Güney Kore’yle ilgili bildiğim üç beş şey var. Sinemasının psikopat oluşu, pilav üstüne yumurta kırdıkları, marine etme olayını biraz abartmış olmaları, turşunun şahını yaptıkları, başkentin Seul olduğu ama bienalin Gwangju’da olduğu, biraz K-pop, ha bir de 1950’de asker yolladığımız için Türkiye’yi çok sevdikleri. Alt alta üst üste toplasanız bir şey etmez yani. İnternet sağolsun K-pop sitelerinde gezinirken Kore yayıncılık tarihini alakadar eden tuhaf bir sansür hikayesine rast geldim ve aslında benzersiz bir içerikle karşılaştım.
2015 senesinin Mart ayında bir yayınevi 9-10 yaşlarında çocukların Korece yazdığı şiirlerini İngilizceye çevirmiş, çift dilli bir şiir kitabı tasarlamış ve bir illüstratöre de her şiire uygun çizimler sipariş etmiş. Sonuçta ortaya Yalnız Bir Köpek isimli şiir kitabı çıkmış. Adından da anlaşılacağı üzere içindeki şiirler, çocukları sürekli içine ıktırıp tıktırdığımız o neşeli, masum, şirin ve biraz da saftirik dünyaya pek uymuyor.
Kitap toplatıldığı ve internetten de materyaller silindiği için ancak 6 şiir bulabildim ve kitaptan da birkaç sayfa. Kitabın toplatılmasına giden süreçte birkaç şiirin rolü olsa gerek ama ölümcül darbeyi 10 yaşında Lee isimli bir kız çocuğu vurmuş (son şiir). Buyrun şiirlere bir bakalım:
Yalnız bir köpek
Köpeğim yalnız
Pek çok erkek köpek evlenme teklif etti
Ama annem hepsini reddetti
Bekarlığın acısını anlamıyor
Böylece köpeğim oyuncakları sevmeye başladı
Dedem salyaya bulanmış oyuncaklardan kurtulmaya çalışıyor
Hiç anlamıyor bağ kurmak ne demek
Köpeğimiz yere dümdüz seriliyor
Yalnızlık dümdüz
Anne
Annemin eteğine bakarken
Balık ve yılanların oynadığını görüyorum
Diğer hayvanlar da toplanıyor
Annemin eteği git gide hayvanlarla doluyor
Ve onların feryatlarıyla
Annemin saçlarına bakarken
Sanki 100 şiir yazabilirmişim gibi hissediyorum
Pek çok rengin oynaştığı
Annem kızdığında
Yeşil saçları kaskatı dikeliyor
Ateş püsküren bir Medusa’ya dönüşüyor
Saçları boğazıma sarılıp beni
Boğabilir
Annemin değilse de, saçlarının niyeti bu
Sarı ve kahverengi bir arada
Altından bir toprak
Yamyam Bebek
Geceleyin hareketleniyor
Bıçak taşıyor
Saklambaç oynuyoruz
Ben ‘o’yum
Bebek saklanıyor
Sonraki defa bebek ‘o’ oluyor
Bebek beni buldu
Bıçak taşıyor
Korkuyorum, annemi çağırıyorum
Ah hayır!
Bebek önce annemi yedi.
Kitlesel Hayvan Firarı
Evimize getirilen her hayvan kaçmak istiyor. Yeni bir yuva ve düzenli beslenme hamsterın, salyangozun ve pavuryanın firar etmelerini engelleyemedi. Uzun kuyruklu iguana en son çatıda görüldü. Salyangozlar o koca kavunu geride bırakıp bir daha dönmediler. Bir tanesi de ayağımın altında can verdi. Pavurya eve dönmedi ve karanlığa karıştı. Her gece ağlayan gergedan böceği, onu salıvermeye karar verdiğim gecenin sabahında ölü bulundu. Bizim onlar için kurduğumuz yuva, hapisleri. Hayvanların hepsi uçsuz bucaksız evrene döndüler, artık benim gözümün önünde değiller.
Çok güzel değiller mi?
Kitabın toplatılmasına sebep olan son şiire gelecek olursak, “Hakwon’a gitmek istemediğin bir gün” başlıklı şiirinde zorla Hakwon’a götürülmeye çalışılan çocuklara sesleniyor Lee :
Hakwon’a gitmek istemediğinde, bugünkü gibi
Anneni çiğne ve yut.
Onu kaynat ve ye
Pişir de ye
Gözlerini kaşıkla ve ye
Bütün dişlerini sök, saçlarını yol
Eti lime lime olunca çorba yap
Eğer ağlarsa, gözyaşlarını yala.
Kalbini sona sakla ki
Canı mümkün olduğunca çok yansın.
Vay canına bu hakwon da neymiş böyle derseniz, gugıl aramaları hep o okul sonrası gidilen özel etütlere, dershanelere çıkıyor. Hangimiz hakwon konusunda Lee’ye katılmıyoruz ki… Bunca okul ne diye? Ne oluyor orada?
Kitabın yayıncısı Kim Suk Boon eleştiri yağması üzerine, henüz kitabı toplatma kararı alınmadan evvel bir açıklama yapıyor:
“Eğer bu şiirler yetişkin insanlar tarafından çocuklar için yazılmış olsalardı yayınlamazdık. Küçük çocuklar kendi hikayelerini yazdıkları için hiç değiştirmeden yayınladık. Yazarın niyetine saygı duyduk ve içeriğin sanat olarak korunması gerektiğini düşündük. Yayınlamadan evvel, Bayan Lee ile görüştük ve okurların şiirin içeriğini yanlış anlayabileceklerini ona ilettik. Bayan Lee buna çok sinirlendi. Bu derlemeye girmiş hiçbir şiire ufacık da olsa dokunmadık. Evet buradaki bazı şiirler korkutucu ama biz onları birer sanat işi olarak değerlendiriyoruz.”
İllüstrasyonlarla ilgili de benzer şeyler söylüyor Kim Suk Boon: “Nasıl şiir şairin alanıysa, çizimlerde ilüstratörün takdirine bırakılmıştır, bizim onlara dokunma hakkımız yoktur. Okurlardan tepki almayı bekliyorduk. Ancak, okurların aynı zamanda bu şiirlerde ortaya konan kişisel portrelerden bu neslin nasıl büyüdüğüne ve eğitimimizdeki sakatlıklara dair de bir fikir edineceklerini düşünüyorduk.”
Genelde hikaye tam tersidir. Çocuklar, annneden babadan başlar, ailenin, mahallenin, bir dinin, topluluğun ve en nihayetinde milletin ‘geleceği’ adı altında malı sayılırlar; ona göre yetiştirilmeli, vatana millete hayırlı evlat olmalıdırlar. Propaganda ve türlü yasaklar üzerinden neyi doğru neyi yanlış yaptıkları sürekli olarak denetlenir. Söylediği herşey çocuğun zekasını veya yeteneğini ölçmek için kullanılır. Bir baltaya sap olabilecek midir? Sorun çıkartacak mıdır? Bizi utandıracak mıdır?
Kimse çocukları dinlemiyor. Ne hissediyorlar, nelerden keyif alıyorlar, sokakta diledikleri gibi oynayabiliyorlar mı? Ormana gidiyorlar mı? Çiçekleri böcekleri tanıyorlar mı? Bu dediğim daha çok şehirli apartman çocuğu için geçerliyse de genel bir çocuğa potansiyel sorun veya mal muamelesi yapmaktan bahsedebiliriz bence. Yayımcının sözlerinden anladığımız kadarıyla onların da kafalarında bu şiir kitabı vesilesiyle Kore’deki kötü eğitimi gösterebilme gayesi varmış. Yine de hayret edilecek bir iş çıkarmışlar.
Şiirler arasında benim favorim Büyük Hayvan Firarı oldu. Ama diğerlerinin ifade ettiği yalnızlık ve acıyı da içimde hissettim vallahi.
Bu hikayede nihayetinde otorite galip gelse de içten içe biliyoruz ki “Çocuklar Korkunç Allahım“