Biz translar hep korkarak yaşadık. Korktuk, yaşadık. Eskiden biz ‘belli’yiz diye katlediliyoruz sanıyordum ama işin aslını şimdilerde daha iyi görüyorum. Tek tek onlara benzemeyen her şeyi katlediyorlar, translar dahil.
Ben katledilmenin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Yola başladığım arkadaşlarımın nasıl öldürüldüğüne şahit oldum. Ama artık bizim ölülerimize sahip çıkanları da öldürüyorlar. Bu zulüm her yanda… Travestileri evlerinde tek tek öldürürken Ermenileri, Kürtleri ve daha nicesini toplu toplu katlettiniz. Şehadet ederim ki şahidim; bir bir öldüren sistemin toplu toplu cinayetlerini de biliyoruz.
3 kuruş veren her erkeği yatak odamda çırılçıplak ağırladım korumasızca. Soyunan, çırılçıplak olan her arkadaşımı öldürdünüz. Bize olan nefretinizi anlayamazken aynı nefreti herkese kustuğunuzu gördüm. Korktum çünkü ölümü bilirim ben. Trans cesetlerinden… Her yakın arkadaşım öldürüldüğünde sıra ne zaman bana gelecek psikolojisiyle akıl sağlığımdan olduğumu da bilirim. Ben korkuyla, zavallıca dövülerek, tecavüz edilerek yaşamanın ne olduğunu bilirim. Ama aynı sistemin beni içerisine dahil edenleri de aynı şekilde katlettiğini görüyorum. Bedenimle beraber varoluşumu kabul etmeyen sistem her seferinde transfobiyi ya da homofobiyi hortlatarak benim katlime ferman verirken aynı sistem aynı cellatlarla, kendine benzemeyen her şeyi katlediyor.
Suç, ne transfobi ne de homofobi. Nefretin kaynağı eril. Erillik mücadelesi veren her şey savaşa dahil.
Kırk beş yaşındayım. Arkamda bıraktığım ceset sayısı katliamın olduğunu gösterir.
41-42 bıçak darbesiyle parçalanmış cesetler, telle boğulan arkadaşlarım, otobanda kalan arkadaşlarım, polisin öldürdüğünü bildiğim arkadaşlarım… Yoldaşlarım!
Tekrar uçsuz bucaksız bir kaosun içine sürüklendiğimizi bilmek, başka başka kimliklere başka başka zulümlerin yapıldığını bilmek beni çok korkutuyor. Giderek direncim azalıyor. İstemeyerek kaybolan gençliğim de, korkularımın artması da beni giderek ağlak yaptı. Her haber bir yerimi öldürüyor. TV’mi attım, yetmedi. Özgürlüğe giden, barış için örgütlendiğim her yerin kurutulduğunu görüyorum. EDİ BESE!
Şamarlanan çocuklar gibiyiz, vatandaş bile olmamıza izin vermediğiniz gibi dövüyorsunuz ve katlediyorsunuz bizi. Ya bunda anlamayacak ne var? Hakları alınmış cinsiyetlere, dinlere, etnik kimliklere özgürlük istiyoruz. Faşist sistem kendi sınırlarını zorlarken beni, seni, onu yavaş yavaş öğütür. Bunu biz biliyoruz. Tüm hayatımı savaşın içinde geçirmekten yoruldum, savaş istemiyorum. Ben savaşı bilirim. Savaşta ölüm vardır, savaşta zulüm vardır, savaşta tecavüz vardır. Savaşta çocuklar öldürülür. EDİ BESE!
Ben varım! Varlığımı nasıl görsmezlikten gelirsin? Ben varım! Varlığımı yok etme, sindirme, katletme halinizi anlayamıyorum.
Bilmeden, görmeden ışık tutmaya çalıştığım şu dünyanın ışıklarını kesiyorsunuz. Var oluş hallerini nasıl bitirebilirsiniz ki! Nasıl ibneleri pembe üçgenle damgalayarak fırınlarda bitiremediyseniz, nasıl İbrahim’in çocuklarını, Ermenileri, çingeneleri, Kürtleri bitiremediyseniz, nasıl transları bitiremediyseniz ve hatta kendinizin bile aşık olduğunuz kadınlığı bitiremediyseniz, bitmeyeceğimiz kesin değil mi?
İnsan aşık olduğu şeye kıyar mı? İnsan kadına, seviştiği transa, seviştiği ibneye kıyar mı? İnsan çocuklara kıyar mı? İnsan bir düşünce şekline nasıl kıyar? İnsan nasıl kıyar?
Beni hep beraberce, devleti, polisi, erkeği, annesi, babası, okulu, hep beraber nasıl delirttiğinizin hesabını nasıl vereceksiniz? Yok ettiğiniz, yaktığınız, küle çevirdiğiniz hanelerin, yüreklerin hesabını kendinize nasıl verebiliyorsunuz? Anlayamıyorum.
Bu savaş nasıl anlatılabilir? Bir savaş nasıl anlatılabilir?
Kendi vatandaşına savaş açan, öldüren, sömüren, katleden bir devlet neden olur, anlayamıyorum. Devlet kelimesini zaten aklım pek almazken böyle bir devleti hiç anlayamıyorum. Sesimizi duymamanız sadece kulaklarınızı sağır etmemiş; yüreklerinizi taş, gözlerinizi kör etmiş.
Suruç’a giden çocukları tanırım ben. Hepsi benim çocukluğum gibi çocuktular. Çocuklar barışı severler. Onlar öyle çocuklardı. Şahidim, yemin ederim. Bazılarını tanırım. Yürekli çocuklar onlar. Savaştan uzak çocuklar. Biz translara yaptığınızı o çocuklara da yaptınız. Birçok yanan yürek bıraktınız. Yüreksizce yaptığınız bu saldırı zulümdür. İmdat dilemiyoruz. Savaşmayacağız! Tıpkı o çocuklar gibi biz barış istiyoruz. EDİ BESE!