“Cause I’m so, so done / Guardin’ my tongue, holdin’ me back
I’m livin’ the way that I want / Cause I’m so, so done
Fighting myself, goin’ through Hell / I’m livin’ the way that I want”
(Çünkü çok, çok bıktım / Dilimi korumaktan, kendimi geri tutmaktan
İstediğim şekilde yaşıyorum / Çünkü çok, çok bıktım
Kendimle savaşmaktan, cehennemden geçmekten / Gönlümce yaşıyorum)
Alicia Keys ft. Khalid – So Done
Alicia Keys’in kendi adını hakkıyla taşıyan yeni albümü Alicia, 2016 yılında çıkan Here albümüyle başladığı kendini tanıma ve özüne dönme yolculuğunun devamı niteliğinde, iki hafta kadar önce çıktı. Taşıdığı sevgi, samimiyet ve güçle hepimize hatırlatacağı ve öğreteceği çok şey var.
Alicia Augello-Cook, namı diğer Alica Keys, Columbia Üniversitesi’nden de kabul almış olmasına rağmen, müziği seçip 14 yaşında Columbia Records’la sözleşme imzalıyor, 18 yaşında ilk albümünü çıkarıyor. 2014 yılına (ya da 33 yaşına gelene) kadar 15 Grammy alıyor, en sonuncusu da Girl on Fire‘la birlikte. Fallin‘le başlayan tomboy imajı Girl on Fire’a gelene kadar seksi kadın imajına dönüşüyor. Her ne kadar, müzik dünyasının para ve fiziksel güzellik düşkünü toplumsal cinsiyet ölçülerinde olmadığını hep dile getirmiş ve gittiği yönü kendisinin belirlediği iddiasında olmuş, Superwoman, A Woman’s Worth gibi şarkılarla bunu göstermiş olsa da, bir mülakatta dile getirdiği gibi, gerçekte yalnızca kendinden bekleneni yaptığını, başarısının yeteneğinin önüne geçip sürüklenmesine yol açtığını ve bunu kabul etmesinin uzun yıllar aldığını söylüyor. Kendini, yaptıklarını sorgulama ve bunları kendi eline alma sürecinin başlangıcı diye tanımladığı yolculuk da Girl on Fire ile geldiği dorukta başlıyor. O vakitlerde başlayan “yolculuk”, ipleri eline aldığı, kendi değerini anlamaya ve kabullenmeye başladığı 2016 yılında görünür oluyor.
Mayıs 2016’da Lenny Letter’da yayınlanan yazısına sosyal medyada başlattığı #NoMakeUp hashtaginin anlamını anlatmaya “Hepimiz —özellikle kızlar— hayatımızda mükemmel olmaya çalıştığımız bir noktaya geliriz” diyerek başlıyor, “Çünkü artık örtmek/gizlemek istemiyorum. Ne yüzümü, ne aklımı, ne ruhumu, ne düşüncelerimi, ne hayallerimi, ne mücadelelerimi, ne duygusal gelişimimi. Hiçbir şeyi,” diyerek bitiriyor. Yazıyı takip eden dönemde, hashtag büyük ilgi topluyor, destek görüyor. BBC’ye 100 Kadın Mülakatı kapsamında verdiği mülakatta, tomboy olarak başladığı kariyerinin bir döneminde, doğru olduğu düşünüleni yapmak için kendi kararlarını vermeyi ve hayır demeyi unuttuğunu, kısa bir süreliğine evin dışına çıkmak için yaptığı hazırlıkların özellikle psikolojik olarak yorucu olduğunun farkına vardığını anlatıyor. İnsanların kendisi hakkındaki fikir ve eleştirilerinin hayatını, bedenini tahakküm altına aldığının farkına varması bu yolculuğun başlangıcını işaretliyor. İşte ben de tam burada ona aşık oluyor, akımına kapılıyorum. Hiçbir zaman makyaj yapan, özenli giyinen biri olmasam da sürdüğüm azıcık şeyi sürmediğim günlerde, kot t-shirtle ofise gittiğim zamanlarda, “ah hasta mısın, solgun görünüyorsun” diyen iş arkadaşlarıma aldırış etmeden ilerleyebilirim gibi geliyor. Sırf onların sözlerinden kaçınmak için değil, gözlerimi güzel gösterdiği için sürüyorum artık rimeli ya da sürmüyorum. Kendimi yorgun ya da mutsuz hissediyorsam, kabul ediyor ama öyle değilmiş gibi göstermemeye çalışmıyorum. Maskülenliğim de feminenliğim de kimliğimin iradi bir zeminde sorgulanmaya ve dönüştürülmeye açık parçaları.
Here albümü —şimdilik— Alicia‘ya varan yolculuğun başlangıcı, Kasım 2016’da çıkıyor. En son Girl on Fire klibinde topuklu ayakkabıları, jöleli saçları ve kırmızı rujlu makyajıyla tüm evi silip süpüren, çocuklarına, annesine bakan ama partnerinden ilgi göremeyen kadın, afro saçları, makyajsız (kendi siyahi ve beyaz kimliklerini de yansıtan) siyah-beyaz bir imajla parlıyor. Bu albümde kendine, her şeyin başladığı yere dönüyor (The Gospel, Pawn it All), yıllarca sevdiğini sandığı ama çok sonra sevilmek, beğenilmek kaygısıyla yaptığını anladıklarını sorguluyor (She Don’t Really Care, Girl Can’t be Herself) ve sevdiklerini, ailesini, inançlarını kucaklıyor (Blended Family, Holy War, Hallelujjah). Özellikle Girl Can’t Be Herself ve Where Do We Begin Now şarkılarındaki şiir ile büyülüyor. İlkinde bedenimizi nasıl sergilediğimizi şöyle sorguluyor: “Üretildiğim şeyi gizlememi kim söylüyor? / Belki de tüm o Maybelline özgüvenimi gizliyor / kıvrımlarımı düzleştirmek kimin işi?”. İkincisinde “açılmayı (ya da açılmamayı)” sorunsallaştırıyor: “Aynı cinsiyetten olduğumuz için ne yapacaklar? / Ve tüm bu zamanı birlikte harcıyoruz / Bu henüz ulaşamadığımız aşk olabilir / Aklımda olsa bile/Bir konuşma bile yapmadık / Ama tanıklık etmek ister misin?” [1] Ama istemiyorum. Kıvrımlarımı da düzleştirmek istemiyorum, doğuştan beri parçam olmuş göbeğimi de saklamak istemiyorum, ilk pride’ımdan dönerken otobüsün ikinci katında sarhoş kafama dank eden heteroseksüel olmadığımı fark etme anımı da, 27 yıldır kendimi ilk defa anladığımı da açıklamak istemiyorum. Ama saklamıyorum da. Albüm piyasaya sürüldükten kısa süre sonra gerçekleştirdiği iki canlı performans [2] [3] ile öncekiler [4] arasındaki fark hemen göze çarpıyor: O özgürleştikçe müziği de özgürleşiyor; özgürlük hareketlerine, bakışına, sesine de samimiyet olarak yansıyor. İki albüm arasındaki dönemde sessiz sedasız yalnızca kendi istediği kadar, istediği zaman makyaj yapmaya başlıyor. Kendisini nasıl seveceğinin ve kendisini nasıl sergilemek istediğinin zaman ve mekâna göre değişebileceğini ve bunun da olağan olmasının gerekliliğini hatırlatıyor.
“Korkunun bittiği ve inancın başladığı yer” [5] bize yolculuğunun şimdiki durak noktası Alicia‘ya getiriyor. Alicia albümü 18 Eylül’de çıktı. Youtube’taki tanıtım fragmanında 10 yaşlarındaki Alicia, büyük Alicia’ya yakarıyor: “Kendine geri dön, bana geri dön, kaçıyordun.” Albüme bu ismi vermekte niye bu kadar kararlı olduğunu yine yukarıda lafını geçirdiğim, Zane Lowe’a verdiği mülakatta da öze dönüş minvalinde açıklıyor. Galdem’de Tara Joshi’nin yazdığı gibi Alicia’nın Alicia’sında “detaylandırdığı samimiyette öyle bir güç var ki” yanlışlar, hatalarla kendinizi yerden yere vurmanızı değil, gücünüzü, hayatınızı ele almanızı hatırlatıyor. Albüm Truth Without Love isimli şarkıyla beklentileri sorgulayarak, cevabını da gerçeğin aşk olmadan sadece yalan olduğunda bularak başlıyor; Perfect Way To Die ve Good Job ile Black Lives Matter ve pandeminin kahramanlarına saygılarını sunarak bitiyor. Bunların arasında, Time Machine‘de zamanı geri almayı dilemeyi bırakıp zihnini özgürleştirdiğinde her güzelliği görebilmenin kolaylığına dikkat çekiyor. Underdog’la bu güzellikleri iletişimin gücüyle birleştiriyor ve her gün yanından geçip gittiklerinin hikayeleriyle az önce bahsettiği güzelliğin varlığını kanıtlıyor. Me x 7’da kendine değer vermenin ve zaman ayırmanın, sevgi ve özeni feda etmenin sınırlarını çiziyor. Gramercy Park’ta “Görmek istediğini düşündüğüm her şeyi yapıyordum / Her ihtiyacınla seni tatmin etmeye çalışıyorum / Şimdi ben bile olmayan birine aşık oluyorsun” sözleriyle kendinden uzaklaşmanın kimseye fayda getirmeyeceğini vurguluyor. Albümün reggae, afro-pop esintileriyle ritim bağlamında en sırıtan şarkısı, Tanzanyalı artist Diamund Platnumz’la çalıştığı Wasted Energy ise değer bilmeyen eski sevgililere, ebeveynlere gönderilmeye değer protest şiir.
Murathan Mungan’ın Hamamname’de “Tabiatın kalbiyle bildiklerini bazı insanlar zamanla sezer, günü geldiğinde, düğümü gevşediğinde fark eder,” [6] deyişi gibi, Alicia’nın düğümü (burada öz-değer ve samimiyet oluyor) de gevşemek için uzun zamana ihtiyaç duysa da, bize aşkın kutsal, savaşın müstechen [7] olduğu bir gelecek vaat ediyor. Bana sorarsanız, eve kapanmamızdan beri geçen altı ay boyunca hissetmediğim duyguları albüm yayınladığı günden bu yana, bir haftadan kısa bir zamanda ortaya çıkarabildiğine göre, bu vaat umut verici. Gerçeğe dönmesine, onu gerçeğe dönüştürmemize az kaldı. Belki bir sonraki albüme, belki daha önceye. Düğüm ne zaman gevşerse.
[1] Where Do We Begin Now açıklaması. https://www.youtube.com/watch?v=37iG4tmXnqc
[2] Alicia Keys in Paris | A Take Away Show. https://www.youtube.com/watch?v=AG4Rfao5uyU
[3] Alicia Keys – Fallin‘ (Live from Apple Music Festival, London, 2016). https://www.youtube.com/watch?v=my_El6mLr1I
[4] Örneğin: Alicia Keys – Girl On Fire (Live on Letterman). https://www.youtube.com/watch?v=WEX5EgwsOM4
[5] Alicia Keys – Hallelujah şarkı sözleri: “Where the fear ends and faith begins.”
[6] Murathan Mungan (2020) Hamamname. İstanbul: Metis. s.17.
[7] Holy War şarkı sözlerine istinaden.