Cezaevlerinin sembolize ettiği şiddeti vurgulamayı, bu geçmişle yüzleşmeyi ve onu bugünkü adalet arayışının bir parçası haline getirmeyi amaçlayan müzeleştirme projeleri dünyanın bir çok yerinde ve Türkiye’de de uygulanıyor.
Geliyorum diye diye gelen bir ölümün, öncesi de, sonrası da herkese malumdu ve sanki bize düşen tek görev de o gün cenazeye katılmaktı.
1936 yılından bir haykırış. Nedir bu İstanbul’un hali? Nasıl da çirkin! Cevap 80 yıl öteden geliyor: Aaa o da bir şey mi, sen çirkin görmemişin?
Güliz Sütçü’nün ilk romanı, erkek egosunun klişelerini ete kemiğe büründürmesi ve neredeyse tanıdığınız bir erkek kahraman yaratmasıyla dikkat çekiyor.
Barış İçin Akademisyenler grubunun yayınladığı imza bildirisiyle su yüzüne çıkan cinnetin ilk 5 günü.
Sayın Yıldıztozu da ailesinden korkuyormuş.
Ülkeler bitince insanlara ne olur?
Yaklaşık bir buçuk saat boyunca yer yüzünden 30 kilometre yüksekte süzüldükten sonra patladım.
Gırtlağıma basılırken ne ağacı, ne yaylası, ne cenneti?
Adil olmayan, eşit olmayan herhangi bir şeye bir dakika için bile olsa tahammülü yok Asena’nın. Yazısı da bu sürekli hareket içinde akıyor.