Betül Celep’in İstanbul, Kadıköy, Kalkedon Meydanı’nda 66 gün süren sivil itaatsizlik eylemi, dün itibariyle başka bir yön aldı. Celep’in yaptığı basın açıklamasının metni aşağıdaki gibi. Tarihi bir belge niteliği taşıdığından metne aynen yer veriyoruz:
6 Ocak 2017 tarihinde İstanbul Kalkınma Ajansındaki işimden atıldığımı koskoca bir listede öğrendiğim günden bu yana hayatımda çok şey değişti ve elbet ben de değiştim. İşten atıldığımı öğrendiğim ilk anda, doğalında söylediğim direneceğim kelimesinin ardından ve 23 Ocak 2017 Pazartesi günü güzelim kadınlarla birlikte yaptığım basın açıklamasıyla yola koyulduğumda, gün gün, an an, öyle çok şey öğrendim ki. Hep söylüyorum bu işlerin erbabı değilim. Politik sözüm net: Boyun eğmeyeceğim. Geri kalanını yolda öğreniyorum.
Şimdilerde 148 bin kişiye varmış KHK ihraçlarının arasında kadınların yaşadığı mağduriyete yaptığım vurgunun önemi ve politik arka planı güncelliğini koruyor. KHK’ya karşı kadınlar direnişte diyerek yarattığımız direniş çizigisi de tarihe bir dipnot olarak düşüldü. Ayrıca direnmeyi fabrikalarda hak mücadelesi veren işçilerden öğrenmemle birlikte gösterdiğim direniş, beyaz yaka mavi yaka arasındaki ayrımın yapaylığını ortaya koydu. Bu noktada tekrar tekrar dile getirdiğim “yalnızca akademisyenler işsiz bırakılmadı” sözü kamuoyunda bir karşılık buldu. Aynı zamanda KESK üyesi olmayan tek direnişçi olarak KHK kıyımının boyutlarına dair bir açılım ve fark yarattığımı görüyorum. Meydana dair daha detaylı değerlendirmeler içinse çok erken olduğunu düşünüyorum. Çayın tadına varmak için demin çökmesini beklemek gerekir çünkü. Fakat şimdiden şunu söyleyebilirim.OHAL koşullarında 66 gün boyunca Kalkedon Meydanında ortaya koyduğum sivil itaatsizlik eylemi açık denizlerin orta yerine iradi olarak atlamak gibiydi. Bu denize ilk kulacımı attım ve KHK meselesi özelinde dalgalanmanin yaratılmasına katkı sundum diyebilirim. Memlekette süregiden tüm direnişlerin meşruiyetini destekleyen sokağa çıkmak için cesaret aşılayan, KHK meselesinin kamuoyunda daha derinlikli ele alınmasına ön ayak olan bir duruş sergilediğime inanıyorum.
Beni işten vali yardımcısı Ahmet Önal ile yaptığım görüşme ve hesaplaşmada gördüğüm tablo netti. En tepedeki tek adamcılık aklı, “ne istersem onu yaparım, astığım astık, kestiğim kestik” inancı yönetici kadroların hepsine derinden sirayet etmiş durumda. OHAL sürecini fırsata çeviren yöneticiler, kraldan çok kralcılıkla kendi tek adamlıklarını her kurumda ilan ettiler. Bu noktada yapısal bir sorunla karşı karşıyayız. Bu yapısal sorunla mücadelenin ilk aşaması 16 Nisan 2017 tarihinde oylanacak anayasa değişikliği referandumunda HAYIR’ı örgütlemekten geçiyor. Yarından tezi yok arkadaşlarımla HAYIR’ı örgütleme işine zamanımı vakfedeceğim. Ama biliyoruz, HAYIR deMek yetmez. 16 Nisan’da sonra da hayat devam ediyor ve tepemize çöken karabasan gitgide büyüyor.
Referandumdan ne çıkarsa çıksın. 2017 yılının OHAL koşullarında geçeceği ve memleketin KHK ile yönetileceği güçlü bi öngörü. HAYIR’dan sonrasında denizin orta yerindeki KHK duvarının inşasını devlet tüm hızıyla sürdürecek. Direnişlerle yaratılan dalgalanmanın henüz bu duvarı aşacak bir biçime evrilmediğini görüyor, biliyoruz. Dolayısıyla KHK ile ihraç edilenleri bir araya getirecek ve başta bu insanların acil ihtiyaçlarını giderecek bir yapı ihtiyacı önümüzde duruyor. Ancak bu yapıyla birlikte ve aşağıdan örgütlenmelerle duvarı yıkacak dalganın yaratılması mümkün.
Bu tespitlerden hareketle, direnişi başta HAYIR’ı örgütleme, HAYIR’dan sonra da, KHK meselesi özelinde söz ettiğim yapının inşasına dair hamleler yapma biçimine evriltiyorum.
Bu meydanda sesimi duyurarak, hayatlarına girdiğim sevgili, KHK ile ihraç edilmiş kaderdaşlarım, Şimdiye kadar sizleri bu meydana çağırıyordum, bundan sonra bu çağrının yankılarını takip edecek ve sizlerin kapısını ben çalacağım. Demem o ki heryer Kalkedon, heryer direniş.
Ana görüntü kaynak