Victor Gruen 1938 yılında ABD’ye göç ettiğinde “bir mimarlık diploması, sıfır İngilizcesi ve sekiz doları” vardı.
Nazilerin Avusturya’yı işgalinden hemen sonra ülkeden kaçan Viyanalı mimar aynı zamanda bir sosyalistti. Garip bir şekilde kendisini üne kavuşturan şey ise çağımız kapitalizminin simgesi haline gelmiş alışveriş merkezini ilk tasarlayan kişi olması.
Victor Gruen’ün niyeti ise başkaymış. Gruen, arabalara bağımlı Amerikan banliyo hayatına insanların yürüyebildiği, toplaşabildiği, yaya olabildiği bir tür üstü kapalı agora getirmek istiyormuş. ABD banliyolarına gerçek şehir merkezlerinden daha planlı, daha az “kaotik” bir hayali şehir merkezini, daha doğrusu şehirde yaşama deneyimini taşımakmış amacı. 1954 yılında Minneapolis şehri için tasarladığı Southdale AVM’nin ortasında Avrupa tarzı bir meydan varmış mesela. Alışveriş merkezini dışarıya değil içe dönük, üstü kapalı bir yapıya dönüştürüp içine yazları için klima kışları için ısıtma koymak onun fikriymiş.
Gruen’ün ilk örneğini tasarladığı bu fikir bildiğimiz üzere büyük sükse yaptı ve epey yaygınlaştı… Ama Gruen’ün istediği şekilde değil. Southdale’den sonra ABD’nin AVM inşaatlarına sağladığı çeşitli vergi ayrıcalıkları ve firmaların daha fazla kar etme isteği sebebiyle bu yapılar Gruen’ün yola çıktığı banliyoları yayalaştırmak fikrinden saptı. AVM’ler araba denizleri ortasında yükselen lüzumsuz tüketim döngüsünün, yığınlaşmanın, tektipleşmenin simgesi oldu.
Özellikle online alışverişin yaygınlaşması sebebiyle alışveriş merkezlerinin ABD’de teker teker ölmeye başladığı yazılıyor bir süredir. Amerikalı bir inşaat şirketinin CEO’su bu sene Ocak ayında yaptığı konuşmada bildiğimiz geleneksel alışveriş merkezinin yokoluşunu müjdeledi: “10-15 yıla kadar tipik ABD alışveriş merkezi çağdışı kalacak – halkın da perakendecinin de ihtiyaçlarını karşılamayan 60 yıllık bir sapma olarak anılacak”.
Victor Gruen’e geri dönelim. Gruen hayatının sonlarına doğru Viyana’ya geri yerleşir. Döndüğünde Viyana’ya bir alışveriş merkezi inşa edildiğini görür, AVM şehrin bağımsız dükkan sahiplerini işlerinden etmeye başlamıştır. Gruen yapı için ”devasa bir alışveriş makinesi” der ve kendi ifadesiyle “ağır bir duygusal şok” içine girer. Parlak fikriyle Viyana’yı Amerika’ya getirmeye çalışırken Amerika’yı Viyana’ya getirmiş olur bir anlamda. Ölümünden iki yıl önce 1978’de Gruen şöyle der: “Bana sık sık alışveriş merkezinin babası diyorlar. Bu vesileyle babalığı kesin olarak reddetmek isterim. Bu gayrimeşru yapılara nafaka vermeyi reddediyorum. Onlar şehirlerimizi mahvetti.”
Geçen sene bu zamanlar neye karşı çıktığımızı hatırlarken mimar Victor Gruen’ün pişmanlığını da anabiliriz belki.
Kaynaklar: link, link, link, link