Berrin Alganer Lenz’in mektubunun Baydar ve Ulagay’ın kadınların tarihine ayna tutma çağrısına bir katkısı olması, her türlü görüş, eleştiri ve tartışmanın kadınlar arasındaki bağı güçlendirmesi ümidiyle.
“Parka, postal olmadan da devrimci olunur.”
Sol tarihlerde, tarihçelerde, anlatılarda ondan “devrimci Sevim Onursal” yerine “devrimcilerin ablası” diye bahsetmek nasıl açıklanabilir? Hareketteki “abilere” böyle yakıştırmalar (devrimcilerin abisi) yapıldığı hiç görülmüş mü?
“Tam bağımsız Türkiye mücadelesini tam bağımsız Sevim mücadelesinden taviz vermeden yürütmüş bir kadındır o.”
Deneyimlediğim bir olayı, içimde beliren bir hissi alıp, onu hareket ettirdiğim zaman nereye gittiğini, kimlere değdiğini, nasıl şekil değiştirdiğini görmek bana çok heyecanlı geliyor. Hele de yaşadığım şeyin belki “tuhaf” bir yanı, kendini olağan bir şekilde açık etmeyen bir tarafı varsa.
Bir sahne sanatları türü olarak sosyal clownların deprem bölgesinde yürüttükleri çalışmaları ve sanatın zor zamanlardaki birleştirici, dönüştürücü gücü üzerine söyleştik.
Trans özgürleşmesi, kapitalizme karşı komünist mücadele olmaksızın gerçekleştirilemez ve bu mücadele, kurtuluşları için savaşmaya hazır birleşik bir işçi sınıfı olmaksızın başarıya ulaşamaz.
“The Last Year of Darkness” (Karanlığın Son Yılı) belgeselinin yönetmeni Benjamin Mullinkosson ile belgeselin ortaya çıkışını, “Funkytown”ın ve müdavimi arkadaşlarının onun için önemini konuştuk.
Kibele Yarman bir hikâye anlatıcısı edasıyla farklı görselleri bir araya getirip onları yapıştırarak ve dikerek birbirine işliyor. Bütünü parçalara ayırıp, o parçalardan yeni bir bütün oluştururken yaptığı oyuncu hamleler göz yanılsamalarına, beklenmedik eşleşmelere ve hayal gücüne alan açıyor.
Oraya Kendimi Koydum’da erkeklikle kadınlık, insanlıkla kadınlık, içerikle biçim arasındaki ipleri esnetmeye, uzatmaya, sarıp yumak yapmaya, çeşit çeşit örmeye ve keyfimiz öyle istediğinde kesmeye kalkışmışız gibi görünüyor.