miktarı-fiyat oranı biraz can sıkıcı, ama çok az şeyle çok büyük işler başardığından cnn sglsn be François dedirtiyor. Eylülde aldım, daha dörtte biri bitmedi. Yani özetle, bu primer işlerini çok karıştırmışlar, aralarında bir fark kalmış o farkla Nars çok iyi olmuş.

 

Araştırmalarımdan öğrendiğim şudur: Primerlar, çok büyük kısmı fuzuli olan bir ürün pazarı içinde bile hayli “olmasa da olur” kalıyorlar, ta ki size uyanını bulana kadar (burada inanılmaz derinlikte felsefi mesajlar da saklı).

 

Peki şunu da konuşabilir miyiz? Bu dergilerin bir ürünün rengini gösterecekler diye canım rujları dibinden koparmaları, ojeleri beyaz yüzeylere dökmeleri, pudraları sanki baharatmış gibi dağıtmaları? 5Harfliler laboratuvarlarında böyle şeyler olmaz.

 

Her amatör makyaj yazısı gibi bu da kozmetik peygamberi Lisa Eldridge’in konuyla ilgili fetvasına saygı duruşuyla bitecek:

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ECİNNİLİK

YLisa Eldridge’den Makyajın Hikâyesi
Lisa Eldridge’den Makyajın Hikâyesi

Makyaj tarifleri yazan erkekler, yanaklara sürülen cıvalı allıklar, kozmetik endüstrisinin patlayışı... Lisa Eldridge ilk kitabında makyajın bugüne nasıl geldiğini araştırmış.

KÜLTÜR

YErotik Kiril Alfabesi
Erotik Kiril Alfabesi

Açmayın harfler. (Yok cidden ofiste filan açacaksanız dikkat edin, bizden söylemesi)

Bir de bunlar var

Rica Ediyorum Yusuf, Sen Mahallenin Romanını Yazma!
Erişilmesi İmkansız Vücudun Peşinde
İnsan Kendi Parfümünü Nasıl Seçer: Sienna Ngai ve Anna Kornbluh ile Bir Sohbet

Pin It on Pinterest