A Corner In The World sahne sanatları festivali başladı. İlk oyun, İran asıllı Belçikalı sanatçı Sachli Gholamalizad’dan Konuşmak İçin Bir Sebep’ti. İzlerken yaşadığım kafa karışıklığını kendisiyle sohbette gidermeye çalıştım.
(Bu yazı, oyunun sürpriz gelişmelerini ele vermektedir. Oyunu izledikten sonra okusanız daha iyi olur aslında. Yine de siz bilirsiniz.)
Sachli ile konuşmadan önce:
– Nasıl buldun oyunu?
– Karışık biraz…
– “Nefret ettim ama çok kibarım” anlamında mı?
– Hayır, “Ne düşüneceğimi bilemedim” anlamında.
– Mevzu neydi?
– Genç bir kadın, annesi ile çatışmasını anlatıyor. Beş yaşındayken, kardeşleriyle birlikte annesi tarafından İran’daki savaş ortamından alınıp Belçika’ya götürülmüş. Babası ise birkaç yıl sonra yanlarına gidebilmiş. Genç kadın, annesini, Belçika’da yaşadıkları yıllar boyunca hislerini açıkça dile getirmemekle, çektiği zorlukları paylaşmamakla suçluyor. Annesi ise bu suçlamaya çocukları için nasıl fedakarlıklar yaptıklarını anlatarak karşılık veriyor.
– Oyuncunun kendi hikayesi mi bu?
– Evet evet.
– Ne düşüneceğini niye bilemedin acaba?
– Anlatma tarzı yüzünden sanırım.
– Nasıldı tarzı?
– Şöyle: Sahnede beş ekran var. Oyuncu, sahnenin ortalarında bir yerde, sırtı seyriciye dönük, bir masanın başında oturuyor. Önünde iki laptop duruyor. Onların yanında da bir ekran. Üstlerinde ondan biraz daha büyük bir perde. Sağ tarafında ise daha da büyük bir perde.
– Ne görüyorsun bu ekranlarda, perdelerde?
– Birinde, canlı görüntülenen oyuncunun yakın plan yüzünü. Birinde, birtakım videoları ve oyuncunun ara sıra laptop’una yazdığı yazıları. En büyük ekranda önce İran’da çekilmiş fotoğrafları, sonra oyuncunun birer birer annesi ve anneannesiyle yaptığı röportajları.
– Hiç konuşmuyor mu?
– Arada konuşuyor.
– O ekranları falan neden kullanmış?
– Bana şöyle geldi: İki taraflı bir çatışmayı eşzamanlı olarak 4-5 bakış açısından görmemizi sağlıyor. Her bir çerçeve meselenin farklı bir yönünü gösteriyor. Ayrıca, yüzleşmenin ‘kelimenin gerçek anlamıyla’ olması gerekmediğini ima ediyor gibi. Hatta bazen yüzleşmek için yüz yüze gelmemen gerekebiliyor. Sanırım bu yüzden performans boyunca yüzünü seyirciye dönmüyor. Zaten annesiyle de ancak bir kameranın birer tarafına geçtiklerinde gerçekten konuşmaya başlayabildiklerini anlıyoruz. Bir başka gerekçe, kendisine haksız üstünlük sağlamamak olabilir. Annesinin tüm anlattıklarını ekrandan görüyoruz. Kendisini de annesiyle aynı konuma, ekrana yerleştiriyor. Kanlı canlı olmanın avantajını kullanmıyor. Falan.
– Bu anlattığın, sahnede belgesel film izlemek gibi geldi bana.
– Benziyor aslında. Ama anlatıcı hep sahnede, konuşuyor, seyirciyle brilikte izlediği röportajlara mimikleriyle ya da yazarak tepki veriyor.
– Kafanı karıştıran ne peki?
– Bu hikayeyi niye anlatıyor-
– Sana sormalı.
– Sanırım oyun için birlikte yaptıkları çekim, sonra da oyun sahnelenmeye başlayınca yaşadıkları, annesiyle sahiden konuşabilmelerinin önünü açmış. Oyunun kendisi, annesiyle “konuşmak için bir sebep” işlevi görmüş yani.
– “Bize ne bundan?” mı diyorsun, ne diyorsun?
– Hazır böyle bir ‘sebep’ bulmuşken neden annesini sadece sorgular gibi konuşuyor sürekli? Anlamak, anlaşmak isteyen birinin tavrı değil bu. İzleyicilere de sürekli kendi hissettiklerini, düşündüklerini söyleyip yazıyor.
– Burada oyuncunun kişiliğini mi sorguluyoruz, oyunu mu anlamaya çalışıyoruz?
– “Uzun tarihli, geniş coğrafyalı, çok toplumlu, çok kişili bir çatışmayı görüntüde çok açıdan, aslında ise tek açıdan anlatmış olabilir mi” diye bir soru soruyorum sadece.
– Soru soruyormuş sadece.
Sachli ile konuşma:
Neden belgesel tarzını tercih ettin?
Sachli Gholamalizad: Anlatacağım insanları gerçek, görünür kılmak istedim. Sırf aksanlı konuşuyorsun, başka bir ülkeden gelmişsin diye varoluşun başka insanların varoluşundan daha az gerçek sayılmamalı.
Bir oyuncu da bu insanları gerçek, görünür kılamaz mıydı?
Ben insanların neler hissettiğini bilmek, bunları hissedebilmek ve ifade edebilmek için seçmiştim tiyatroyu. Ama tiyatro okurken ve izlerken her şey çok yapay gelmeye başladı. Herkes çok güçlü ve ayrıcalıklı görünmeye çalışıyor. Zayıf yanlarımızı göstermek istemiyoruz. Tamamıyla gerçek, dürüst ve çirkin bir tiyatro yapmak istedim. Yüzümde bir kamerayla, annemin söylediği her şeyle yüzleşmek ve her saniye utanmak gibi bir yol buldum.
Ama sahnede rol yapan birini görüyoruz, değil mi?
Tiyatro sahnesindeysen rol yapıyorsun demektir. Ama benim için oyunculuk, bir tür sahicilik yakalamak demek. Bu oyunda neredeyse metot oyunculuğu yapıyorum. İnsanlar sahnede gördüklerini tamamıyla gerçek zannediyorlar. Hisler gerçek ama bu hisleri rol yapmam sayesinde, deneyim sayesinde ortaya çıkarabiliyorum.
Bu oyunu ilk kez sahnelediğin 2013’ten bu yana peformansın değişti mi?
Evet ama farklılıklar ayrıntılarda. Mesela bu gece fazladan bir duygusallık vardı üstümde çünkü Türkiye’deyim. Çünkü Türkiye, hem kişisel tarihim açısından hem de çok sayıda mülteci burada mahsur kaldığı için duygu yüklü bir yer. Gidecek hiçbir yerleri yok. Gittikleri yerleri tesadüfen seçiyorlar ve bu seçimler, kimliklerini, anneleri babalarıyla ilişkilerini belirliyor. Nesillerce insan birbirinden kopuyor çünkü artık aynı dili konuşamaz, aynı geçmişi paylaşamaz hale geliyorlar.
Sence nesiller arası kopukluğu önlemenin bir yolu var mı?
Şu anda bu durumu çocuk yapmayarak kontrol altında tutuyorum. Ama bu çözüm değil, tabii.
Annenle röportaj yapmadan önce aklında böyle bir oyun sahneleme fikri var mıydı?
Anneannem, annem ve benim İran’da olduğumuz bir dönem her şey denk geldi. Bütün metni tasarladım. Annemin vereceği cevapları bile. Bir yandan da her türlü cevaba açıktım. Gelin görün ki annemin verdiği cevaplar tamamıyla ‘mükemmel anne’ cevapları oldu. Herkese beni sürtük, kendini iyi kadın gibi gösteriyor! Filmi çektikten sonra asla hiç kimseye göstermeme kararı aldım. Bana utanç veriyordu. Daha önce o çirkin yüzümü annemden başka kimse görmemişti. Ama artık Belçika’nın sağcı politikacıları gibi görünüyordum, o ise solcular gibi. Sonuçta, bu oyunda son derece farklı görüşten taraflar konuşuyor ve bir bağ kuruyor. Bu benim hayatta ifade etmek istediğim en önemli şey: Hepimiz kendi zihnimizde başkalarına dair fikirler oluşturuyoruz. Ama ne zaman gerçekten konuşmaya, çirkin yüzümüzü göstermeye başlarsak o zaman birbirimizle bağ kurabiliyoruz.
Annen oyunu izledi mi?
Evet. Birçok kez. Bayılıyor. Çünkü anne. Bu oyunun benim için çok önemli olduğunu biliyor. İlişkimize dair bu portreyi ortaya çıkarmamız için kendi egosunu bir tarafa bıraktı, gerçek yüzünü gösterdi. Bunun bana yardımcı olacağını biliyordu. Annemin benim için böyle özverili davranması bana, benim de özverili davranabileceğimi gösteriyor. Oyunda çirkin yüzümü gösterebilir, oyundan sonra insanların benden nefret etmesini umursamayabilirim.
Sence oyunu izleyenler senden nefret mi ediyor?
Bir açıdan öyle olmasını umuyorum. Çünkü oyunun yıldızı annem. Ben anti-kahramanım.
Yani kendini kurban ediyorsun.
Evet, annem benim için kendini kurban etti, bu da benim onun için yaptığım fedakarlık. Oyuncular hep kahraman olmak ister, bense bundan nefret ederim.
Ama oyunda her şeyi sen kontrol ediyorsun.
Bu da işin püf noktalarından biri. Her saniyeyi ben kontrol ediyorum. Ben ona hükmediyorum. Bu oyunda sağ kanadım ben. Aynı görüntüleri tekrar tekrar izliyorum ve bu duyguları tekrar tekrar yaşıyorum.
Bunu kendine neden yapıyorsun?
Kendimi cezalandırıyorum. Anneme sevgimi böyle gösteriyorum.
Sevgini neden kendini cezalandırarak gösteriyorsun?
Çünkü o ömrünü çocuklarına verdi. Ben de böyle denge kuruyorum. Anne baban senin için hayatlarını feda ediyor. Bu düşünceyle büyüyorsun. Bu yüzden olabilecek en iyi hayatı yaşaman lazım. Bu düşünce o kadar ağır ki onu yerle bir etmek istiyorsun. Bu yüzden uyuşturucu kullanmak istedim, dövme yaptırmak istedim, geçmişimden ve ailemden kaçmak istedim. O sorumluluğu üstlenmek istemedim. Annem “Ben senin için böyle bir seçim yaptım, sen de şimdi mutlu olmak zorundasın” der gibiydi. Ama ben mutlu değildim. Mutlu değildim çünkü o mutlu değildi. Bana karşı bir kadın olarak dürüst olmazsan asla mutlu olamam! Çünkü kendimi beslemem için dürüstlüğe ihtiyacım var.
Sana göre dürüstlük nedir?
Varoluşunla birini çok incitmen ile varoluşunu ifade etmemekle kendini çok incitmen arasında bir denge bulmaya çalışıyorsan dürüstsündür.
(Konuşmak İçin Bir Sebep, 3 Mayıs Perşembe 20:30’da, bomontiada ALT’ta bir kez daha sahnelenecek.)