Türkiye’de çocuk işçilerin sayısının göçmenlerle beraber 1 milyonun üstünde olduğu tahmin ediliyor.

MEYDAN

Bir fotoğraf karesinde çocuk işçiliği

Bir tarlanın yanından geçerken havanın sıcaklığıyla iyice boğucu hale geldiği için maskesini çenesine kadar indirmiş 9-10 yaşlarında bir çocuk görürseniz ne yaparsınız?

 

A) Yanına gider ve sohbet ederim

 

B) Bu sırada kendisine kitap veririm

 

C) Karşılığında ondan bir salkım domates alırım <3

 

D) Hepsi

 

Eğer D şıkkını seçiyorsanız, tebrikler; büyüyünce Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı olabilirsiniz. 

 

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yaz aylarını ailesiyle Türkiye’nin yemyeşil köşelerinde toprakla haşır neşir olarak ekmeğini kazanan bir çocuğa yaz tatili hediyesi niyetine kitap verdi ve eğitimcilere de kendi tavrını örnek olarak gösterdi. Çizilen tablo bu kadar sevimliydi fakat Türkiye’de çocuk işçiliğinin geldiği nokta hiç öyle değil. Özellikle havaların ısınmasıyla birlikte yaşadıkları yerden ailecek çeşitli şehirlere göç eden, aylarca çadırlarda temel gereksinimlere zor bela erişerek yaşayan, tarlalarda veya göç sırasında yaşanan kazalar yüzünden hayatını kaybeden çocuklar için tablo oldukça vahim. Diğer yandan Ziya Selçuk’un paylaşımının altında bakanı destekleyici ve eleştirilere karşı çıkan mentionlar da vardı. Çocuğun hayatın gerçeklerini öğrendiğini savunan, yaz aylarında aileleriyle beraber göç eden çocukların ailelerine yardım etmesinin doğal olduğunu söyleyen mentionlar, insanların çocuk işçiliği hakkında çok az fikir sahibi olduğunu gösteriyor.

 

Öncelikle verili bilgiler üzerinden gidelim. İş Kanunu Madde 17’ye göre 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasak. Fakat eğer çocuk 14 yaşını doldurmuşsa ve ilköğrenimini tamamlamışsa “bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişimlerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak ‘hafif işlerde’ çalıştırılabilecekleri öngörülmüştür “ diyor Türkiye Baro Birliği. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Ankara şubesi ise hem bahsi geçen hafif işleri tanımlıyor hem de şöyle bir şerh koyuyor:

 

“Çocukların yaptıkları işlerin hepsi, ortadan kaldırılmak istenilen çocuk işçiliği kategorisine girmez. Çocukların ve ergenlerin sağlıklarına ve kişisel gelişimlerine zarar vermeyecek ya da eğitimlerini aksatmayacak işler yapmalarına genellikle olumlu bakılır. Örneğin evde anne babalarına yardımcı olmak, aile işletmesinde belirli işler yapmak, okul saatleri dışında ve tatillerde cep harçlığı sağlayacak kimi işlerde yer almak gibi. Bu tür etkinlikler çocukların gelişimine ve ailelerinin durumuna katkıda bulunur; onlara çeşitli beceriler ve deneyim kazandırır; yetişkinlik dönemlerinde toplumun üretken üyeleri olmaya hazırlar.”

 

Bakan bu şerhe dayanarak yukarıda bahsettiğim tabloyu çizmeye çalıştıysa eğer mevsimlik tarım işçiliğinin “tehlikeli işler” sınıfına girdiğini ve mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocukların çoğunlukla eğitimlerine devam edemediğini umursamıyor olmalı.

 

Geçen senelerde mevsimlik tarım işçilerinin maruz kaldığı meslek hastalıkları üzerine konuştuğumuz Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Çağlayan, tüm dünyada bu alanda çalışan çocuk işçilerin yaklaşık olarak yarısının örgün eğitime devam edemediğini, beş çocuktan birinin nüfus kaydı bulunmadığını söylemişti. 

 

Daha birkaç hafta önce, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde, çeşitli uzmanlar mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocukların yaşadıkları zorluklara dikkat çeken demeçler sundu ve pandeminin bu süreci nasıl şekillendirdiğini anlattı.

 

Hayata Destek Derneği kurumsal iletişim uzmanı Çiğdem Güner ve program danışmanı Bülent İlik Medyascope’ta verdiği röportajda Güner mevsimlik tarım göçüne çıkan ailelerin, salgına karşı önlemler kapsamında okullar kapatılıp uzaktan eğitime geçilmesi sonucu çocuklarıyla birlikte Nisan ayında, yani normal rutinlerinden de erken göç yoluna düştüğünü söyledi. 

 

Geçen yıllarda okulların kapanış tarihi olan Haziran ayını bekleyen aileler, bu sene okulların Nisan ayında fiziksel olarak kapanmasıyla birlikte yola düştü. Pandemi döneminde derslere uzaktan devam eden Milli Eğitim Bakanlığı kısıtlı ekonomik imkanlar sebebiyle internete, televizyona veya akıllı telefona erişimi olmayan ailelerin çocuklarına yönelik bir çalışma yürütmedi. Yerleşik ailelerin bile uzaktan eğitim için gerekli araçlara ulaşamaması söz konusuyken hareket halinde olması gereken mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çoğu çocuk bu dönem eğitime erişim haklarından mahrum kaldı. 

 

Bülent İlik ise çocuk işçiliğiyle mücadelede sivil toplumdan yerel yönetime, birçok mekanizmaya iş düştüğünü; proje odaklı çalışmalar yerine hak savunuculuğu yapılması gerektiğini belirtti ve var olan tabloya şöyle bir örnek verdi; “Belirli bir dönem mevsimlik tarım işçileri için politikaların yürütülmesi görevi büyükşehir belediyelerine devredildi. Arayın, 30 büyükşehir belediyesi içerisinde bu konuda bir tane yazılı döküman, politika ya bulursunuz ya da bulamazsınız. Benim bildiğim yok en azından.”

 

İşverenler ve toprak sahipleri çocuk işçiler ucuz iş gücü oldukları ve sigortasız çalıştırıldıkları için çalıştırılmalarına göz yumuyor. Yaşadıkları yerlerde gelir kaynakları bulamadıkları için tarım işçisi olarak göç etmekten başka alternatifi olmayan aileler, çocuklarını çalıştırmasalar bile onları yaşam koşulları çok güç olan çadırlarda barındırmak zorunda kalıyor. Yerel yönetimler her yıl bölgelerinde çalışan işçilerin, yılın yalnızca birkaç ayı buralarda ikamet ettiklerini söyleyip politika geliştirmekten kaçınıyor. Türkiye’de göçmenlerle beraber sayılarının 1 milyonun üstünde olduğu tahmin edilen çocuk işçiler; bir fotoğraf karesinde maskesini çenesine indirmiş, güneşten kavrulmuş, zayıf küçük bir çocuk tarafından resmediliyor. Ülkenin milli eğitim bakanının dahil olduğu fotoğraf karesiyle normalleşen çocuk işçiliği, biraz sohbet ve bir kitapla sevimli oluyor güya. Fakat bu iş çocuk oyuncağı değil!*

 

 

 

*Hayata Destek, 2012 yılından bu yana “Bu İş Çocuk Oyuncağı Değil” sloganıyla çocuk işçiliğine karşı kamuoyu oluşturmayı hedefleyerek farkındalık kampanyası yürütüyor.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YEmekçi Kadınların Kızılcık Şerbetine Karnı Tok
Emekçi Kadınların Kızılcık Şerbetine Karnı Tok

Yıllar önce seçim vaatleri çarşaf çarşaf yayınlanırken yalnızca “Aile politikaları” başlıklarında kendilerine yer bulabilen kadınların bugün somut çözümler içeren ve muhatap alan politikalar arasında seçim yapabilme imkânı bulması Türkiye’deki kadın hareketinin etkisinin bir meyvesidir.

MEYDAN

YBir “Ev Hanımı”nın Emeklilik Rüyası
Bir “Ev Hanımı”nın Emeklilik Rüyası

2018 yılında yine seçim öncesi açıklanan vaatlere baktığımızda, AKP’nin “Ev kadınları ve çalışan annelere erken emeklilik düzenlemeleri yapıyoruz” diyerek yıllardır haklarının teslim edilmesini bekleyen kadınların ağızlarına bir parmak bal çaldığını ama iktidarının devam ettiği yıllarda bu konuda yine hiçbir şey yapmadığını görüyoruz.

ECİNNİLİK

YMotosiklet kaskı üzerine teolojik mülahazalar
Motosiklet kaskı üzerine teolojik mülahazalar

Belli ki, teknoloji bir felsefi problemi daha çözmüştü.

ENGLISH

YHavle Women’s Association: “Contrary to general assumptions, the Justice and Development Party base does not comply with everything that the government decrees”
Havle Women’s Association: “Contrary to general assumptions, the Justice and Development Party base does not comply with everything that the government decrees”

Contrary to the general assumptions, the Justice and Development Party base does not comply with everything that the government decrees, neither about alimony law, early marriages nor about the withdrawal from the Istanbul Convention.  

Bir de bunlar var

Cansız Mankene Forma Giydirip Kına Gecesi Yapma Janrının Düşündürdükleri
Hayatımız, mücadelemiz, isyanımız feminizm!
KA-DER Vakası: Sendikal Haklar ve Çalışma Koşullarına Feminist Bir Müdahale

Pin It on Pinterest