Bir türlü tatmin olmayan normatif ötekine göre, kişi bir kez açıldıysa ömrünün sonuna dek defalarca açılmak zorunda.

MEYDAN

Açılmanın Yükünü Taşıyanlardan Mısınız?

 

+Lezbiyen olduğunu ne zaman anladın?

-Lezbiyenim demedim ki…

+Ha, biseksüel misin?

-Queer bir kadınım diyorum…

*Anlamayan bakışlar*

-Yani herkesi sevebiliyorum diyelim.

+E biseksüelsin yani.

-Değilim, ama seni mi kırıcam daha beş dakika önce tanıştığım rastgele insan.

 

 

Eminim pek çok lgbti+ kişi bu hayali diyaloğun farklı varyasyonlarını defalarca yaşamıştır. Geçtiğimiz hafta 23 Nisan’da #LgbtiÇocuklarVardır etiketinin sosyal medyada trendlere oturması, sonrasında 26 Nisan Lezbiyen Görünürlük Günü vesilesiyle lezbiyenliğini, biseksüelliğini, kuirliğini, cinsiyetlere ve yönelimlere sığmazlığını kutlayan bir sürü kişiyi görünce mutluluğumun arasında şu başımızın belası “açılma” mevzusu da yeniden sinsice zihnime girdi.

 

Normun cisheteroluk olduğu, cis erkek ve cis kadının aşkı üzerine kurulmuş olduğu bir dünyada açılmak zorunda bırakılanlar da elbette normun dışına itilenler. Siz hiç ailesine açılan hetero bir erkek gördünüz mü? Peki ya arkadaşlarına kadın olduğunu anlatmak zorunda kalan bir cis kadın? Öyle ya, olağanlığın ayrıcalığında konumlananlar defalarca kendini açmak, açıklamak zorunda değil. İsterlerse cinsiyetleri, yönelimleri üzerine tek bir söz söylemeden bu dünyadan göçüp gidebilirler.

 

“Sen ne zaman açıldın?” sorusunu duyunca ister istemez düşünüyorum, çiçek gibi bir açılmak mı bu bahsedilen; katmanlarımızın açıldığı, kimliğimizi görünür kıldığımız bir açılmak mı? Yoksa açılma eylemi özünde hep başkası için, normun keyfini süren o genelgeçer öteki için yapılan bir eylem mi? Öyle ya, sadece olduğumuz gibi var olur da kendimizi kategorilerle anlatmazsak ne halt olduğumuzu anlayamayan normatif öteki, küçük bir çocuk gibi huysuzluk nöbeti geçiriveriyor. Böyle zamanlarda bizim görevimiz karşımızdakinin anlayacağı kategorilere kendimizi tıkıştırmak, ona midesine oturmayacak, yutması kolay bir hap hazırlamak. Pek çok zaman yakın olmadığımız iş arkadaşlarımıza, bir etkinlikte tanıştığımız herhangi bir insana, yeri gelirse ev sahibimize bile borçlu oluyoruz bu “anlaması kolay” açılmayı.

 

Açılmanın sorumluluğu burada da bitmiyor. Normatif öteki, cahil. Eğitilmek istiyor. Nasıl oluyor şimdi kadın kadına? Kaç yaşında anladın sen? Sorular çoğaldıkça spesifikleşiyor: Hiç erkeklerle oldun mu? Sonradan mı böyle oldun yani? E peki nasıl çocuk yapacaksın? Hele ki transsanız bedeniniz birden içki yanına çerez haline getiriliyor. Ameliyatlı mısın? Sadede gelelim: Penisin mi var vajinan mı?

 

Açılmak pek çok kez bitmek bilmeyen bir yük. Zamanında cinsiyet uyum süreci için bağış toplayan bir kadın son bir yıldır sosyal medyada bazen tacizci erkekler, bazen TERFler tarafından tekrar tekrar “açılıyor”. Öyle ya, şimdi ne hakla “saklar” trans olduğunu? Bir türlü tatmin olmayan normatif ötekine göre, kişi bir kez açıldıysa ömrünün sonuna dek defalarca açılmak zorunda. Pek de çiçek gibi bir açılma değil bu demek ki. Kamu malı sayılarak zorla, tacizle açılma. Parçalanarak açılma. Şiddetle açılma.

 

Hollandalı ünlü YouTuber Nikki Tutorials 2020’nin Ocak ayında, “I’m Coming Out” adlı açılma videosunu takipçileriyle paylaşarak trans bir kadın olduğunu açıkladı. Nikki videosunda kendi iradesiyle değil, bu bilgiyi basına sızdırmakla tehdit eden bir şantajcı yüzünden “açıldığını” anlatıyor. Bu videodan hemen sonra insanlar Nikki’nin “eski halini” bulmak için internetin altını üstüne getirdi, lise dönemine kadar buldukları fotoğraflarda hâlâ hoş bir genç kadın gördükleri için öfkelendiler, bazı TERFler “Ben zaten biliyordum, alın yapısı tam bir erkek!” benzeri yorumlar yazdı. Oysa pek tabii bir şey bildikleri yoktu. Ama açıldıktan sonra bunun bir önemi kalmadı, Nikki’nin bedeni de hemen üzerine yorumlar yapılacak, “erkeklik izleri aranacak” bir objeye dönüşmüştü bile.

 

Kimse açılmaya mecbur olmadığı gibi, kime ne kadar açılacağı da herkesin kendi kararı. Açılmak, zıttı “kapalı olmak” olan siyah ve beyaz bir ikilik değil de zaten. Bir sürü insanın tek bir büyük açılma hikayesi yok, daha çok bir ileri, bir geri. Oysa ne kadar çok lgbti+ çocuk daha ufacıkken bir biçimde açılıyor. Daha derdini anlatacak kelimelere sahip değilken, hal ve tavırla, belli bir giysiyi denemek için bir ricayla, oyunlarda üstlenilen rollerle… Çocukların kendilerini ifade şekillerini hunharca törpüleyip norma sokmaya çalıştıktan yirmi sene sonra onlardan bir “açılma” talep etmek epey ironik.

 

Artık yeni tanıştığım biri “Demek sevgilin trans, ameliyatlı mı?” diye sorma cüretini kendinde bulduğunda, çünkü lanet olsun ki buluyorlar- gülümseyerek “Evliydin değil mi, kocanın siki kaç santim?” diye aynı seviyesizlikte bir soruyla cevap veriyorum. Şanslıysam ufak bir sessizlikten sonra yapılan sınır aşımı anlaşılmış oluyor. Lgbti+ ve kadın olmak, kimliklerimize, bedenlerimize, ilişkilerimize dair bitmek bilmeyen beklentilere cevap olmayı gerekli kılmıyor. Bazen unutabiliyoruz ama açılmanın herhangi bir şeklini kimseye borçlu değiliz.

 

 

 

Görsel: Hannah Höch

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHande Şeker’in ardından: Trans cinayetlerinin cinsiyeti
Hande Şeker’in ardından: Trans cinayetlerinin cinsiyeti

Ölümle korkutulup sıtmaya razı edildiğimiz için bazı kadınların “travesti” yerine trans birey olarak ifade edilmesine bir gelişme olarak bakmamızı bekleyenler var. Halbuki sözkonusu özneler kadın.

KÜLTÜR

YBir Berlin Sohbeti: Ne Umduk, Ne Bulduk?
Bir Berlin Sohbeti: Ne Umduk, Ne Bulduk?

Berlin’e yerleşen herkes Berghain’ın karanlık odalarında sabahı ederken, izolasyonu yapılmamış bir evde üşüyerek kısır yiyen bir ben olamazdım ya?

KÜLTÜR

YDağdan Anneliğe Kadınlar
Dağdan Anneliğe Kadınlar

"Kızımın ileride beni erkeğe boyun eğmemiş, güçlü bir kadın olarak anlatmasını istiyorum"

Bir de bunlar var

Sevgi Bakanlığı
Şenlik ve Diyanet
Belediye başkan vekilliği “dinen ve örfen uygun olmayan” Nurten Ertuğrul ve istifası

Pin It on Pinterest