Bir kaç sene olmuş, başlığı “Ayhan Işık Matematiği” bir video sosyal ortamlarda paylaşılalı. Bu kısacık videoda Ayhan Işık, sekreterini evlere şenlik gerekçelerle işten çıkarıyor. Aralarında şu konuşma geçiyor:
-Ama o kadar güzelsiniz ki, bu güzelliğiniz benim için çok mukaddes olan çalışma prensiplerimi incitiyor küçük hanım. Sevimlisiniz, naziksiniz, çok güzel kokuyorsunuz. Her dakikamın bir saniyesini sizin cazibenize feda etmek zorunda kalıyorum. Sekiz saatlik mesaide sekiz dakika, Ayda dört, senede kırk sekiz saat eder. E yani siz benim senede tam altı çalışma günümü çalıyorsunuz demektir. Böyle bir şeye hakkınız var mı? Sadece bir kadın olarak işe yararsınız küçük hanım.
-Bu o kadar fena bir şey mi?
-Beni ilgilendirmez. Kadınlar günde en çok bir saat işe yararlar, o da her zaman değil! Halbuki bir memur olarak günde size on saat ihtiyacım var. Lütfen personele uğrayın. girişinizi kessinler.
-Ama Tarık Bey…
-Rica ederim, vakit kaybetmeyelim.
Kovulan sekreter Gönül’ün hayalkırıklığı
Türkçe internetlerde kaynak belirtme alışkanlığı hiç olmadğından bu konuşmanın hangi filmde geçtiğini bulmam biraz zaman aldı. 1964’te yönetmenliğini Memduh Ün’ün yaptığı Öp Annenin Elini isimli filmden imiş bu sahne. Fakat, filmin en çarpıcı sahnesi bu değil, seyredince ortaya çıktı. Ayhan Işık, bu konuşmada yaptığı zaman kaybı hesabını bir hayat düsturu edinmiş Tarık Baç isimli bir iş adamı rolünde. Aslında soyadı Babaçzade olmasına rağmen, zaman kaybını önlemek maksadıyla soyadını Baç’a çevirmiş.
“Tahsilini Almanya’da tamamlamış, Wagner müziğine hayran, bütün hayatını ve iş düzenin tam bir Alman mekanizmi içinde yürüten” Tarık Baç, her gece ikiye dek çalışan, babasının alaturkalığına, oğlunun Amerikanvari heveslerine tahammül edemeyen, etrafındakilere göz açtırmayan birisi.
Kovulan sekreterin yerine gelen ve Fatma Girik’in oynadığı Aynur Akay ise daha da enteresan bir karakter. On parmağında on marifet bir sekreter olarak, bütün Baç ailesinin hayatına çeki düzen verme işini üstüne alıyor. Aslında içten içe gönlünü kazanmaya çalıştığıTarık Baç’ın sevgilisi değil, annesi oluveriyor bir anda. Buna kendi de şaşkın. Nitekim film, adını bu tuhaflıktan alıyor.
Kaşlar konusunda kendisine kötülük yapmak isteyen birinden tavsiye almış bir Fatma Girik.
Fatma Girik’in oynadığı Aynur Akay karakterinin, patroununa (ve seyredenlere) en büyük sürprizi ise mükemmel Japonca konuşması. Aslen Doğu Türkistanlı olan Aynur, meğer orta okulu da Japonya’da bitirmiş. Film boyunca devam eden Japonlarla iş ortaklığı meselesinde, patronuna gizli gizli çeviri yapıyor. Arabasıyla kendisini eve bırakan Tarık Baç’a Japonca bir şiirlerle sesleniyor. Şiirin Japoncasını size yazacak değilim, ama Aynur Akay’ın ağzından Türkçesini aktarabilirim.
Kiraz çiçek açınca geleceksin
Alıp götüreceksin beni
Kirazlar Nisanda çiçek açar
Dağlar karlıdır, ovalar yeşil
Biz ağaçların altında geçip gideceğiz
Bir tuhafiye dükkânını aratmayacak tuhaflıklar ve sürprizlere dolu bu filmi, şuradan seyredebilirsiniz. Son olarak filmin esas incisi Tarık Baç’ın babası rolündeki Hulusi Kentmen’den bahsetmeden geçmek olmaz. Sevenleri gözünden tanıyan, bütün dağınık hkâyelerin toplayıcısı, dünyanın bütün şefkat ve merhametini kocaman gövdesinde toplamış Kentmen, oğlunu dövmek üzere boks eldivenlerini giyerken ona “zayıf gördüğün her insanın güçlü bir tarafı olduğunu unutma” diyor. Onca şefkate rağmen, Kentmen’in kaç filminde oğul dövdüğünü saysak zannediyorum sonuç çok çıkacak. O da başka bir yazının konusu olsun.