Karşılıklı olarak dönüştürücü, besleyici, bazen korkutucu olsa da Ayvalık’ın gri alan’ın gelişiminde çok büyük bir yeri olduğunu düşünüyorum

SANAT

Ayvalık’ta Gri Bir Alan: Öykü Güneş’le Söyleşi

Geçen sene Ayvalık’ta ziyaretçilerini kapılarını açan “gri alan”la Ayvalık’ı, bugüne kadar düzenledikleri sergileri ve 2 Ekim’e kadar devam edecek olan “Bellek” sergisini konuştuk. “gri alan” adlı sanat girişiminin yöneticiliğini ve küratörlüğünü üstlenen Öykü Güneş, sorularımızı yanıtladı.

 

Öncelikle söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. “gri alan”ın yola çıkış öyküsünü anlatır mısınız?

 

İlginiz ve samimiyetiniz için ben teşekkür ederim. Uzun süredir görsel sanatlarla ve özellikle kuir sanatla akademik ve kişisel olarak ilgileniyordum. “gri alan”, aslında başka türlü bir sanat dünyası ve piyasasının da olabileceği fikri ile ortaya çıktı. Ana akım galerilerin aksine çoğulcu bir yaklaşımı benimseyen, kuir sanat görünürlüğüne destek veren ve sanat izleyiciliğine odaklanan, kuir sanata yer veren bir alan oluşturmak istedik. Yalnızca satın alınabilecek eserlerin sergilendiği ve yalnızca sanat alıcılarının bu sergiyi gezdiği bir galeri sistemindense, güncel sanatı insanların günlük hayatının bir parçası haline getirmeyi amaçladık. Burada sanat izleyicileri, belki de başka galerilerde karşılaşma ihtimalleri az olan eserleri deneyimleyebilsinler ve ana akımda yer alamayan sanatçılar ve eserler de yeni kitlelere ulaşabilsinler istedik. Ayrıca güncel sanatın “mesafeli” algısını kırmak gri alan’ın başlıca çıkış noktalarından biri oldu. Aslında özgürce üretip bir araya gelebileceğimiz, paylaşımda bulunabileceğimiz bize ait bir alan ihtiyacımız ile başladı her şey.

 

Pandemi kısıtlamalarının olduğu bir dönemde kapılarınızı açtınız. Bu cesareti sağlayan motivasyon kaynaklarınız nelerdi?

 

gri alan, ilk sergisini 2021’in Temmuz ayında açtı. Öncesinde yıllarca bu fikir vardı. Evet, pandemi döneminde bu sergiyi organize etmek ve bir alan kurmak başka zamanlara göre daha zor oldu. Hafta sonu sokağa çıkma yasaklarını o zaman bir tadilat alanı olan gri alan’da geçirdik. Zorlu geçse de umut ve heyecan verici bir süreçti. Zaten ilk sergimizde de insanların bir araya gelme ve birlikte üretme heyecanını gördük. Kısıtlamaların getirdiği zorluklara rağmen bu coşku ve heyecanı birlikte yaşadığımızı hissettik. Belki de gri alan’ın bu dönemde ortaya çıkması, özlem gidermek için güzel bir vesile olmuştur.

 

Ayvalık’ta olmanızın özel bir sebebi var mı? Burada olmanın avantajları neler? Dezavantajları var mı? Ayvalık ve “gri alan” birbirini nasıl besliyor?

 

Ayvalık, uzun süredir bağım olan ve her zaman üretimimi tetikleyen ilham olan bence büyülü bir yer. Bu fikir Ayvalık’ta oluştu ve somutlaştı. Ayvalık’ta yaşayan kitlenin sanata karşı ilgisi, büyük şehirlere yakınlığı ve kasabanın kendi dokusunun gri alan fikri ile tam olarak örtüştüğünü hissettim. gri alan, Ayvalık için oldukça yeni bir “şey”. Ayvalık’ta yaşayanların reaksiyonu da bizim için besleyici oldu. Ayvalık, gri alanı bence güzel bir şekilde kucakladı. Ayvalık’ın beklenmedik bir sokağın köşesinde şaşırtıcı bir şekilde insanların karşısına çıktık. İlk başlarda gri alan’ın nasıl bir yer olduğunu sorup içeriye girmeye çekinenler artık evine dönerken yeni serginin ne zaman olacağını sormaya başladı. Karşılıklı olarak dönüştürücü, besleyici, bazen korkutucu olsa da Ayvalık’ın gri alan’ın gelişiminde çok büyük bir yeri olduğunu düşünüyorum.

 

Bu yaz sizi ziyaretçilerinizle buluşturan iki sergiye geçmeden daha önceki sergilerden de konuşalım isterim.

 

2021 yılının Temmuz ayında ilk sergimizi yaparken gerçekten her şey çok “muğlak”tı! Pandemi dönemi, ilk sergi yapma deneyimim, sanatçılarla ilk iletişimler, komşularla tanışma, sergi sabahına kadar hala tam bitmemiş bir tadilat… O zaman henüz Ayvalık’ta yaşamıyordum ve yaşamadığım bir şehirde böyle bir hikaye başlamıştı. gri alan’da da her şey “muğlak”tı. Yaptığım ilk seçkide bir konsept yoktu, birbirinden farklı disiplinler farklı anlatılar birbiriyle ilgisiz işler, yan yana görmeyi pek hayal edemeyeceğimiz sanatçılar vardı. Zorlama şekilde bir temaya sığdırmadan, eser ve izleyici ilişkisine dair pek bir söz söylemeden, her şeyi “Muğlak” olarak bıraktık. Şimdi hatırlayınca bile heyecanlandığım çok güzel bir süreçti. Eserler ile ilgili bilgilendirme yapmadığımız, yalnızca künye ve eserin duvarda durduğu bir sergiydi. “Bu resim ne anlatıyor şimdi?” sorularıyla karşılaşıp cevapsız bıraktık. Bunun sonucunda, sergiyi haftada birkaç kere gezen ve izlenim değişimini bize aktaran bir kitle ile karşılaştık. Muğlak ve akışkan hisler sergiye hakim oldu.

 

İkinci sergi “Dekadans” fikri, pandemiden artık yorulmuş haldeyken orman yangınlarının da başlaması, yayılması, durdurulamamasıyla buhranlı bir dönemde ortaya çıktı. Her şey bozulup çürürken, içimizi yeşertecek, “üretim”, “doğma” hislerini bize hatırlatacak bir deneyime ihtiyacımız vardı. Serginin açılışında DJ ve prodüktör Eren Dutlu ve ressam Dicle Çiftçi, ortak bir performans gerçekleştirdi. Dicle ile kocaman boş bir tuval bezini bir duvara çiviledik, Eren setini kurdu ve aynı anda üretmeye başladılar. Birbirlerinin sanatından etkilenerek sıfırdan bir üretim süreci performe ettiler. Eren sergi açılışındaki iki saatte yeni bir beste yaptı. Boş tuval bezine Dicle’nin yaptığı resim ise, sergiye henüz boş hal tuval bezi iken dahil edilip, sergi sonuna kadar sergilendi. Eserler çok aydınlık, eğlenceli, neşeli değildi belki bu mümkün de değildi o süreçte; ama üretimi, doğuşu bize hatırlatan, içgüdüsel çok heyecan verici eserler ortaya çıktı.

 

“Pride” sergisini gezme fırsatım oldu. Gözlemlediğim kadarıyla serginin sanatseverlerle buluştuğu süreç pek çok etkinliği de içerisinde barındıran ve ziyaretçisini kucaklayan bir süreçti. “Pride” hazırlık aşaması da dahil olmak üzere sizin açınızdan nasıl geçti?

 

Ayvalık’ta yaptığımız Pride etkinlikleri kişisel olarak da hayatımızın en heyecanlı süreçlerinden biriydi. Ayvalık’ta ilk kez düzenlendiği için nasıl olacak korkusu oldu tabii ki, ama her şey beklediğimizden de güzel oldu. Çok sanatçılı bir sergiydi “Pride”, görünürlük açısından da çeşitlilik açısından da büyük bir seçki yapmak istedik. Tabii ki alana göre büyük kalıyor, 35 metrekare olan bir galeride belirli sayıda eser sergileyebiliyoruz. Bu sefer sınırları biraz daha zorlayıp 30 sanatçı dahil ettik. Keyifli bir sergi süreci oldu, gelenlerle konuştuk, Pride’ı anlattık. Sohbet ettik, sorguladık. İyi ki yapmışız.

 

Biraz da “Bellek” serginizden bahsedelim. “Bellek” kavramı sizin için ne ifade ediyor?

 

Kolektif hafıza, bellek, kimlik bir süredir üzerine okuyup düşündüğüm kavramlardı. Belki de bu sebeple gezdiğim sergilerde ya da yaptığım araştırmalarda bu kavramları sorgulatan eserler ile karşılaştım. gri alan’da da sorguya açmak istedik. Bellek, anıya dönüşürken kimlik bunun neresinde? Anılarımız mı kimliğimizi yaratır yoksa biz mi anılarımızı yaratırız? Anılar, kimliğimizin oluşmasındaki etkenlerden biri ise her anı yaratışımızda kimliğimiz yeniden mi şekillenir? Akıp giden bu dönüşümde aslolan yalnızca “bellek” midir? Aklımıza gelen sorular çoğalsın istedik.

 

Peki “gri alan” ilerisi için neler hayal ediyor? Planlanan ve paylaşmak istediğiniz etkinlikler var mı?

 

gri alan, pek çok sergiye, performansa, etkinliklere partilere ev sahipliği yapmayı, bir araya gelmeyi, çok daha fazla eser üzerinde çok daha fazla izleyici deneyimi yaşatmayı, temsiliyet açısından dezavantajlı olan daha çok sanatçıyı temsil etmeyi, büyük galerileri gezme imkanı olmayan insanlara profesyonel sanatçıların eserlerini göstermeyi, birçok fikir yaratmayı, birlikte sormayı hayal ediyor. Ayvalık’ta yıl boyunca sürekli olarak sergiler devam edecek. Olabildiğince çok yerde sergi yapmak istiyoruz. İlk başta Ekim ayında İzmir’de bir sergi ile ilk Ayvalık dışındaki ilk sergimizi yapacağız. Akışla birlikte şekilleniyor süreç, çok planlı değiliz biz de, göreceğiz.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YMabel Matiz’in “Fatih” Albümü: Direnmenin ve Şeffaflığın Dayanılmaz Hafifliği
Mabel Matiz’in “Fatih” Albümü: Direnmenin ve Şeffaflığın Dayanılmaz Hafifliği

Tanık olduğumuz şey yalnızca bir albümün hikâyesi, albümün bizi çıkardığı bir pop müzik tarihi yolculuğu değil, bir direnişin de hikâyesi. “Karakol” klibinin yayınlanması ile kamuoyunda daha çok göze çarpmış olsa da biliyoruz ki Mabel Matiz’in mücadelesi bu kliple başlamadı.

KÜLTÜR

YSpotify’ın Arabesk Müzik Açıklaması: “Neo-Arabesk Kraliçeleri Zaferi”
Spotify’ın Arabesk Müzik Açıklaması: “Neo-Arabesk Kraliçeleri Zaferi”

Zaten uzun süredir merkezde olan arabesk müzik, neo-arabesk kraliçeler aracılığıyla merkezle olduğu kadar Z kuşağıyla da bağını kuvvetlendirmiş görünüyor.

KÜLTÜR

YTehlike Anında Çiğdem Talu Şarkıları Çalınız
Tehlike Anında Çiğdem Talu Şarkıları Çalınız

“Her karşıma çıkana dört elle sarıldım. / Her yüzüme güleni dost sandım, yanıldım. / Kalbimde yer yok artık sahte duygulara. / Seni kaybettim ama kendimi kazandım!”

MEYDAN

YGülşen, Suzan ve Bazı Masalar Üzerine: Müzik Son Ses, Bangır Bangır!
Gülşen, Suzan ve Bazı Masalar Üzerine: Müzik Son Ses, Bangır Bangır!

“Yanım çok kalabalık, sesin gelmiyor, bağır / Müzik son ses, bangır bangır"

Bir de bunlar var

Zehra Çelenk: “Dünyanın çürük dişini kadınlar çekecek.”
Gezi’ye Gelinlikle Giden Luthier: Pinhani’den Zeynep ile Soru-Cevap
Zafer Hanım’ın Vatan Aşkı

Pin It on Pinterest