Allahtan çocuk yetiştirmek hususunda hiç bir şey bilmiyorum. Halbuki kedi yetiştirmek deseniz, kaka bırakma sıklığı ve miktarı konusunda aylık, yıllık, saatlik sayısal verilerle gelebilirdim. Kediciliğin ruh hali üzerine yıllardır karaladığım tez, makale ne varsa hepsi elimde kapınıza dayanabilirdim. Allahtan demediniz. Teşekkürler.
Çocuk yetiştirmek konusunda bir şey bilmediğimden, babamla da en fazla “sırta pat pat, enseye pıt pıt” bir ilişkim olduğundan, “Bir kız babası 18 yaşındaki kızını nerelerinden öpebilir?” hususunda çok yorum yapamıyorum. Belki şöyle bir bakış açısı sunabilirim; hadi babanla ağızdan öpüşme alışkanlığınız var, oldu, olur yani. Bunu aynadan cep telefonuyla çekmek, sosyal medyayla paylaşmak, birazcık olsun acayip değil mi? Biz babamızla feysten arkadaş bile olmuyoruz mesela. İnsanın ünlü ve Neo Ken tarzı saçlı babası olunca, işler değişiyor demek. Bilemezsin, bilemiyoruz.
Bu yazıda aslen bahsetmek istediğim “enseste giden yollar”ın nerelerden geçtiği değil. Toplum olarak sabıkamızın akıl almaz giriftlikte kabarık olduğu ensest etiketine, tek bir fotoğrafla ulaşılabilecek kadar basit insanlar değiliz çok şükür. Lakin onca haber içinde bir-iki çocuk/genç psikoloğu da sarsılmış usumuzu teskin etseydi fena olmazdı. En azından, biz, babamızla aynadan öpüşme fotoğrafı çektirmeyenler, ailemizde bir tuhaflık olmadığını yetkili ağızlardan öğrenip rahatlasaydık. Kısmet değilmiş.
Türk Tipi Doğal Anne Baba Olmanın Kodları
Onun yerine medyada bolca “Hakan Ural ve Sibel Can’ın annelik-babalık, İslam ve vatan sevgisi” konulu açıklamalarına maruz kaldık. Sevgili Hakan Ural sosyal medyadaki sapıklara; “Ben sizin karınızla, kızınızla ne yaptığınızı soruyor muyum?” diye basbayağı soruyordu bir açıklamasında. (Karı ve kızın virgülle art arda, kaygı verici şekilde dizilimine dikkat!) Ve hemen ardından ekliyordu: “Benim oruçlu ağzımı bozduracaklar.” (Biz ailecek aynadan fotoğraf çekmeye ve İslam’ı yaşamaya bayılıyoruz. Ah bir de bu saadetimizi bozdurmasalar!)
Eski eşinin bıraktığı yerden ve habere göre tam da İFTARA gider iken, sazı eline alan Sibel Can ise, kendisinin de inanılmaz şımarık yetiştirildiğinden, anne-baba kucağından inmediğinden ve kötü yorum yapanların iğrenç zihniyetlerinden bahsediyor açıklamalarında. (Ailemin beni 16 yaşında, dansöz olarak gazino sahnesine çıkartması ve alabildiğine şımartması doğaldı. Siz ise iğrenç zihniyetlersiniz.)
Lakin bence asıl bomba, haberin başlığı ve son cümlesinde saklı: “Kızım Melisa ‘Âşık olduğum ülkemden bir an önce gitmek istiyorum‘ diyerek ağladı.” (Evet kapatın artık bu konuyu, Melisa bir Türkiye âşığı. Ayrıca ailecek oruçlu ve üzgünler. Oruçlu insanların sapık fikirli kişilerce üzülmemesinin dini gereği bir yana, tüm bu kopartılan yaygara, bir de onların vatan sevgisine kast etmiş, Melisa’nın içinde yatan “Sırtında cepheye bomba taşıyan cefakâr Elifciği” rencide etmiş. )
Körolasıca sosyal medya, nalet gidesice sosyal medya… Türkiye’nin en “tüm değerlerimize derinden bağlı” ailesine yaptığınızı beğendiniz mi? Şimdi Melisacık bayramda İsviçre’ye gitmek zorunda. Babasının oruçlu ağzı ise bozulma tehlikesini atlatabilmiş değil. Neyse ki Sibel Can, çalınan sahte mücevherlerinin yerine yeni ve gerçek olanlarından almak için bayramda 3 gün çalışacak. Senin için, bizim için, Türkiye için, BAYRAMDA çalışacak.
Utanın ve dağılın şimdi.