Counterpuch sitesinde 24 Ocak’ta yayınlanan Jon Hochschartner yazısının çevirisidir.
Angela Davis’i ırk, toplumsal cinsiyet ve sınıflarla ilgili ilerici düşünceleriyle tanıyoruz. Ancak türle ilgili düşüncelerinde de ne kadar ileride olduğu pek de bilinmiyor. Büyük sosyalist alimin hayvan ürünleri tüketmediğini bilmek kimilerini şaşırtacaktır.
RadioProject.org’da söyleşi metninin tamamını bulabileceğiniz 27. Siyah Kadınları Güçlendirme Konferansında Davis ‘Genellikle vegan olduğumdan çok bahsetmem, ama bu artık değişti’ diyor:
Şu anda bu konuda konuşmak için doğru zaman geldi, çünkü bu devrimin bir parçası. Bu evreni paylaştığımız diğer türlerle benzer şefkat ilişkileri kurmaya çalışmadan, insan ırkıyla sevecen ilişkiler kurmanın yollarını nasıl keşfedebiliriz? Bunu yapabilmenin yolu tüm kapitalist gıda endüstrisine meydan okumaktan geçiyor.
Bu meydan okuma, Davis’e göre hayvan istismarına birinci elden tanık olmayı gerektiriyor. Davis: ‘Bu farkındalık eyaletler arası yolculuklarda, Los Angeles yolunda, yol kenarındaki hayvan üretim çiftliklerine ve ineklere bakarak arttırılabilir.’ diyor ve ekliyor: ‘Pek çok insan et yerken aslında hayvan tükettiklerinin farkında değil. Bir biftek veya tavuğu gövdeye indirirken, insanların büyük kısmı, hayvanların ‘tüketim ürünü’ olana kadar yaşadığı büyük acıları düşünmüyor.
Angela Davis bu bu körlüğü hammadde ticaretine bağlıyor: ‘Yediğimiz yemeklere karşı eleştirel düşünceyi devreye sokamıyor oluşumuz, tükettiğimiz her ürünü hammadde olarak görmemizden, kapitalist ticari alışkanlıklarımızın dünyayı algılama biçimimizi dikte etmesinden kaynaklanıyor.’
Marx’ın ‘mübadele değeri’ diye bahsettiği artı değeri içeren değerden ötesini -metanın barındırdığı ilişkileri- ve ürünün üretimi için önemli olan diğer tüm dinamikleri hesaba katmıyoruz. Bu; yediğimiz yemekler, giyeceklerimiz, iPad’lerimiz veya şu an içinde bulunduğumuz gibi bir mekanda eğitim görmek için gerekli tüm malzemeler için geçerli. Oysa arka planı düşünme alışkanlığı oluşturmak hem insanlarla hem de dünyamızdaki diğer tüm türlerle kurduğumuz ilişkileri içeren bir devrim için gerekli.
Davis Siyah Veganlar Blogunda yayınlanan bir videoda da benzer bir noktaya parmak basıyor: Burada da ‘Bundan çok bahsetmiyorum ama bugün bahsedeceğim çünkü gerçekten çok önemli,’ diyen ünlü aktivist sözlerine şöyle devam ediyor:
‘Yeme alışkanlıklarımız büyük bir zulmü maskeliyor. Tabağımızdaki tavuktan bir lokma alırken tavuk üretim çiftliklerindeki dehşet verici koşulları aklımıza getirmiyor oluşumuz kapitalizmin tehlikelerinin ve zihnimizi nasıl sömürdüğünün bir göstergesi.
Metadan ötesine bakamıyor ve gündelik hayatta tükettiğimiz maddelerin –ürünlerin- ötesindeki ve altındaki ilişkileri algılamayı reddediyoruz. Bu yemek için de geçerli diyen Davis, dinleyicilerine Food, Inc.’i izlemelerini öneriyor ve ‘Sonra kendinize sorun,’ diyor ‘tek amacı kar etmek olan ve bunca ızdıraba yol açan bir sektörün içinde var olmak istiyor muyum?’
Davis son olarak konuşmasını hayvanlara karşı davranışlarımızla insanlar arası ilişkiler arasında açık bir bağ olduğundan bahsederek bitiriyor:
‘Bana kalırsa hayvanlara da hiyerarşinin en altındaki insanlara davrandığımız gibi davranıyoruz.’ diyen Davis, alt sınıfa karşı şiddet uygulayan kişilerin bu şiddetten zevk almayı hayvanlara şiddet uygularken öğrendiğini de ekliyor ve konuya buna benzer pek çok farklı yönden de yaklaşılabileceğini vurguluyor.