İran’da kadınların öncülük ettiği bu mücadele yalnızca teokratik, baskıcı ve şedit bir rejimi yerinden etmenin yeterli olmadığını; çarpık bir din anlayışı ve yorumunun da içini oymamız gerektiğini gösteriyor.
Her yere uzanan, üstü örtük ve meşrulaştırılmış devlet baskısı karşısında dayanışmanın ulusaşırı ve samimi inşası, sömürge karşıtı hareketleri yeşertmek ve sürdürmek için alanlar açabilir. Bize musallat olan hayaletler farkında olmadan bizi bir araya getiriyorlar.
Kadınların deneysel işçi sınıfı edebiyatı özgürleştirici ve deneyime sahip çıkan bir temsile kapı aralıyor.
İnsanın öldüğü yer, doğduğu yerden daha çok şey söyler o kişiyle ilgili.