Ben gördüm sevgili okur. Ve 2016 senesinde bir yaş daha yaşlandım. Divanımda oturmaktan sıkıldığım günlerden bir gün, bazı bazı yaptığım gibi otobüse atlayıp, Emirgan Korusu’na gittim. İki yürüyeyim ayaklarım açılsın, oh bir nefes alayım derken…önüm arkam sağım solum her yanım düğün albümü hazırlamak için koruyu basmış gelinler, damatlar ve fotoğraf ekipleriyle doluydu. 400 senelik Emirgan Korusu sinek kaydı bir düğün tıraşı yemiş, yer yer psikedelik düğün dernek temalı bir parka dönüşmüş. DüğünPark’a hoşgeldiniz! Bir bakıyorum divyatür pabuç, bir bakıyorum çeşitli şekillere sokulmuş rengarenk çiçek örtüsü, olmadı fantezi sulama, olmadı yapma güllerle bezenmiş bir hayat ağacı (Dallas’ta sette miydik?) ve mantar gibi oradan buradan çıkan, düğün fotoğraflarının olmazsa olmazı beyaz çardaklar. (Korunun içindeki yollar gittikçe genişlemiş mi yoksa bana mı öyle geliyordu?)
Bu ne elleme merakıymış arkadaş.. Herşeye el atalım, el edelim, elleyelim, orasını burasını çekiştirelim, tıraşlayalım, düzeltelim, giydirelim, kaplayalım, ekleyelim, dolduralım, doldurup doldurup taşıralım.
Ve hayat ağacı…
(Misafir tuvaletinde güzel duruyordu?)
O ‘i’yi oraya kim koyduysa eline sağlık. Hayati Ağacı, evet. Diyor ki: “Bu tasarım Türk, Hint, Çin ve Mısır medeniyetleri başta olmak üzere dünyanın çok çeşitli coğrafyalarında yer bulmuş olan Hayat Ağacı figüründen esinlenerek tasarlanmıştır. Yaşamı canlılığı ve yenilenmenin gücünü simgelemektedir.”
Bir tasarım nasıl tasarlanır hala anlayamadıysanız, ahtapot ağaç tüm sorularınızı bir daha hiç sorulmamak üzere boğazın derinliklerine gömecek:
Mutluluklar… (klik)
Ana görsel ve bazı fotoğraflar şuradan, bazısı bana ait.