Öykülerinde yarattığı, birçokları tarafından fazla tuhaf ve grotesk bulunan dünyasının, etrafındaki tüm yazarlardan ne kadar farklı olduğunu ve ismini, onunla aynı dönemde ve coğrafyada yaşamış yazarlarınkiyle yan yana getirmenin neredeyse imkânsız olduğunu fark ettim.
Poniatowska bugün hâlâ Mexico City’de San Ángel mahallesindeki evinde yeni yazılar yazmaya ve son romanı üzerinde çalışmaya devam ediyor.
İnsanların günlük rutinlerini, bu insanlara eşlik eden evcil hayvanların davranışlarını, eşyaları merak eden bir yazar.
Bir sabah mutfak masasında kahvemi içerken kendimi çocukluğumda beni en çok etkileyen kız arkadaşım üzerine düşünürken buldum.
Louisa May Alcott, March kadınlarına ve böylece kendi zamanındaki küçük kadınlara ve gelecektekilere, yaşam, neşe ve asla bitip tükenmeyen bir umut ve kararlılık aşıladı.
Dedemden yadigar eşyaları evime getirmiştim getirmesine ama onlara bir türlü bakamıyor, dokunamıyordum. Teneke kutunun içinde duran siyah beyaz fotoğraflar hariç.
Joan Brown 80’lerden itibaren gittikçe ticarileşen sanat dünyasına duyduğu öfke sebebiyle, eserlerini galeriler yerine halkın bedava girebileceği müzelerde veya kamusal alanlarda sergilemeyi tercih ediyor
Bir emme aygıtı, canavar, denizin obur ve iğrenç yıldızı, hayalet, ölümün yüzergezerleri…
“Deniz bugün dalgalanır mı, dalgalanırsa boğulur muyum? Ben dubalara kadar yüzmek istemiyorum belki görmediğimiz kocaman bir balık alttan bizi takip ediyordur değil mi?”
Anneannemin hastalığı ilerlerken bir akşam üstü tesadüfen aklıma Arjantinli yazar Jorge Luis Borges geldi. Borges de anneannem gibi kalıtsal bir göz hastalığı yüzünden yavaş yavaş kısmi körlüğe mahkum olmuştu.