Dün Dünya Engelliler Günü’ydü. Her yıl olduğu gibi, Türkiye’de sakatların sokağa çıkarken yaşadığı zorluklardan, binaların, toplu taşıma araçlarının onlara uygun yapılmadığından bahsettik; suçlulukla gözlerimizi kaçırarak cesaretleri için plaketler dağıttık; pot kırmaktan korkarak, kulaktan kulağa engelli mi diyorduk, özürlü mü, yoksa sakat mı diye birbirimizden kopya istedik… Twitter’a ‘Engelliler Günü kutlu olsun’ yazanları bir güzel azarlayıp, en ciddi ifademizle bu özel günde empatiye, duyarlılığa davet ettik. Bir günlük sosyal sorumluluk yarışının ortasında bütün gün bir isim hatırlamaya çalıştım ben de. 2000’lerin başlarında ‘Özürlü değil sakatım’ diyen, sakatların, küçük çocukların ve çok yaşlı insanlarınki gibi yok sayılan cinselliklerinden bahseden, kısa etekli, dalgalı saçlı o güzel kadın… Günün sonlarına doğru kendisine pek yakışan soyadından tuttum ipin ucunu: Nazmiye Güçlü. Çeke çeke Pazartesi’nin eski sayılarından birinde okuduğumu hayal meyal hatırladığım kısa bir anısına kadar gittim… Siz de bir okuyun, senelerdir unutamadığım kadar var mıymış?
Araba aldığım gün kadın oldum…
Cinsel nesne doğulmaz, cinsel nesne olunur.
Kırmızı ışıkta durdum. Yanımdaki arabanın şoförü bir şey söylüyor gibi geldi. Camı tamamen açıp dikkatli bir şekilde baktım, ne söylediğini anlamak için. ‘Çok güzelsin yavrum’ dedi. O güne kadar sadece sakattım. Araba alınca birden kadın olmuştum. Güldüm, teşekkür ettim. Adam şaşırdı.
Yeşil yanınca gaza basıp gitti. Ben de gaza bastım. Heyecandan her yanım titriyordu. Otuz beş yaşındaydım ve hayatımda ilk kez bir erkek bana laf atıyordu. Sonradan düşününce bunun aslında taciz olduğunu, başka bir kadının kızacağı bir şeyden hoşlandığımı fark ettim.
O gün pek çok erkek laf attı. Kırmızıda durduğumda, ya da trafik sıkışıp yavaşladığında. Hepsi de hoşuma gitmişti. Ama diğerlerine teşekkür etmedim.
Yıllardır sokakta yürürken sadece alay etmek amacıyla, ‘Bak topal geçiyor’, ‘Vah vah pek de güzelmiş’, ‘Topal topal iskeleden bok atar’ gibi laflar atmıştı bana erkekler. Oysa şimdi kadın olduğum için laf atıyorlardı.
Tacizden hoşlanıyor olmamı kimselere anlatamıyordum. Utanç verici bir şeydi, ama hoşlanıyordum işte.
Geçenlerde bir arkadaşıma bunları itiraf ederken fark ettim. Kendimi kötü hissettiğimde çıkıp Zeytinburnu sokaklarında arabayla dolaştığımı. Çünkü en çok burada laf atıyordu erkekler. Çünkü ben okula giderken o sokaklarda alay etmişlerdi benimle. O sokaklarda düşmüş, o sokaklarda ağlamış, o sokaklarda yaralanmıştım. Şimdi o sokaklardan geçerken kimse alay etmiyordu.
Kör, topal, sağır, dilsiz, kambur, çolak, gerizekalı, spastik, otistik tüm kadınların Sakatlar Haftası kutlu olsun.