Belgin Doruk, ayakkabı koleksiyonuyla. Düşünüyorum, düşünüyorum, bu “ayakkabı manyaklığı”, daha doğrusu insanın kadın olduğu için otomatikman ayakkabı manyağı olması gerekliliği ne zaman doğdu acaba? Acaba ayakkabı koleksiyonu yapmanın, ayakkabıya yığacak paraya sahip olmanın bekar ve özgür bir kadın olma nosyonuyla bir tutulduğu Sex and the City dizisinden sonra mı? Sex and the City evreninde ayakkabı, asla yalnızca ayakkabı değildi çünkü: Bekarlığı küçümseyen evli, çocuklu arkadaşlara gösterilecek bir özgür yaşam kartıydı. Kendi gelirinin kontrolünü kazanmış, esprili ve hovarda yeni kadının simgesiydi. Bir tercih, başkaldırı ve yaşam tarzıydı. (Yazar burada elinde olmadan gözlerini iki kilometre kadar yuvarlıyor)
Freud’un teorilerinin reklamcılığa nasıl ne ne biçimlerde silahlar kazandırdığıyla ilgili Century of the Self isimli efsanevi bir belgesel var. Seneler önce izlediğim bu belgeselde bir türlü aklımdan çıkmayan bir an: 1940’larda ayıp karşılandığı için kadınların yeterince sigara içmediğinden şikayetçi bir sigara üreticisi, ürününü kadınlara kakalamanın yollarını arıyor. Kadınların sigara içmesini nasıl daha kabul edilebilir kılabilirler? Freud’un yeğeni reklamcı Edward Bernays’in aklına dahice bir fikir geliyor: Sigara içmeyi bir başkaldırı olarak yorumlayacaklar. Sigara pipiye benzeyişiyle erkek cinsel gücünün bir sembolü değil mi? O zaman kadınların bu alana dahil olması ve püfür püfür sigara içmelerini, kadınların güçlenmesine dair bir ders olarak yutturabiliriz. Bir sokak yürüyüşünde bir grup kadının eline sigaralar verip, tüttürürken de gazetecilere “Bu bir başkaldırıdır, biz de erkekler kadar beceriyoruz bu işi” diyorlar. Belgesele göre, kadınların sigara alıcısı olmaya başlamasının doğuşu böyle. Bu ayakkabı meselesi de buna benziyor biraz. Modern kadının bütün öncelikleri arkadan hayvan gibi bir faturayla geliyor.
Belgin Doruk ayakkabı alırken tatlı tatlı gülümseyip “Aslında almamam lazım ama cinsim belli, ne yapayım?” diyor muydu? Etrafında ayakkabı çılgını, delisi, manyağı olmakla ilgili dev bir mitoloji var mıydı? Yoksa Belgin Doruk ayakkabı alırken sadece ayakkabı alma lüksüne sahip miydi? İnsan bilemiyor.