Anne Müzesi: Hürmetli, romantik, kutsal bir unutturma faaliyeti

“Hafıza sahası”ndaki mücadelede, bir müze, unutturmanın, silmenin enstrümanı olarak iş görürken bize düşen, onun sustuklarını tekrar tekrar söylemek: Bu coğrafyada sadece Türk anne ve çocuklar yok. Burada yaşamış, sürülmüş, zorla kaybettirilmiş, soykırıma uğramış, katledilmiş, planlı saldırılarla kovulup arkalarında kalan her şeye el konulmuş, yetim bırakılmış, kuyulara atılmış, yakılmış, köy meydanlarında kurşuna dizilmiş, kentlerin orta yerinde arkasından vurulmuş, tanklarla ezilmiş, cenazesi sokakta bekletilmiş, cenazesi buzdolabında saklanmak zorunda kalmış, kuşaklar boyu taşıdığı acıyla ve yine de diliyle, kültürüyle hâlâ var olma mücadelesi veren ve böylece yaşayacak anne ve çocuklar var.

Gayrimilli Çocukluk Mümkün mü?

Peki aradan yüz yıl geçmesine ve o günden bugüne psikoloji, çocuk gelişimi, iletişim gibi alanlarda kaydedilen tüm gelişmelere rağmen çocuklar okullarda neden hâlâ resmi ideolojinin taşıyıcısı birer nesne gibi görülmeye devam ediyor?

Pin It on Pinterest