Dans çalışmaları, toplumsal cinsiyet, sahneleme ve dramaturji temalı çalışmalar yürüten Berna Kurt’la dans sahnesine toplumsal cinsiyetle bakmayı konuştuk.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyetine müzik tarihinde 3 bestekar kadın: Leyla Saz Hanımefendi, Yüksel Koptagel ve Nazife Aral Güran.
Sevi Bayraktar’la 1920’lerdeki Darûlelhan derlemelerinden bu yana Türkiye’de halk dansları literatüründe kadınların yerini konuştuk.
Feminist tarihçilik, soruları bastırmadan, cevapları susturmadan, Ermeni kadınların Türkiye’de müzikal hayatta ve onun anlatısında var olma koşullarını veya yokluklarının nedenlerini anlayarak, daha bütünlüklü, ilişkisel ve eleştirel bir geçmiş anlayışı oluşturmayı gerektiriyor.
Müzisyenliğinin ötesinde bir akademisyen ve araştırmacı olarak Karadeniz coğrafyasını anlamaya çalışan Kolivar’la konuştuk.
Selda Öztürk göçmen kadınların savaş ve müzik deneyimlerini anlatıyor.
Dengbêj bir kadın olarak kendini toplumsal cinsiyet normlarından kurtarabilmiş olmak çok büyük bir ilerleme. Bu gelenek, üstüne en çok titrenen, korunmasına en çok gayret gösterilen formlardan biri çünkü içinde Kürt dilinin zenginliğini, tarihini taşıyor.
“Yirminci Yüzyılın İkinci Yarısında Türkiye’de Kadın Âşıklar” başlıklı doktora tezini 2008 yılında tamamlayan ve bu konuda çok sayıda yayın yapan Çınar, 2010 yılında Kalan Müzik için “Kadın Âşıklar” albümünü hazırladı.
Ve işte 3.sü de geldi…