Çalıştığım akademik çevrede ara ara gözüme çarpan bir şey var: Yaşlıca bilim kadınları seminerlerde, toplantılarda örgü örüyorlar. Henüz o iş ve kariyer güvencesini eline almamış olan genç akademisyenlerde görmedim bunu. Tabii yaşlı bilim kadını sayısı da çok az, o yüzden çok karşılaştığım bir şey değil. İlk gördüğüm zaman çok yabancılamıştım bu sahneyi: Parçacık fiziği seminerinde şal ören bir teyze. Şimdi ise sanki ataerkil sisteme başkaldıran bir gizli örgütün üyesiymişler gibi hayranlıkla izliyorum bu kadınları.
Harvey Mudd Üniversitesi’nin rektörü olan matematikçi ve bilgisayar bilimcisi Maria Klawe toplantılarda sanat işiyle uğraşanlardan. Örgü örmüyor ama suluboya resimler yapıyor. Klawe, University of British Colombia’da bilgisayar mühendisliği bölümünü kuran kişi ve Harvey Mudd’ın ilk kadın rektörü olmadan önce de Princeton’da dekanlık yapmış. Doktoramı yaparken izlediğim bir röportajında Klawe küçükken hem sanat hem bilime olan tutkusundan bahsediyor. Babasının bir arkadaşı “Maria bu ikisini kesinlikle beraber yapamazsın” dediğinde Klawe’nin düşüncesi: “Peki ya Leonardo da Vinci?” Da Vinci’ye yakıştırdığımız sanatçı mühendis kişiliği, gitarlı Einstein görsellerinde de var. Klawe ise matematik camiasında ciddiye alınmak için sanatçı kişiliğini saklamak zorunda hissetmiş. Çalıştığı her yerde kadınların oranının öğrenci ve akademisyen seviyesinde artması için gece gündüz de çalışmış. Sanatçı yönünü göstermek için gönül rahatlığını ancak bu başarılara ulaştığında bulabilmiş.
Maria Klawe’nin ustalaştığı suluboya resimler ve portreler, beyaz sanat dünyasında saygı ile bakılan işler. Peki ya dikiş, nakış, örgü? Bir kadın fizikçi olarak uluorta örgü örmek benim için hala tabu. Öncelikle babam dahil her erkeğin, hatta bazı kadınların bile aklıma soktuğu “örgü boş insanın işidir” algısı var. Bir de, muhakkak çoğunlukla kadınlar tarafından yapıldığı için, el işinin sanat sayılmaması hepten değerini düşürüyor bu emeğin.
Bu tarz önyargılar matematikçi Daina Taimina’nın da önünü kesmiş uzun süre. Ta ki matematiksel objeler örmeye başlayana kadar. Taimina’nın bir sene Cornell Üniversitesi’nde hiperbolik yüzeyler konusunda ders vermesi gerekmiş. Bu konuyu lisanstan beri anlamadığı için sevmiyormuş da. Anlaşılması böyle zor bir konuyu anlatmak ise başlı başına bir mesele. Matematik gibi çok soyut olabilen bir konu için dokunulabilen objeler üretmenin önemine dikkat çekiyor Taimina. O zamana kadar bazı matematikçiler kağıtları birbirine yapıştırarak bu objeleri fizikselleştirmeye çalışıyor ama bunlar çok kalitesiz, elinizde parçalanan şeyler. Taimina, bir gün, “ben bunu örerim,” diyor. Bu objeleri günlük hayatımızdaki birçok geometrik objeden farklı kılan özellikler örgü motiflerinde doğal olarak ortaya çıkan şeyler. Mesela üstel büyüme: bir ilmekten iki ilmek, ikiden dört ilmek…şeklinde artan bir örgü deseni tam da Taimina’nın anlatmak zorunda olduğu geometrik yapıyı oluşturuyor. Taimina’nın örgüleri sadece sınıfında, ders anlatılarında kalmamış, sergilere de gitmiş.
Örnekler hep matematikçilerden gelecek ama örgüsüyle Klein şişesi gibi geometrik objelere can veren bir sanatçı bilim kadını da Bursa Teknik Üniversitesi’nde çalışan Ayşe Borat. (Klein şişesi içi olmayan, yani içi ve dışı eş olan bir yapı.) Borat ayrıca pastel ve yağlıboya resimler de yapıyor.
Yıllardır Klein şişeleri örmek üzerine ustalaşan bir matematikçi de Sarah-Marie Belcastro. Belcastro ayrıca iki tane matematiksel örgü (İğne İşiyle Matematik Yapmak ve Kavramlarla El işi: İğne İplik ve Matematik) kitabının editörlüğünü yapmış.
Son örneğimiz de sanatçı kişiliğini saklamak yerine bunu profesyonelliğe dönüştürmüş olan sinirbilimci Christine Liu olsun. Liu University of California, Berkeley’de doktora öğrencisi. (Genç bilim kadınları bana çok büyük ümitler veriyor son zamanlarda!) Two Photon Art adlı da bir sanat projesi var: Bilimsel tasarımlar ile takı, rozet, t-shirt, vs yapıp satıyor. Liu ayrıca bilimi toplum geneline yaymak için küçük kitapçıklar da hazırlamış.
Ben sanatkar bir insan değilim ne yazık ki. Dantel ve örgü örmeyi biliyorum fakat ilmiklerim hiçbir zaman düzenli, aynı boyda olmadı. Yine de zevkle yaptığım bir şeydi. Salgın sebebiyle evde tıkılı kaldığımız şu günlerde belki ben de tekrar başlarım el işine. Belki bir gün, hayran duyduğum bu kadınlar gibi, seminerlerde de elime almaya başlarım şişleri ve yumağı. Sevgili bilim kadınları: sizin de böyle saklamaktan bıktığınız işleriniz var mı? Yorumlarda buluşalım.
Ana görsel: Daina Taimina, ‘Kara ve Deniz’, 2010.