Bu yazımda sizlere doğada meydana gelen tatsız bir anomaliden bahsetmek istiyorum. Biyolojik saati itibariyle, varlığının temel sebebi evlenmek, aile kurmak ve elbette yavrulamak olan kadınlar, giderek bu işlevlerini yerine getiremez oldular. Bilim, toplumdaki çöküşün ve şiddete itilen masum erkeklerin sebebi olan bu cins dişilere; “30 yaşında hala bekar kadın” diyor.
Peki nasıl gayri tabii bir durum meydana gelmiştir ki, 30 yaşında bekar kadın sayısında her geçen gün artış gözlemlenmektedir? Dahası bu kadına şimdi ne olacaktır? Hiçbir erkek tarafından evlenilecek kadın olarak seçilmemiş bulunmanın kara lekesiyle, daha ne kadar yaşamaya devam edebilecektir? Böylesi bir yaşama, yaşam demek mümkün müdür? Bu aptal kadın, üç beş sene içinde tedavülden kalkacağını, her yerinin pörsüyeceğini, iğrenç bir yalnızlık içinde çüreyeceğini daha ne kadar bilmemezlikten gelebilecektir? Kişisel aymazlığını bir yana bırakalım, bu kadın TOPLUMUN TIKANMIŞ GİDERİ olduğunun farkında değil midir?
İşte bu yazımızda, tüm bu soruların cevaplarını iredeleyecek, inceleyecek ve inildeyeceğiz.
Işınlanmayı dahi icat etsen, yine de “evde kalmış” olacasın!
İnsan tabiatı gereği şişko veya gevrek olabilir, bu da bir kocaya kapağı atmasını zorlaştırabilir. Doğuştan fingirdek olup namus azlığı yüzünden alınmamış olanları bir kenara bırakırsak, bu kadınların sayısı, toplumu tehdit edecek kadar fazla değildir. Zaten günün sonunda birilerinin evde kalıp, hasta analara ve sokak kedilerine bakması gerektiğinden, şişko ve gevrekleri bir kenara ayırmakta sakınca görmüyorum.
Bizleri esas kaygılandırması gerekense, doğal görevinden kaçarak, hatta onu müdanasızca reddederek, kariyer peşinde koşan ve bir kocaya eş olmanın tatlı sedasını tatmayan kadınlarımızdır. Onlara acımak ve yaşayışlarındaki kepazeliği ayıplamak çok olağan olsa da, kendimizi tutalım ve bu bacılarımızı önce insaniyet namına uyaralım.
Ey, evlilik şerbetini içmeyen sözde özgür kadın, tabiatın doğal dengesini inkara daha ne kadar devam edeceksin? Bilmez misin ki, kansere çare de bulsan, ışınlanmayı da icat etsen yine de “evde kalmış” olacaksın. Bir gün karşımıza çıkıp “Zaman yolculuğunu keşfettim ve 2450 yılından geliyorum. Dünyayı şimdi kadınlar yönetiyor.” açıklasan bile, sana dönüp “Ah zavallı, hiçbir erkeğin lutfuna nail olamayan baht yoksunu!” diyecek, yüzlerimizi ellerimizle kapatıp bu aciz görüntüye daha fazla dayanamayacağımızı belli edeceğiz.
Kadın çalışmayarak ekonomiye 2 kat destek oluyor!
Tüm kainatta kabul edilmiş beşeri gerçekler gösteriyor ki, erken yaşlarda evlenen kadınlar, evde bedavaya çalışarak ve zaten muaffakiyet imkanları sınırlı iş hayatında, erkeklere yer açarak ekonomiye çifte destek veriyorlar. İşsizliğin artmasına sebep olan ve iş hayatında yer işgal eden kadınların, evde oturup 3 çocuk doğurdukları takdirde, ülkeleri iflastan kurataracağını sadece bilim değil, saygın ülke liderleri de belirtiyor. Yapılan çocuk sayısı arttıkça yaşam kalitesi ve toplumda onlayn olma zamanı asgariye inen kadınlar, sosyal hayatı gerçek sahiplerine, yani er kişilere bırakıyorlar. Bu sayede toplumsal refah yine sadece erkekler arasında paylaşıldığından, doğal olarak artıyor.
Modern bilime inandığını idda eden, fakat sadece modern dünyanın ahlaksızlığına kapılan bu kadınlar, gerçeklere nasıl kulak tıkıyorlar, işte burası tam bir muamma. Fakat kendilerini “Geziyorum, tozuyorum, gönlümün istediğiyle cinsi münasebete varan ilişkiler yaşıyorum!!?!” şeklindeki savunuşları bile, bize gerçeklerin soğuk şamarını nasıl da hakkettiklerini gösteriyor.
Dayak arsızlığında son nokta!
Modası geçen özgür kız şarkısını dillerine dolayan bir kısım pejmudeler, gerek sevgililerinden, gerekse sokaktaki adamlardan, normalde sıcak bir aile ortamında, güven içinde temin etmeleri gereken “şiddeti” arıyorlar. Buldukları zaman bile tatmin olamayıp, “Yok efendim bizi dövüyorlar, taciz ediyorlar, en olmadı öldürüyorlar!” şeklinde şikayetlerde bulunarak, içlerinde bulundukları toplumu huzursuzluğa sürüklüyorlar.
Şimdi bu yüce toplumdan aldığım adalet bilinciyle soruyorum; sizce de bu gidişata dur demenin zamanı gelmedi mi?
Gidişata Çareler:
– Koca bulma çalışmalarınıza okul öncesi eğitimde başlayın. Sübyanlığın gelin olmaya engel teşgil etmediği bu güzel coğrafyanın olanaklarından faydalanmayı bilin.
– Eğitim hayatınızı mümkün olduğunca kısa tutun. Uzatılan eğitimlerin kadını şişko ve gevrekleştirdiğini, yetmezmiş gibi ahlak seviyesini hızla aşağı çektiğini unutmayın.
– Çalışmayı ve para kazanmayı hemen bırakın. Çaresizlik sizi sürratle gelinliğe yaklaştıracaktır.
– Anne, hala ve diğer hısım akraba teyzelerin yol göstericiliğine güvenin, hatta konuyu doğrudan onlara emanet edin. Şüphesiz ki, bu işin peşini siz geredeğe girene dek bırakmayacaklar.
– Bu kadar evlilik programı boşuna yapılmıyor olamaz. Amca, dede demeyin, erkeklerin çok ileri yaşlarına dek çocuk sahibi olabildiklerini ve çocuğa bakacak kadar hayatta kalmamanın onların görevi olmadığını zaten biliyorsunuz.
– Tecavüze uğramak yoluyla evlenmek ülkemizde giderek artan basiretli bir uygulama. Beyaz gelinliğinize kavuşana kadar öldürülmemeye özen gösterin.
– 30 yaşına evli giremiyorsanız, 29 sonlarında kendi kendinizi infilak ettirmek suretiyle yok olmayı deneyebilirsiniz.
Görsel Kaynak