Şefkat Nişanı sergisi, bir yerlerde benim gibi hisseden kadınlara ve akışkan cinsiyetli bireylere, “tat kaçıran” feministlere ve yaramazlara ulaşmak ve onlarla duygudaşlık kurmak için yapıldı.
Tamamen dönüşüm arzusuyla ilgili bir The Matrix düşüncemiz vardı ama bu düşünce henüz açılmamış olmanın verdiği gizli bir bakış açısından geliyordu.
Filmin büyüsü, bittikten sonra da devam ediyor olmasından geliyor. Geçmiş aslında hiç geçmiyor. Filmi izledikten günler sonra aklınızda kalanların sizi giderek daha çok etkilemeye başlıyor olması sürpriz değil.
Beyaz olmayan kadınlar ve marjinalleştirilmiş diğer insanlar çok uzun süredir travma ve keder hikâyelerini kusup durdular. Hikâyelerimizi anlatmayı ve empati dilenmeyi bırakıp yalnızca sistemik değişiklikler talep etmenin vakti geldi.
Başörtüsü ve LGBTİ+’nın bir araya gelmiş olmasına şaşırmak yerine bu iki konunun bağlantısız olmadığını, aksine devletin mahrem alanı, bedeni ve makul vatandaşı düzenlerken ikisini iç içe geçirmekteki niyetini anlamak gerek.
Gündelik gerçekliğimizin içinde işleyen aşırılıklar, bizim yerimize karar veren ve bizim yerimize sorumluluk alan, obruğun iki tarafını, Türkiye’nin iki cenahını bize gösterip rahatlatan filmin sonundaki anlam otoritesinin teminatı altına alınıyor. Gerçekliğimizin açıklığı, istikrarsızlığı ve belirsizliği muhalefetin fantazisine feda ediliyor.
Yazar Annie Ernaux ve yönetmen Céline Sciamma: İkisinin de eserleri toplumsal normların ağırlığının yanında, arzunun özgürleştirici gücüne de ışık tutuyor. Feminist olduklarını açıkça beyan eden iki sanatçı da kendilerini tamamen yaşadıkları zamanın mücadelelerine adamış durumda.
Hiçbir erkek Müslüman olmayı “hak etme” baskısı altında Müslüman kalma mücadelesi vermiyor.
Oscar adayları açıklandı. Akademi beyazlığını ve erkekliğini silkebilmiş mi?
The world’s leading festivals which have existed for more than 70 years – Cannes, Venice, and Berlin, known as the Big Three – are still to appoint a female head. In such context, the fact that the Istanbul International Film Festival was helmed by a woman, Hülya Uçansu, from its launch in 1982 up until 2006, is particularly special.