Sabahattin Ali’nin adı “Hanende Melek” olan bu hikâyesi karşıma ilk defa Müşfik Kenter seslendirmesiyle çıktı. 2007’de yüz Türk edebiyatçının öyküsü seslendirilmiş şu projede, bu da onlardan biriydi.
“Hanende Melek” öyküsü bir sazlı kahvede geçiyor. Müşfik Kenter’in sesine, çalgılar eşlik ediyor arada da Melek’in söylediği şarkıların sözleri duyuluyor: “Gece kapladı her yeri, keder sardı dereleri, esmerim vay vay düşman değil sevda açtı sinemdeki yareleri”
Hikâye, Ali’nin o insanı çok çarpan olabildiğinde süssüz üslubuyla evvela bir tacizi, sonra sarhoşluğuyla yerlere yıkılan bir adamın, hakikatteki yıkılmışlığını ve bu adamın karısı ve kızının çaresizliğini anlatıyor. Melek’in takmayı hiç istemediği bir kaç altın bilezik, kahveyi saran rutubet ve ayakkabı kokusu, babasını kahveden toplamaya gelen küçük kızın ensesine yapışmış saçları ve hikâyenin sahici umutsuzluğu çok çarpıcı. Sabahattin Ali’nin de Hüseyin Avni’den hiç ama hiç hazzetmediği o kadar aşikâr ki!
Dinlemek isterseniz hikâye burada.
Yazının görüntüsü Şubat-Mart 2012’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde açılan “Bir Fotoğraf Camı: Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla bir Sabahattin Ali” sergisinde yer alan fotoğraflardan biri.