Kazanmak nedir? Başarının tanımı bizim için nedir ve bu tanım sağlıklı ise yine sağlıklı bir biçimde nasıl elde edilebilir?

YAZI

Bir Gün Hepimiz CEO Olacağız

Bugünlerde nereye dönsem bu ilana rastlıyorum. Sizi bilmem ama, bilişsel başarıyla şişinen okul da, ebeveyn de ikrah ve bulantı hissi yaratıyor bende. Neredeyse bir tür allerji yaşıyorum karşılaştığımda. Bir süre yok olduklarına ikna olmuştum nedense. Değişen dünya koşulları, dijital devrim, çeşitlenen meslekler, farklı zeka, başarı ve eğitim modellerinin kabulü bu türü geçmişin dev cadı kazanında eritmişti. Büyük yanılsama. Çocukluğumda çevremi çekirge sürüsü gibi sarmış olmaları, sundukları davranış modelinin kuşaklar boyu yaşayacağının da muştusu ve güvencesiydi oysa. Kaldı ki zamanın kerteriz noktası diyebileceğimiz o üç harfi de görmezden gelmiştim: CEO. Kısacası, bu “kazananları” yetiştirme kampları ve görevlileri, çocuk yaptıktan sonra, her zamankinden daha çok varlar benim için ve daha uzun süre buralarda olacaklar. Hatta ben de yakın gelecekte onlardan biri olacağım.

 

Çünkü “bugünün şartlarını düşününce” gibi bir rotadan hareketle, ben de çocuğumu spor başkanı, sanat başkanı, sosyal beceri başkanı, bilim başkanı, müzik başkanı, herkesten önce okuma-yazma öğrendi başkanı, aritmetik başkanı, özgüven başkanı, popülerlik başkanı yapmalıyım ve bütün bu başkanları mümkünse tek çocukta aynı anda yapmalıyım. Zaten kendisi bütün bunları olmak için gereken her türlü vasfa sahip. Diğerlerinden daha iyi, daha ileri, benim gözdem olduğu için herkesin de gözdesi olmaya doğası gereği aday, bunu değil tartışmak, gündeme getirmek bile yersiz.

 

Diyeceğim, “kazananların” okulu fikrinin kabulü kanımca her kertede ebeveyn desteklidir. Kesintisiz bir talebin meyvesidir. Türk eğitim ve çocuk yetiştirme tarihinin en çalkantılı ve pahalı devrinde zirveye taşınmış bir modeldir. Puan, yarış, birincilik, en öndelik odaklıdır ve liderlik kavramı etrafında biçimlenir. Kazananların okullarına gidenler test liderlikleriyle yine kazananların okullarına gidecekler, kazananların mesleklerini seçecekler ve kazananların kazandığı parayı kazanacaklardır. Diğerlerine dev bir binanın yan cephesini sarmış ilanda olduğu gibi tepeden el sallayarak hükmedecek, üstün bir canlı türü olarak günün birinde kazananların okuluna gidemeyenleri yöneteceklerdir.

 

Bir binanın tepesinden bize el sallayan bu içkin vaatler her köşede kimilerine çocuğunu kazananların okuluna gönderemediği için bir üzüntü kaynağı kimilerine de yoğun bir gelecek beklentisi olarak geri dönüyor.

 

Üstelik bu tür söylemlerde vurgulanan, gösterilen, öne çıkarılan başarının, özellikle “bilişsel” başarının tanımı da dar ve kısıtlayıcı. Süreğen bir kognitif düzeyi hedeflemiyor, noktasal veyahut dönemsel bir başarı oluyor çoğu zaman, çünkü ölçüm kriterleri zaten zaaflı. Bu tür lider ve başarı fabrikalarından (aile ya da okul) çıkan çocukların üniversite sonrası ve yetişkinlik dönemine ilişkin araştırmalar yürütülmesi bir gün kesinlikle elzem olacak. Neden mi?

 

Dün salt çok yakışıklı olmakla kalmayıp New York Times Magazine ve The New Yorker’daki eğitim konulu yazıları, keza Amerika’nın yoksul kesimlerindeki eğitim sorunlarına odaklanan araştırmalarıyla iyi kalbini de gözler önüne sermiş P. Tough sayesinde, Kaiser Permanente’nin koruyucu hekimlik bölümü başkanı Vincent Felliti ile epidemiyolog Robert Anda’nın yürüttüğü “The Adverse Childhood Experiences Study”den (ACE / Olumsuz Çocukluk Deneyimleri Çalışması) haberdar oldum. (Yeri gelmişken, bu tür istatistiksel araştırmaları Nasıl Lider Çocuk Yetiştiririm?, Özgüvenli Çocuk, Peki Ama Nasıl? tipli iç kanırtıcı el kitaplarından çok daha faydalı bulduğumu ve Tough’un araştırmalarında bu dökümlere ve araştırma yöntemlerine çokça yer verildiğini belirteyim.)

 

İki doktor, 1995 yılından başlayarak (halen sürüyor) kötü çocukluk deneyimlerini insanlardan posta yoluyla aktarmalarını istiyor ve 10 farklı kategoride yanıt talep ediyorlar. Birkaç yıl içerisinde on yedi binden fazla vakadan cevap alınıyor. %70 cevaplanma oranını orta ve üst orta sınıfa mensup bir grup oluşturuyor. Bunların %75’i beyaz, %75’i üniversiteye gitmiş, yaş ortalamaları elli yedi. Doktorlar öncelikle çocukluk travmasının genelde refah düzeyi yüksek popülasyonda yaygın seyretmesinden şaşkınlık duyuyorlar. Bağımlı ebeveyn, fiziksel şiddet, cinsel istismar, aile içi çatışmalar, ebeveyn iletişimsizliği ve uyumsuzluğu gibi başat faktörlerin yanı sıra, bu travmatik olaylarda çocuğun kendisini itibarsız ve değersiz hissetmesine yol açan bilişsel baskı unsurlarının da azımsanmayacak bir payı olduğu tespit ediliyor (bizde “yarış atı” diye anılan sendrom, salt akademik başarıya odaklanan eğitim, ebeveynin liderlik ve gözdelik kompleksi, ilgi alanları konusunda zorlamalar, çocuğa yaşını ve boyunu aşan dayatmalar vb.).

 

Benzeri kötü çocukluk deneyimlerinden muzdarip vakaların tepki modellerinin dökümü şöyle verilmiş:

 

ACE (kötü çocukluk deneyimi) puanı sıfır olan kişilerle karşılaştırıldığında ACE puanı 4 ve daha üzeri olanlarda sigara içme olasılığı 2, alkolik olma ve on beş yaşından önce cinsel ilişkiye girme olasılığı ise 7 kat fazla.

 

Kanser, kalp ve karaciğer hastalıklarına yakalanma olasılıkları 2, anfizem ve kronik bronşit olma olasılığı 4 kat fazla.

 

6’nın üzerinde ACE puanı olan yetişkinlerin intihara teşebbüs olasılığı 0 puanda olanlardan 30 kat fazla. ACE puanı 5’in üzerinde olan erkeklerde uyuşturucu kullanma olasılığı, travma yaşamamış olanlara göre 46 kat fazla.

 

Öte yandan (P. Tough’tan alıntılıyorum): “ACE çalışmalarında su yüzüne çıkan karaciğer ve şeker hastalığı, akciğer kanseri gibi sağlık sorunlarının -en azından kısmen aşırı alkol, yemek ve sigara gibi- insanın kendi kendini yıprattığı davranışlardan kaynaklanması da kuvvetle muhtemeldi. Ama Felitti ve Anda bu davranışlar hiç olmasa da kötü çocukluk deneyiminin yetişkin sağlığı üzerinde derin bir olumsuz etkisi olduğunu buldular. Yüksek ACE puanı olan (7 ve üzeri) ama sigara içmeyen, alkol tüketmeyen ve fazla kilolu olmayan hastalara baktıklarından (ABD’de en yaygın ölüm nedeni olan) iskemik kalp rahatsızlığına yakalanma riskleri ACE puanı 0 olanlara oranla % 360 daha fazlaydı. Bu hastaların çocukluk dönemlerinde yaşadıkları kötü deneyimler, kötü alışkanlıklarla hiçbir ilgisi olmayan bir yol takip ederek onları hasta etmişti.”

 

Bu istatistik ışığında önce kendi ACE puanımı fena halde merak ederken, aklıma tekrar ve tekrar aynı sorular düşüyor: Kazanmak nedir? Başarının tanımı bizim için nedir ve bu tanım sağlıklı ise yine sağlıklı bir biçimde nasıl elde edilebilir? Kendi adıma, yaşadığım birçok kafa karışıklığının ardından bugün başarının ve kazanımın aşağı yukarı şöyle bir şey olduğuna kaniyim: “Hoşgörü geliştirme, sebat etme, memnuniyet duygusunu erteleyebilme ve merak hissini sürdürebilme becerisi.” Herkese kolay gelsin.

 

 

Kaynaklar [İng]:

 

Paul Tough için:

. How Children Succeed: Grit, Curiosity, and the Hidden Power of Character

. Whatever It Takes: Geoffrey Canada’s Quest to Change Harlem and America

 

ACE araştırmaları için:

. Adverse Childhood Experiences and Their Relationship to Adult Health and Well-being (Video)

. www.acestudy.org

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YDraper’ın Betonlaşmış Gülümsemesi ve Hemen Her Şeyin Kulbu Olarak Edebiyat
Draper’ın Betonlaşmış Gülümsemesi ve Hemen Her Şeyin Kulbu Olarak Edebiyat

Hüdai nabit ot gibi Madison’ın reklam aleminde bitivermiş Don Draper neden öyle gülüyordu hep?

MEYDAN

YJulia Kristeva: “Çiçekler için teşekkürler ama nedir anne dediğimiz?”
Julia Kristeva: “Çiçekler için teşekkürler ama nedir anne dediğimiz?”

"Seküler toplumumuz annelik çilesine dair söylem geliştirememiş tek uygarlık mı olacak acaba?"

SANAT

YID:LA, Bir Kent Stüdyosundan Fotoğraflar
ID:LA, Bir Kent Stüdyosundan Fotoğraflar

Ayşe Ulay’ın ID:LA serisi, kent tarihçesine, kentin birikimine, kentin değişen ya da değişmeye yargılı görünümlerine bakarken, öncelikle böylesi karşılaştırmalı bir bakış açısından muaf ve insansız bir yaklaşım benimsiyor.

TARİH

YIssızlığın Ortasında, Yıldız Moran
Issızlığın Ortasında, Yıldız Moran

Moran’ın Türk fotoğrafındaki benzersiz konumu yalnızca kadın olmasıyla değil, belge fotoğraflarının ve nesnel estetiğin altın devrinde, çektiği fotoğraflarda düz gerçeği sanatının arkasına yerleştirmeyi yeğlemiş olmasıyla açıklanmalı.

Bir de bunlar var

Lee Miller
Paralimpik Atlet Oscar Pistorius Kızarkadaşını Öldürmüş (Olabilir)
Mülteci Nefreti: Keçilerimizi Yediler, İşimizi Çaldılar

Pin It on Pinterest