Evet, ben Meliha Yıldız. Beş yıl önce 5Harflilerde yaşadığım aile içi cinsel istismarı Dilara Sert mahlasıyla yazan benim. Mahlası kaldırmanın zamanı geldi. Saklanması gereken ben değilim. Babam bana yıllarca tecavüz etti, annem de buna gözyumdu. Bunu söylediğimden beri saklanma gereği duymuyorum. Bu gerçeği yıllardır çok iyi bilsem de bir taraftan içten içe hep kendimi suçladım. Kendimi suçlayarak annemle babamı akladım. Bir anneyle babanın bu kadar kötü olabileceğini kabullenebilmek yıllarımı aldı. Aslında sorunumun kaybetmekten korkmak olmadığını, zaten kaybetmiş olduklarımı kabullenememek olduğunu farkettim. Ya da hiç olmayanları varetme çabasından yorulduğumu…Evet benim annem ve babam bana büyük kötülükler yaptılar. Çocukluğumu paramparça ettiler. Hayatımın bir girdap gibi bu travmanın etrafında dönüp durmasına sebep oldular. Kızım büyümeye başlayana kadar bu sürdü. Kuşaklar boyu süren travmalar kızımı ezmeye başlıyordu. Buna göz yumamazdım. Kaybettiklerimle yüzleşme cesaretini veren kızım oldu. Çocuk sahibi olmanın en zor yanı bu sanırım. Kendi çocukluğunla yüzleşmemişsen iyi bir ebeveyn olamıyorsun.
Şimdi dönüp baktığımda aslında ben hep anlatmışım. Anneme, kızarkadaşıma, sevgilime, kardeşlerime, dostlarıma, akrabalarıma…Sekiz yaşından beri sürekli anlatmışım. Şimdi anlıyorum ki sorun bizim anlatamamız değilmiş, sorun insanların duymak istememesiymiş. O yüzden belki mahlasla… İnsanlar istemiyorlar kimliğinle “bunu ben yaşadım” diye çıkıp konuşmanı. Çocuğu var mesela, sana kulak verse, acaba diyecek. Çocuğun cinsel istismarı bu kadar yaygınken şüphe bile duymak istemiyor (bu yaklaşım maalesef sadece faillerin işine yarıyor). Ya da bir yerlerde bazı çocukların bunu yaşadığını bilmek bir şey yapmayı gerektiriyor. Bir şey yapmak istemediği için de dönüp başkasının acısına bakmıyor. Ya da yakın çevresinde biri bunu yaşamışsa yine suçluluk duyuyor sana el uzatmamış olduğu, seni anlamadığı için.
Yaşadıklarımı anlattığım röportajdan sonra çok arkadaşım şunu dedi: “Neden bana anlatmadın?” “Anlattım!” “Ama böyle anlatmadın.” “Sormadın ki.” Yaşadıklarımı yakın çevreme anlattığımda karşılaştığım hep bir sessizlikti. Video bir şok etkisi yarattı. Çünkü kamera insanlara ayna tuttu. Bu ayna şunu soruyordu “Bir çocuğun istismara uğraması durumunda ne yaparsın?” Bazı arkadaşlarım videoyu hiç izlemediler…
Evet büyük bir acı. Böyle bir acının varlığına katlanmak bile zor… Peki bunu yaşayanlar ne olacak?… Biz birbirimizin acısına sırtımızı döneceksek bizi insan yapan nedir? Evet bazı acılara bakmak gerçekten zor. Ve bu sorunların kısa vadede çözülmeyeceği kesin. Ama bir kere ben ne yapabiliriz deyip bir yerlerden başlarsak çok yollar alabiliriz. Benim bugün anlatabilmemde kadın hareketindeki deneyimler kesinlikle çok etkili. Verdiğim röportajı on yıl önce verseydim -abartıyorum belki- ama beni taşlarlardı. On yıl önce ensesti araştırmak için internete girdiğimde sadece porno siteleri çıkıyordu karşıma. Benim güçlenme hikayemle kadın hareketinin güçlenmesinin paralelliği bu röportajı doğurmuştur.
Bu yüzden bir davette bulunmak istiyorum: Gelin hikayelerimizi anlatalım ve çocuğun cinsel istismarını bir tabu olmaktan çıkaralım. Bu sadece bizim sorunumuz değil bu, bu toplumun sorunu. Bu kadar yaygın ve ağır travmalara neden olan sorunun sessizlikle boğulmasına izin vermeyelim. Özellikle mağdur olanlar ya da maruz kalanlar bizim yüzleşmelerimiz hem bizim iyileşmemizi ve güçlenmemizi sağlayacak hem de başka çocukların bunu yaşamamasında bir nebze çözüm olacak.
Ana görsel: Karin Mamma Andersson.