5harflilerin insanı ‘akıllı’ yaptığının kanıtıdır ki, buraya yazacak konu arayışıyla kütüphanemden kitapları hınçla çekiştirirken koca bir sıra kitabı devirdim. Ayağımın ucuna bundan bir kaç yıl önce aldığım Everyman’s Library Pocket Poets serisinden Anna Akhmatova’nın şiirlerinin bir toplaması düşüverdi. Yazmayı filan bir kenara bırakıp beni her okuduğumda mahveden kitabı açtım ve altını çizdiğim bazı satırları tekrar okumaya başladım.
İlk okuduğumda da nedense midemi burkan şu dizelere tekrar takılı kaldım;
‘Because your lips are yours
I forgive their cruel joke’
dudakların senin olduğu için,
zalim şakalarını affedişim
(siz de çeviriyi affederseniz güzel olur)
Akhmatova, ‘doğmamış umutları yokeden büyük zorba’nın, Stalin’in Sovyet Rusyasında yaşamış bir kadın şair. Ne baskıyı hissedişi ne de baskıyla başedişi sıradan insanlarınki gibi değil. Kitabın başında Anna Akhmatova’nın şiirlerindeki ‘erotik, mistik üslubu ve politik aldırmazlığı yüzünden’ Sovyet rejimi tarafından ‘reddedildiği’ (denounced) yazıyordu. Daha fazla bilgi için Vikipedyaya, Anna Andreyevna Gorenko yani Akhmatova’nın hayatını okumaya girdiğimde beni, Kuzma Petrov-Vodkin tarafından 1922 yılında yapılmış hipnotizefsunlu portre karşıladı;
Akhmatova’nın ‘bu dünyanın dışından’ gibi görünüşü, yaşadığı gaddar hayatın bir göstergesi gibi. Ondan esinlenen sanatçılar zerafetini anlatmak için sanki etten kemikten bir varlık değil de bir heykel gibi göründüğünü söylüyorlar. Yukarıdaki resimde, Anna’nın arkasındaki kadını görüyor musunuz? O kadını görünce Akhmatova’nın en ünlü yapıtlarından Requiem’in açılışında bahsettiği şu ‘diğer kadın’ı hatırladım;
Yezhov Terör’ünün berbat yıllarının 17 ayını Leningrad Hapishanesi’nin kapısında sırada bekleyerek geçirdim. Bir gün kalabalıktan biri beni tanıdı. Arkamda duran, daha önce ismimin bana söylendiğini hiç duymamış, soğuktan dudakları morarmış bir kadın… Hepimiz için artık tanıdık bir cansızlığın içinden sıyrılıp fısıltıyla (orada herkes fısıldardı) bana sordu,
‘bunu tarif edebilir misin?’
‘edebilirim.’ dedim
Ve sonra, evvelce yüzü olan yerin üzerinden tebessümü andırır bir şey geçti.
Üstüste şiir ve resim dayağı yemiş halimle gözlerinden deha fışkıran Akhmatova’nın başka nasıl temsilleri olduğuna bakayım diye sağda solda dolanırken kendimi ünlü kadın yazarların; ünlü-ünsüz, eski-zamane ressamlarınca nasıl resmedildiğine bakar buldum. Edebiyat dünyasının ‘sistemle, otoriteyle, baskıyla ve nasıl yaşanıp gidiliyorsa onunla sorunları olan’, ve bu sorunları elle tutulur hale getirip onlar gibi hissetmenin delilik olmadığını bize öğreten büyük edebiyatçıların portrelerini derleyeceğim bir serinin ilk ilham perisi de Akhmatova olsun diye bir karar verdim.
1910’da Akhmatova kocası Rus Şair Nikolai Gumilev‘le birlikte Paris’e balayına gelmiş. Çok uzun boylu, zarif ve narin Akhmatova, Paris’te Rusya’dakinden farklı karşılanmış. Parizyenler özellikle 20. Yüzyılın başlarında iyice gelişen estetik güzelliği fetiş haline getiren kültürleri gereği böyle alışılmadık bir hüsniyeyi iltifatsız bırakmıyorlar. Bu iltifatlardan genelde rahatsız olmayan kocası Nikolai Gumilev’i rahatsız eden tek bir adam var, o da Amedeo Modigliani.
Evet tahminen Nikolai’yla Anna tuhaf bir balayı geçiriyorlar. Anna kendisini çok seven eşinden de içini yiyen suçluluktan da ayrılamıyor ancak Modigliani’yle bir ilişki yaşamaya başlıyor. Devamında da Amedeo’yla Akhmatova; Anna’nın, Nikolai’la evli olduğu dönemde pek gözler önüne sermemeye çalışsalar da dedikodulara sebep veren bir aşk yaşıyorlar.
Akhmatova, Modigliani için Modigliani’nin anlayamadığına hep çok üzüldüğü şiirler yazıyor, Modigliani’yse Akhmatova’nın nü resimlerini çiziyor. Bugün, bir çok sanat eleştirmeni Modigliani’nin bildiğimiz çizgisinde Akhmatova’nın uzun ve kemikli güzelliğinin izlerini gördüklerini söylüyorlar. Modigliani Akhmatova’ya onu çizdiği 16 eskiz ve resmi hediye ediyor ancak söylenene göre Akhmatova bu resimlerden yalnızca ‘saygıdeğer göründüğü’ bir tanesini saklıyor. Resmi aşağıya koyuyorum altında da Akhmatova’nın Modigliani’ye yazdığı bir şiir var:
Amadeo Modigliani 1911
Sen sarhoşken her şey çok zevkli–
Hikayelerin mana etmiyor.
Erken bir sonbahar bezedi
Karaağaçları sarı bayraklarla…
Bir aldatma şehrine saptık biz
Acılı bir nedamet hissettiğimiz.
Öyleyse neden gülüyoruz
Bu tuhaf ve donuk gülüşleri?
Biz seçtik bu içe işleyen ızdırabı
Bir uysal saadete…
Yoldaşımı terketmeyeceğim
Öyle rezil ve kibar.
(1911)
Aslında Akhmatova daha sonra bu yıllarda yazdığı şiirlerin hala yayınlanıyor olmasıyla ilgili şöyle demiş; ‘bu sığ genç kızın şiirleri hala neden yayınlanıyor, anlayamıyorum.’
Akhmatova’nın iki aşkı Modigliani ve Nikolai bir yıl arayla ölüyorlar.
Nikolai, Gulag’lardan birinde kurşuna dizilerek öldürülüyor. Modigliani ise tüberküloz menenjitten. Her ikisi de hayattayken Anna Akhmatova’yı resmeden kübist Nathan Altman’ın aşağıdaki resmi için ressamın başyapıtı deniyor.
Nathan Altman, 1914, Rusya Devlet Müzesi Koleksiyonu
Akhmatova’nın şiirlerini malesef kendi dilinden okuyup anlayamıyorum. Ancak genel olarak keskin ve dolaysız anlatımını, anlayabildiğim çevrildiği diller İngilizce ve Türkçe’de hissetmek mümkün.
20. yüzyıl başlarında Rusya’da ortaya çıkan Akmeizm akımının temsilcilerinden olan Akhmatova’yı böyle keskin çizgilerle anlatmanın, şiirinin sesine benzer bir hali olduğu söyleniyor. Akmeizm, sembolizmi ve dolaylı anlatımı reddeden, gerçekçiliğe daha yakın duran, sözün keskinliğini iddia eden bir akımmış. Dediğim gibi, şiirinin Rusça ahengini filan bilemeyeceğim de, kübizm Akhmatova’nın silüetine çok yakışmamış mı?
Aşağıda şairin yumuşatılmış halini de Saint Petersburg’lu ressam ve grafik sanatçısı Olga Della-Vos-Kardovskaya ‘dan görelim;
1914
Kardovskaya, Akhmatova’yla ruhsal bir paylaşımı olduğunu söylemiş. Nedense bu resim, fazla romantik dönem çağrışımı yaptığından mıdır, genel geçer güzellik algılarına hitabettiğinden mi bilmem; Anna Akhmatova’yı çok iyi yansıtmamış diye düşünmekten kendimi alamadım.
Şimdiye kadarki resimlerde Akhmatova’nın, diktatörlüğün en ağır darbelerini henüz yaşamamış haliyle gördük. Ancak 1918’de boşandığı kocası Nikolai’ın kurşuna dizildiği yıl, Ressam Yuri Annenkov tarafından ‘Akhmatova ikonografisinin ikinci dönemi’nin başlangıcı olarak anılacak şöyle bir çalışma yapılmış;
Yuri Annenkov 1921
Ressam-illüstratör Annenkov, Anna için hüzünlü güzelliğine sahip mütevazı bir münzevi diyormuş. Bu resmin yapıldığı yıl Akhmatova çok çok kilo vermiş, bir yıl boyunca aynı elbiseyi giymiş ve yoksulluktan kırılıyormuş.
Aslında mümkün olduğunca şiirleri ingilizcesinden çevirmekten kaçınmaya çalışıyorum ama yukarıdaki bilgileri verip de karşıdevrimci Nikolai’a yazıldığı tahmin edilen şu şiiri paylaşmadan edemedim;
They wiped your slate
With snow, you’re not alive.
Bayonets twenty-eight
And bullet-holes five.
It’s a bitter present,
Love, but I’ve sewed it.
Russia, an old peasant
Killing his meat
Üstüne bir çizgi çektiler,
Karla, artık canlı değilsin,
Yirmi sekiz tane süngü
Ve kurşun deliği, beş tane.
Acı bir hediye,
Aşk, ama gömdüm onu
Rusya, ihtiyar bir andaval
Kendi etini öldüren.
1922’den sonra, Akhmatova, kapitalist bir öğe olarak mahkûm edilmiş ve 1925’ten 1940’a kadar şiirlerinin yayınlanması yasaklanmış. Bu dönemde yazdığı şiirlerinin içinden lirizm ve kendi deyimiyle kadın histerisi çekiliyor ve yazısına; Rusya’ya, ölüme, sürgünlere ve çalışma kamplarına dair yaşamadan anlaşılması zor bir ses yerleşiyor.
Aşağıda yazının en başındaki resmin ressamı Kuzma Petrov Vodkin’in yaptığı yılını bulamadığım Akhmatova’yı dertlere dalmış olarak resmettiği bir resim daha var;
”1946 yılında Stalin’in ortağı ve kültür bakanı Andrei Zhdanov, Akhmatova’nın Isaiah Berlin‘i ziyaret ettiğini öğrendi ve alenen “yarısı fahişe, yarısı rahibe” olarak etiketleyip, şiirlerinin yayımlanmasını yasakladı. Daha sonra açlıktan ölmeye mahkûm etmek ile eşdeğer olan Yazarlar Birliğinden çıkarma girişiminde bulunuldu. Oğlu “Stalinist Gulag”ta gençliğini harcadı ve hatta tahliyesini emniyete almak için Stalin’i öven birkaç şiir yayımladı. İlişkileri hep gergin olarak devam etti. Resmen yokolmasına rağmen; eserleri sözlü olarak ve hatta samizdatla el altından bilinmeye devam etti. ”
Nikolai Tyrsa 1928
(Nikolai Tyrsa çocuk kitapları için hayvan illüstrasyonları yapan, çizgisi de epey neşeli bir ressam, görünen o ki şairin kasveti ressamın neşesini yenmiş.)
St.Petersburg’da bugün, Akhmatova’nın eserlerinin geri kalanının ve ona dair yapılmış resimlerin sergilendiği bir müze bulunuyormuş. Bu araştırmayı yaparken buraya koyamayacağım kadar çok ressamın onu resmettiğini gördüm. Bugün bu müzede, şahsi eşyasıyla birlikte sergilenen bu resimlerin dışında son dönemde büyük şairin resmedildiği güncel bir projeye de denk geldim.
Huang Xiang ve William Rock iş birliği. (The Century Mountain Projesi kapsamında yapılmış bir portre; Doğu-Batı işbirliği projesi olarak ismini geçirmişler. Söyleşisi burada.)
Stalin’in ölümüne kadar kitapları yasak olan Akhmatova’nın, ‘burjuvalık ve bireycilik‘le suçlandığı yıllarda yazdığı bir şiiri aşağıda paylaşıyor ve kadehimi Anna Akhmatova’ya kaldırıyorum;
Mahvolmuş yuvamıza içiyorum
Kin, öfke dolu hayatıma
Yalnızlığına ikimizin
Ve sana kaldırıyorum kadehimi
Yalanına bana ihanet eden dudaklarımın
Gözlerindeki ölü soğukluğuna
Acımasızlığına hayatın ve kabalığına
Ve kurtarmamasına bizi tanrının
(1934)