6 Şubat depremlerinden 3 ay sonra bile olağanüstü hâlin hüküm sürdüğü kentlerde kadınlar ve LGBTİ+’lar için hayat herhangi bir kamu desteği olmaksızın, imece yollarla kurulan ağlarla birbirine sahip çıkan sivil inisiyatifler sayesinde sürüyor. Mersin’den Muamma LGBTİ+ Derneği ve Günebakan Kadın Derneği ile Amed’den Keskesor Amed LGBTİ+ Oluşumu ile konuştuk.
Mersin de Amed de depremden çok etkilenen iller arasında. Siz kadınlara ve LGBTİ+’lara odaklanan oluşumlar olarak neler yaşadınız bu süreçte? Kurduğunuz dayanışmalardan bahseder misiniz?
Günebakan Kadın Derneği: Biz kadın alanında çalıştığımız için kadınların öncelikle kişisel ihtiyaçları üzerine yöneldik. Ped ve iç çamaşırı üzerine kampanya için görseller hazırlayıp sosyal medyamızda yayınladık. İhtiyaçları desteklerle birlikte satın almaya başladık. Haftanın iki günü belirli saatler arasında kadınlar derneğe gelip ihtiyaçlarını giderdiler. Dernek üyesi arkadaşımızın eşine ait olan bir ofis tadilattan geçirildi ve en az 14 kişinin kalabileceği bir konuk evine dönüştürüldü. Başlangıçta yalnız yaşayan kadınlar ve çocukların kalabileceği bir yer olarak tasarlanmıştı. Bir süre bekledikten sonra talep gelmeyince 14 kişiden oluşan bir aileye tahsis edildi. Depremzedelerin toplu olarak kaldıkları yerler ziyaret edilerek ihtiyaçları belirlendi ve giderildi.
Muamma LGBTİ+: Mersin LGBTİ+ ların örgütlü olduğu bir şehir. Bu sebeple deprem sonrasında hızla harekete geçtiğimizi söyleyebilirim. Depremden birkaç gün sonra LGBTİ+ örgütlerle bir araya gelerek genel bir planlama yapabildik ve bu sayede hem birbirimizden haberdar olduk hem de organize bir şekilde çalışabildik. Pandemi deneyimi nedeni ile stratejik planlarımız ve kaynak geliştirme planlarımızda her zaman afetler vb. olağan dışı gelişmeler düşünülmüştü. Hızla ihtiyaçlar tespit edip harekete geçtik. Muamma LGBTİ+ olarak bir buçuk yıldır afet platformu deneyimi olan World Human Relief ile işbirliği yapıyoruz. Bu sayede afet yönetimi konusunda kapasitemiz oldukça güçlendi. LGBTİ+ örgütlerin açıkça çalışma yapamadığı bir denklemde deprem bölgesinde paydaş ilişikli geliştirebildiğimiz bir kurumun olması bizi güçlendirmiştir. Bir yandan Lubunya Deprem Dayanışması’nın (LDD) hızlı bir şekilde kurulması ve örgütlenmesi gurur vericiydi. Afet durumlarından sonra ortak yaşam alanlarında yaşanan ayrımcılığın yakıcı gerçekliği ile çaresizce ne yapabiliriz derken LDD örgütlenmişti bile. Mükemmel çalışmalar yaptı arkadaşlarımız. Bu süreçte biz ve ailelerimiz de depremden doğrudan etkilendiğimiz bir zamandan geçerken dayanışmanın varlığı bizi güçlendirdi ve çalışmalarımızı sürdürebilmemizi sağladı. Minnettarız.
Keskesor LGBTİ+: Depremden hemen sonra tanıdığımız tüm LGBTİ+’larla iletişime geçerek nasıl olduklarını sorduk. İlk şoku atlattıktan sonra bir şeyler yapmak istedik, evde veya güvenli alanlarda beklemek içimize sinmedi. Sosyal medya hesaplarımızdan açık havada toplanma alanlarımızı yaygınlaştırdık, acil ihtiyaçları güncelleştirdik. Enkazlara gidip arama kurtarma çalışmalarına katılmak istedik ancak bizi almadılar. Daha sonra açık alanları gezdik ve buralarda yaşayan halkın acil ihtiyaçlarını belirlemeye ve gündemleştirmeye çalıştık. İlk iki gün AFAD çadırlarında ısınma ve yemek sorunu olduğunu tespit ettik. Çadırlarda kalanlara ince pikeler dağıtılmıştı, hava çok soğuktu, çadırlar ıslak çimlerin üzerine kurulmuştu ve ısıtıcı yoktu. Bu ihtiyaçları belirlerken toplanma alanlarında hiçbir açık kimlikli LGBTİ+’nın kalmadığını gözlemledik. Evlerinize girmeyin anonsları yapılırken LGBTİ+’lar onlar için daha güvenli olan evlerinde kalıyordu. Tabii bu “daha güvenli” kısmının altını çiziyorum. Yoksa çoğunun evi hasarlıydı. AFAD ve Kızılay çadırları, kayyum belediyesine ait toplanma alanları, resmi kurumlar, daireler, düğün salonları, alternatif toplanma alanları, kafeler ve barlardaki konaklama yerleri ne yazık ki LGBTİ+lar için güvenli alanlar değildi. Deprem sürecinde LGBTİ+’lar yine kendi kaderlerine terk edilmişti.
Biz de hızla evlerinde kalan LGBTİ+lar ve seks işçileri için neler yapabileceğimizi netleştirdik, 100’den fazla LBGTİ+ ve seks işçisiyle temas kurduk, çoğu ile yüz yüze görüştük, yüz yüze görüşemediklerimizle telefon ve sosyal medya aracılığı ile iletişim kurarak nasıl olduklarını ve ihtiyaçlarını sorduk. Çoğu kişi ne yazık ki ihtiyaçlarını söylemekten çekiniyordu. Aileleriyle kalanlar aileleri için talepte bulunuyordu. Belirlediğimiz ihtiyaçlar çerçevesinde çoğu kişiye erzak, temizlik ve hijyen malzemeleri, kıyafet, ayakkabı, kira, otel ve ulaşım desteğinde bulunduk. Bunları dayanışma sayesinde çözdük. Amed’in nüfusunun yarısı şehir dışına veya köylere göç etmişti, kentin geri kalanının yarısından fazlası da çadırlarda ve toplanma alanlarında kalıyordu. Oralarda sokaktaki kedi ve köpekler de kendi kaderlerine terk edilmişti. Bizler yine dayanışma ile mama alıp sokaklarda mama dağıtımı yaptık. Galeria sitesindeki hayvanların kurtarılması için de nöbet tuttuk. Arama kurtarma çalışmalarına yardımcı olmaya, sosyal medyada bunu sürekli gündemde tutmaya çalıştık. Aynı zamanda kendimiz bir etkinlik serisi düzenledik, bu seriler kapsamında LGBTİ+’ların nasıl olduklarını, ne hissettiklerini sorduğumuz, kendilerini rahatça ifade edebilecekleri alanlar oluşturmaya çalıştık. Aynı zamanda bireysel olarak kendilerini ifade etmek isteyen LGBTİ+larla da görüşmeler yaptık.
Çoğu resmi kurumdan daha hızlı örgütlenmişsiniz gibi gözüküyor…
Keskesor LGBTİ+: Aslında depremden sonra bu çarçabuk örgütlenme halimiz tesadüfi değil. Savaşın yaşandığı bir coğrafyada olmamız, üzerine pandeminin gelmesi, daha sonra yaşanan ekonomik krizden en çok etkilenen yerlerden birinde bulunuyor olmamız dayanışma gerektiren olaylar konusunda bize mecburi bir deneyim kazandırdı aslında, burada özellikle savaşın altını çiziyorum.
Şu anda deprem özelinde aktif olarak neler yapıyorsunuz?
Günebakan Kadın Derneği: Haftanın belirli gün ve saatlerinde kadınların ihtiyaçlarını almaları için derneği açıyoruz ve konukevinde kalan ailelerle ilgilenip onların ihtiyaçlarını karşılıyoruz.
Keskesor LGBTİ+: Özellikle depremden etkilenen LGBTİ+lar için psikososyal etkinlikler düzenlemeye devam ediyoruz. Biz bir ay boyunca her hafta lubunya buluşmaları düzenleyerek LGBTİ+ların sağlığı ve güvenliği için çeşitli atölyeler, oyunlar, beden çalışmaları ve görsel çalışmalar düzenleyerek iyileşmeyi ve dayanışmayı hedefledik. Burda çözüm yolları üzerinde durduk. Kişinin kendisinin çözüm yollarını bulması üzerinde durduk. Tabii bunu yaparken kendi ruh sağlığımızı da düşünmeye çalıştık ama genel olarak bu çalışmalar bize iyi geldi. Kendi adıma konuşacak olursam, ki arkadaşlarımdan da bunu duyuyorum, dayanıştığımız kişiler bizi iyi hissettirdi. Daha doğrusu ben aktivizm hayatında aktivizmin bana bu kadar iyi geldiği başka bir dönem hatırlamıyorum.
Lubunya Deprem Dayanışması’nın getirdiği hijyen kitlerini dağıttık. Muamma LGBTİ+ Derneği aracılığıyla Amed’de 50 adet gıda erzak kolisi hazırladık. Bunları depremden etkilenmiş LGBTİ+’lara dağıtmaya devam ediyoruz. Deprem sonrası LGBTİ+’lar ne valilikten, ne belediyeden, ne AFAD’dan, ne Kızılay’dan ne de başka bir kurum veya kuruluştan hiçbir şekilde destek alamadı, görmezden gelindiler. Bu yüzden biz bu kurumların açtığı boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Şöyle bir örnek de verebilirim: Çadır kentleri dolaştığımız bir gün oradaki yetkililerden “Burada LGBTİ+ falan yok” cümlesini işitmiştik. Aslında söylenen şey şuydu: Açık kimlikli LGBTİ+ yok çünkü birinin kimliğini açık edebilmesi için gerekli koşullar yok. Zaten çadır kentler toplumun küçük hatta daha sıkı ve o çarpık heteroseksist ilişkilerin daha yoğun yaşandığı yerler. Böyle bir yerde de LGBTİ+’ların kendini açık kimlikli olarak beyan etmesi ne kadar sakıncalı, güvenlik açısından ne kadar riskli onu bir düşünmek gerekiyor. Bulduğumuz kaynakları LGBTİ+’lar için giyim, ısınma, erzak, hijyen ve temizlik malzemelerine harcıyoruz. Barınma sorunu yaşayan arkadaşlarımız var, bu sorunları çözmeye çalışıyoruz, geçici olarak tabii. Ayrıca iki haftada bir Amed’de yaşayan LGBTİ+’lar ile yüzyüze buluşmalar düzenlemeye devam edeceğiz. Bu çalışmalarımızın hepsini gönüllülük çerçevesinde gerçekleştiriyoruz.
Muamma LGBTİ+: Muamma LGBTİ+ Derneği olarak stratejik planımızı deprem özelinde yenileyerek temel çalışmalarımızı iki ay boyunca ‘deprem spesifik’ hale getirdik. Depremden etkilenen 10 şehirde yaşayan 30’a yakın LGBTİ+ kişiyi güvenli bir şekilde tahliye ederek LGBTİ+ dostu bir otele yerleştirip temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kaynak geliştirdik. Bir yandan da gelen LGBTİ+’ların psikososyal desteğe erişmelerini sağladık. Dernek ofisimizde haftada bir gün grup çalışması şeklinde psikososyal destek çalışmaları yaptık. Bu sürede derneğin üç temel program çalışması olan hukuki danışmanlık, psikososyal destek ve trans+ kişilere akran danışmanlık da devam ediyor.
Depremlerin üzerinden 3 ay geçti. Bu süreçte değişen ne oldu?
Günebakan Kadın Derneği: Deprem bölgelerinde oturan evi hasarlı birçok kişi barınma, beslenme, güvenlik ihtiyaçları karşılanmadığı ve çocuklarının eğitim olanakları olmadığı için göç etmek zorunda kaldı. Çocukların çoğu okula devam edemiyor. Özel sektörde çalışanlar ve/veya esnaf da işsiz kaldı.
Keskesor LGBTİ+: Deprem öncesinde de kentte LGBTİ+’lar için ciddi bir barınma sorunu vardı. Deprem sonrasında bu sorun daha da arttı, Amed’de binlerce yapı için yıkım kararı alındı, bu da var olan barınma sorununu daha da artırdı. LGBTİ+’lar ev bulamadığı için kentten göç etmek zorunda kalıyor. Kentte kiralık ev bulmak çok zor. Var olan kiralık evler de çok fahiş fiyatlarda. Kirada oturan LGBTİ+’lar evden çıkarılmak isteniyor. Ev sahipleri evlerini cis heterolara vermek istiyor. Biz de şimdi bu barınma sorunuyla nasıl mücadele edebiliriz üzerine düşünüyoruz. Deprem öncesi yalnız olan LGBTİ+’lar deprem sonrasında daha da yalnızlaştırıldılar ve uğradıkları ayrımcılık misliyle katlandı maalesef.
Bölgede kadınların ve LGBTİ+’ların devam eden ihtiyaçları, eksiklikleri neler?
Günebakan Kadın Derneği: Kadınların iç çamaşırı, ped ihtiyacı, jilet, doğum kontrol ilacı, gebelik testi ve yazlık kıyafet, terlik ihtiyacı var. Çadır ve konteyner ihtiyacı var. Yalnız yaşayan kadınların yardımlara ulaşmaları daha zor oluyor.
Keskesor LGBTİ+: Bu depremle birlikte bir kez daha yalnız bırakıldığımızı gördük. Mevcut hükümet ve resmi kurum ve kuruluşlar bizi kendi kaderimize bıraktı. LGBTİ+’lar hükümete bağlı resmi kurum ve kuruluşlar tarafından dağıtılan erzak, giyim, temizlik ve hijyen malzemesi gibi temel yaşam gereksinimlerinin hiçbirine ulaşamadı. Açık kimlikli LGBTİ+’lar geçici barınma ve toplanma alanlarında barınamadı çünkü bu alanlar bizler için güvenli değil. Yetkililer hiçbir güvenlik önlemi almadı.
Muamma LGBTİ+: Afet sonrası sağlanan desteklere LGBTİ+ kişilerin erişemediğini biz de biliyoruz. Deprem sonrası çalışmalar ve danışanlarımızın bize yaptığı başvurular gösteriyor ki LGBTİ+’lar deprem sonrası kurulan ortak yaşam alanlarında ayrımcılığa uğruyor ve barınamıyor. Bu süreçte ortak çadırlarda, yemek sıralarında şiddete maruz kalan LGBTİ+ danışanlarımız oldu. Çok acı ama afette bile eşitlenemedik, deprem herkesi eşit etkilemiyor! Kadın örgütleri ve LGBTİ+ örgütlerin çabaları ile alanda erişilebilen LGBTİ+’lar oldu. Fakat alanda kadınların ve LGBTİ+’ların görünür çalışma yürütmesi de oldukça riskli.
Deprem bölgesinde toplumsal cinsiyet açısından nasıl eşitsizlikler gözlemliyorsunuz?
Günebakan Kadın Derneği: Yalnız yaşayan kadınların yardımlara ulaşmaları ve almaları konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Diğer önemli bir konu da güvenlik sorunu. Banyo ve tuvaletlerin çadırlardan uzak olması tuvalet sayısının az olması sebebiyle güvenlik ve hijyen sorunları yaratıyor.
Keskesor LGBTİ+: Deprem sonrası kadınlar bir kez daha pede erişim konusunda sıkıntı yaşadı. Yine geçici barınma alanlarında kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz olaylarının yaşandığı haberlerini aldık. Kadınları koruyan, onların ihtiyaçlarını dinleyen ve karşılayan bir sistem yok. İstanbul Sözleşmesinin feshi için LGBTİ+’ların gerekçe gösterilmesi, bizi dışlayan, yalnızlaştıran, her yönden güçsüzleştirmeye çalışan, eğreti göstermeye odaklanan hükümet politikasını gözler önüne seriyor. Depremden önceki yakın tarihte LGBTİ+’lara karşı başlatılan bu politikaları sonraki süreçte yaşananlarla da ilişkilendirebiliriz.
Muamma LGBTİ+: Başımıza gelen olağan-olağanüstü deneyimlediğimiz her durumda gördük ki önümüzde kocaman bir eşitlenmeme sorunu var. Covid ve deprem gündemlerinde LGBTİ+ kişilerin, özellikle trans+ kişilerin bu süreçlerden misliyle olumsuz etkilendikleri, desteklerden faydalanma konusunda yaşadıkları ayrımcılık ortada. Eşit yurttaşlık hakkını savunmak zorunda kalan LGBTİ+’lar bunları bir yere not ediyor. LGBTİ+ örgütleri bu süreçlerde LGBTİ+’ların yaşadığı hak ihlallerini raporluyor, umarız bir gün hesaplaşabiliriz!
Peki sizce şu anda şehirlerinizin en acil çözülmesi gereken sorunları neler? Yakın zamanda ihtiyaçlar nasıl evrilecek, neler öngörüyorsunuz?
Günebakan Kadın Derneği: Güvenli alanlar oluşturularak konteyner kentler kurulması sağlanmalı. Çadır kent, konteyner kent ve insanların toplu olarak kaldıkları diğer yerlerde ve evlerde kalan kişilerin ihtiyaçlarının kendilerine bire bir sorularak tespit edilmesi sağlanmalı. Depremzedelere devlet tarafından sağlanan desteklerin neler olduğu ve bu desteklerden nasıl faydalanabileceği konusunda bilgilendirme yapılması, broşürler dağıtılması gerekiyor. Ayrıca depremzedelere hangi kurumların nasıl destekte bulunduğu konusunda da yeterli bilgilendirme yapılmalı.
Keskesor LGBTİ+: Afet programlarında çalışan kişilerin toplumsal cinsiyet ve cinsel çeşitlilik hakkında bilgilendirilmesi, farkındalık düzeyinin artırılması gerekiyor. Bu görevi devlet kurumları üstlenmiyorsa, toplumsal dayanışma ağları insiyatif alabilir. Kadın, çocuk, özel gereksinimli yaşlı veya mülteci programları yanında LGBTİ+ kapsayıcı programların da oluşturulması gerekiyor. Sahadaki LGBTİ+ aktivistleri ile işbirlikleri geliştirilebilir. Afet programlarında ihtiyaca göre yönlendirilebilecek ve görev alabilecek LGBTİ+’lar yer almalı. Resmi kuruluşlar yine buna imkan vermiyorsa LGBTİ+’larla işbirliği kurulmalı. Geçici barınma mekanlarında LGBTİ+’lar için güvenli alanlar oluşturulması, temel ihtiyaç malzemelerine erişimin sağlanması için mekanizmaların yaratılması gerekiyor. Acil durumlarda LGBTİ+’ların ayrı bir barınma yerine yönlendirilmeleri ve tahliye durumunda hazırlıkların yapılması, yönlendirilen barınma mekanlarının güvenli ve elverişli koşullara sahip olduğunun teyit edilmesi gerekiyor.
LGBTİ+’lar için acil ihtiyaç fonları oluşturulmalı ve fon veren kurumlarla iletişim kurulup izleme çalışmaları desteklenmeli. Şunu da eklemek istiyorum, depremden itibaren ve önümüzdeki en az birkaç yıl boyunca en büyük sorun barınma olacak gibi görünüyor ve bu sorundan kaynaklı bir göç bekleniyor. Buna bağlı olarak yapılan ırkçılık ve inanç temelli ayrımcılıkların yükselişi göze çarpıyor. Halihazırda yaşanan ekonomik kriz üzerine bir de bunlar eklenince daha yıkıcı, daha işin içinden çıkılamaz sorunlarla karşılaşabileceğimizi öngürüyoruz. Bu sorunlar için de kaynak geliştirmesi hayati önem arz ediyor.
Muamma LGBTİ+: Depremin yıkıcı etkilerini düşündüğümüz zaman uzun bir süre daha çalışmalar sürecek gibi duruyor. Yapılan ve yapılması planlanan çalışmalarda afetleri bir gündem olarak almak, LGBTİ+ hakları alanında afet kesişimi olan çalışmalara odaklanmak elzem. Bu alanda yaşanan ayrımcılığı görünür kılmak ve hak temelli, özellikle afet çalışan örgütlerin LGBTİ+ farkındalıklarını artırmak gerekliliği kendimize aldığımız notlar arasında Önümüzdeki günlerde deprem bölgesindeki gönüllü ihtiyacı giderek artacak. İmkânı olan kurum ve kişileri gönüllü olarak buraya davet ediyoruz.
Ana görsel: Günebakan Derneği.