Lezbiyen filmlerin mutsuz sonlarla, cezalarla, acılarla bitişine deva…
Bedenim gerek yazınsallığın gerekse fizikselliğin ön planda olduğu mekânlarda yolunu bulduğunda anladım ki farklı bedenler ve dahi farklı topluluklar ve anlatılar doğada var olmanın farklı yollarını bulageldi.
Regine Olsen’den “nişanlısı” Søren Kierkegaard’a mektup.
Yargının erkek şiddeti davalarındaki cezasızlık pratiği, bizi cezalar konusunda garip bir noktaya sürüklemedi mi?
How the fuck did we all end up in patriarchy in the first place and how do we get out of it?
Ne bok yedik de ataerkiye saplandık? Buradan nasıl çıkarız?
Türkiye’de evler neden bu kadar temiz?
“aşk bir rüyaymış, uyandık” ama karında kelebekler de yok değil…
Ruh yittiğinde mi bürünülür maskeye? Yoksa ruhu örten, donduran, giderek yok eden şey midir maske? Ya da arkasında yarattığı sahicilik efektiyle beraber hakikatin kendisi mi?