İstiyorum ki, baba şiddetinden, toplum baskısından boğularak yaşadıklarını anlatabilmek için, kendini ifade etmek için, dünyaya haykırabilmek için kendine pencere açan kadınların kapıları kilitlenmesin. Kilitlendi, o kapıyı bütün gücümüzle zorlayacağız.
Filmden kareler değil, cümleler yazmak istiyorum: “annem hep bunu yapar…”, “benden utanıyorsun biliyorum”, “çok şanslısın benimki gibi kulakların yok” , “nasıl bir kız annesini tanımaz.“
Mor Çatı’nın 30. senesinde sanatçılar olarak senelerdir bizim yanımızda duran Mor Çatı’nın yanında ve kadınların her gün maruz kaldığı sistematik şiddetin, ayrımcılığın karşısında durduğumuzu göstermek için işlerimizi bağışladık.
Salgında yalnız ve çaresiz hisseden tüm annelere
Bizim arşivde de benimsediğimiz politika, tanınmış sinemacılara değil, unutulmuş isimlere, daha da ihmal edildikleri için özellikle kadınlara ağırlık vermek.
Salgının dünya çapında ifşa ettiği ve tetiklediği şiddet üzerine kapsamlı bir araştırma.
Kadın içine girilen, deforme edilen, döllenen ya da bakışla sömürülen, fethedilecek nesne değildir artık.
Ressamlar ve heykeltıraşlar rejimin dayattığı sosyalist gerçekçi üsluba harfiyen uymaya zorlanırken Andreeva, kumaşlarda soyut sanatı sürdürme özgürlüğünü bulmuştu.
Bir erkek yarışmacının prime time ekranında ağlaması RTÜK’ün radarından kaçmadı, kesti cezayı.
Sokağa çıktığımda ne zamandır orada olan bir yerin, mekanın artık olmadığını veya büyük ölçekli yatırımlar tarafından ele geçirilerek değiştiğini, geride kendisini koruyabilen, kent belleğinde ve şimdide varolmayı sürdürebilen çok az yer kaldığını görüyorum.