Kardeşlik girişimi kardeş katline dönüşür. Fıtratına uygun davranmayan kadınlar hedef de gösterilir, tehdit de edilir. Planlı bir şekilde kamusal alandan silinirler, tarihte hiç var olmamış gibi; tarihte örneği çoktur.

MEYDAN

Kardeş Katli

 

 

 

Vatan ve millet için ne kadar candan hizmet ederseniz ediniz, gelecekte, bu son zamanlarda kadınların aşağılanması karşısındaki duyarsızlığınızın sorgulanmasına ve ayıplanmasına çare bulamayacaksınız.

Emine Semiye

 

“İstanbul Camilerinde Gündelik Hayat” başlıklı etnografik çalışmamı yürütürken sadece caminin içinde olup bitenler değil, civardaki kahvehane/çayevinde ne konuşuluyor, esnaf muhabbetleri, her zaman önemlidir benim için. Bundan üç yıl evvel, saha notlarıma göre 29 Ocak 2020’de Süleymaniye etrafındaki dükkânlardan birine girdim. Konu kadınların camiye katılımından İstanbul Sözleşmesi’ne geldi, yazılı kayıt almama müsaade edildi:

 

Bir bayanın camiye gitmesi onun işi değil. Bunun bir adım ötesi beraber namaz kılmak ve kadınların namaz kıldırması. Buna gerek yok, bu, light, ılımlı İslam’dır. Buna hizmet etmeye gerek yok. Kadınların camiye gelmesi diye bir görevi yok. Fitne çıkarılmasın diye bu böyle söyleniyor. Yani kadınlar gelmesin diyen imam bu yüzden diyor. Kadınların işi değil. Kadın cinayetlerinin artmasının nedeni İstanbul sözleşmesidir. Kadın koruyacağını bildiği için karakola mahkemeye gidip beyanda bulunuyor. Erkek sinirlenip şiddete başvuruyor, bu ülkede adalet yok. Arkadaşımız kendi evine giremiyor, karısını dövmüş diye. Aç bir toplum önce başkasını sonra kendini yer. Adam çocuğuna çanta alamadı diye intihar etti. Bunun iki nedeni var birinci nedeni İstanbul sözleşmesi,ikinci nedeni ekonomi programı. Tek çare: Milli Görüş [Konuşma bu grubun gündemi üzerinden ilerliyor, gündem maddelerinde uzlaşamazlarsa iktidar partisine oy vermeyeceklerini söylüyor.]

 

Konu kadınların camiye katılımından (burada geçen şekilde, katılmaması gerektiğinden) İstanbul Sözleşmesi’ne nasıl mı geldi? Bazı çevrelerde mezmûm görülür kadınların camiye gitmesi, bedenleri “fitne”yle özdeşleştirildiğinden mekruh sayılır hatta. İlaveten burada olduğu gibi, “kadının camiye gelmesi diye bir görevi yok” denir. Zira başlıca iki görev vardır kadının: Terbiye-i etfal (çocuk bakımı ve eğitimi) ve idare-i beytiyye (ev idaresi). Bu kavramlarla kadınlara bedenleri üzerinden yüklenen toplumsal ve mekânsal sınırlamalar ve ücretsiz emek işleri camiye gitmelerinin önünde engel teşkil eder.

 

Kadınların camiye gitmemesi, kamusal alanda görünmemesi, uluorta gülmemesi, üç-beş çocuk büyütmesi ve çocuk evliliklerinin önünün açılmasıyla İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284’e karşı yürütülen lobi faaliyetlerinin çok ilgisi var. Mezkûr faaliyetlerin başlıca hedefi, kadınların sadece çocuk doğurmasını, ev işleriyle meşgul olmasını sağlamak; onları en temel insan haklarından ve hareket etme özgürlüğünden mahrum bırakmak; çocuk tecavüzlerinin önünü açmak. Zira bu grupların sadece İstanbul Sözleşmesi’ni hedef almadığını hatırlayalım. CEDAW kalkmadan tek başına İstanbul sözleşmesinden çekilmenin fazla bir anlamı olmayacak. Bir de Lanzarote var,” diyen yazarlar cabadan. Yani Lanzarote’da imzalanan Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi. Ahval, daha doğru bir ifadeyle, ajanda böyleyken İstanbul Sözleşmesi’nin ardından sıranın 6284’e geldiğini ve böyle gider de gerekli tedbirler alınmazsa, Lanzarote’ye kadar varacağını öngörememek, en hafif tabirle siyasi basiretsizlik.

 

İstanbul Sözleşmesine Karşı Oğullar Arası Sözleşme

 

Maksadımız kadını yalnız hayırkâr bir kadın bırakmak değildir. Ona bir vatandaşa âid bütün vazîfe ve hakları da vermektir.

Nezihe Muhiddin

 

2020 yazında AKP Genel Başkanvekili İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının çok yanlış olduğunu, tabandan gelen ayrılma talebine bigâne kalmayacaklarını söyledi. Sözleşmenin hedef alınmasına karşı çıkan Grup Başkanvekili başta olmak üzere AKP’li kadınlar tahkir ve tezyif edildi (“fahişeler ve AKP’nin papatyaları), partinin hem içinden hem tabanından hedef gösterildiler. Sorun şu ki, AKP’li kadınlar sözleşmeyi savunmak adına ortak bir hedef etrafında partilerine aldırmaksızın kadınlarla birlikte mücadele etmedi, ittifak kurmadı. Bilakis, partiye koşulsuz boyun eğerek kadın ve çocuk düşmanı politikalara ve ardı sıra gelecek radikal taleplere kapı araladılar. İstanbul Sözleşmesi’ni altın tepside sunup berhava ederken “erkek kardeşler arasındaki sözleşme”nin gündem maddelerine alan açtılar.

 

Carole Pateman’ın meşhur ifadesiyle, oğullar arasındaki bu sözleşmeye göre erkek egemenliği ve kadınların inkıyadı politik bir mesele değil, doğal olandır. Kadının ve erkeğin fıtratına muvafık olan düzen budur. Kadının fıtratı gereği susması, uluorta gülmemesi, kamusal alanda görünmeyip en az üç çocuk doğurması gerektiğine dair söylemler boşuna getirilmiyor gündeme. Kadınların haklarını politikanın konusu olmaktan çıkarıp doğaya, fıtrata göre davranmaları gerektiğinden söz ettiğinizde, camide görülmemesi iktizasından İstanbul Sözleşmesi’ne; 6284’ten Lanzarote’nin kaldırılmasına değin varır altın tepside sunulanlar. Erkek kardeşler arasındaki sözleşmenin maddelerini gündeme almayı bir kere kabul ettiğinizde sıranın 6284’e geleceğini öngörememek, en kibar tabirle, gaflettir.

 

Kardeş Katli

 

Kadınlardan gelir efkâra vüs’at

 Makbule Leman

 

Cumhur İttifakı’na katılmak için Yeniden Refah Partisi’nin koştuğu şartlardan biri 6284’ün kaldırılmasıydı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı 6284’ün tartışmaya açılamayacağını belirtti. Grup Başkanvekili, “kırmızıçizgimizdir” dediğinden beri İstanbul Sözleşmesi’ne karşı lobi faaliyetlerinden tanıdığımız siyasetçiler ve yazarlar tarafından muhtelif kanallar aracılığıyla hedef alındı. Ardından bu konuda daha fazla konuşmak istemediğini ve tehdit edildiğini söyledi: “Çok yalnızız. Ben kendi fikirlerimi anlatmıyorum, grubumuz adına konuşuyorum ama grubumuz adına konuşan bir erkek arkadaşımız olduğunda hiç sorun olmuyor. Ben konuştuğum zaman tarifi imkânsız bir şekilde planlı, düzenli bir saldırıya uğruyorum.

 

Doğrudur, cemaat inkıyat bekler. Koşulsuz sadakat bekleyen erkek cemaatinin (AKP cemaati diye de okuyabilirsiniz) gözetim işlevi vardır. İnsanların birbirlerine açık, dürüst ve özgür oldukları bir yer değildir. Bir tür kardeşlik iddiasında, Richard Sennett’ın tespitiyle, kardeş katli yapar. Ve çoğunlukla katledilen kişi, fıtratına uygun davranmayıp sivrilen, kendisine aile dahilinde biçilen rollerle yetinmeyip haklar talep eden kız kardeş olur. İtlaf edilir fitne çıkaran. Kardeşlik girişimi kardeş katline dönüşür. Fıtratına uygun davranmayan kadınlar hedef de gösterilir, tehdit de edilir. Planlı bir şekilde kamusal alandan silinirler, tarihte hiç var olmamış gibi; tarihte örneği çoktur.

 

Teşrikimesai

 

                                Korkarım nâmım ferâmuş eyledin

Nigar Osman

 

Hangi köşemiz, hangi bucağımız vardır ki seni derhatır ettirmesin?

Fatma Aliye

 

Seçim evvelinde AKP, 6284’ün gündeminde olmadığını; YRP ise kaldırılması talebine Cumhur İttifakı’ndan itiraz gelmediğini belirtti. Kanun hâlâ tehdit altında. Kadının toplum içindeki konumunun yeteneklerine göre değil, fıtrata, dolayısıyla aile dahilindeki rolüne binaen belirlendiği distopik bir toplum tahayyülünün hayata geçirilmesiyle karşı karşıyayız. 2016’da TBMM genel kuruluna getirilip kamuoyu tepkisiyle geri çekilen “çocuk istismarcısına evlilik affına dair önergenin” hâlâ gündemden düşmediği bir dönemde, çocuklara yönelik cinsel istismar davalarında faillerin aklanmasıyla, çocuk tecavüzlerinin önünün açılmasıyla karşı karşıya.

 

Ama cemaatlerin içinden sıyrılıp hakları korumak adına, partisine aldırmaksızın kadınlarla ortak hedefler etrafında ittifak kurulduğu sürece her zaman umut vardır. Kabileye/cemaate inkıyadı bırakıp politika yapıldığı sürece hiçbir şey için geç değil. Tarihte örneği çoktur. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadınların tarihi pür-direniş. Üzerimize çöken erkek egemen düzene direnmenin tek yolu muhabbet ve tesanüt, daha doğrusu, Fatmagül Berktay’ın kavram takibini yaptığı şekilde, politik dostluk ve dayanışma. Ki dayanışma dile getirilince bizatihi ortaya çıkan soyut bir olgu değil, öğrenilmesi gereken bir mefhum, bilfiil emek isteyen teşrikimesaidir. 6284’e, Lanzarote’ye ve hatta İstanbul Sözleşmesi’ne (“bizim için bitmedi”) sahip çıkmak isteyenlerin Cumhur İttifakı’na boyun eğmekten başka yapabilecekleri bir şey daha var: Kadınlarla ittifak kurmak.

 

 

Kaynaklar

 

Carole Pateman, “The Fraternal Social Contract,” The Disorder of Women: Democracy, Feminism and Political Theory, California: Stanford University Press, 1989, s. 33-57.

 

Fatmagül Berktay, Düşünme Etiği, İstanbul: Metis, 2021.

 

Richard Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü, çev. Serpil Durak & Abdullah Yılmaz, İstanbul: Ayrıntı, 1996.

 

 

 

Ana görsel: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YŞenlik ve Diyanet
Şenlik ve Diyanet

Ama gündelik hayat her zaman ulus devlet politikalarının gerektirdiği gibi akmaz mabetlerde. Özgürlüğün tekrar keşfedildiği ve hissedildiği sıradan kararlarla, politik-bürokratik yapının önemsiz görerek açıkta bıraktığı çatlaklardan sızarak, çatlakları genişleterek resmi kutsalı ihlal eder insanlar.

MEYDAN

YCumhur İttifakına Kadınsız Camiler Lütfen
Cumhur İttifakına Kadınsız Camiler Lütfen

Son yirmi yılda yapılan, restore edilen ve dönüştürülen camilerdeki mekânsal düzenlemeler, insanların dinlenebilmesine veya birlikte vakit geçirebilmesine olanak sağlamıyor. Bilinçsizlikten ya da liyakatsizlikten yapılmıyor bu; planlı ve sistemli.

MEYDAN

YCamileri Kim, Nasıl Kirletiyor?
Camileri Kim, Nasıl Kirletiyor?

Kutsal mekân ritüel, beden, toplumsal cinsiyet, sınıf politikaları çerçevesinde temellük ve dışlama stratejileriyle üretilir. Kutsal bir mekân sadece keşfedilmez, kurulmaz veya inşa edilmez; belirli çıkarları olan kişilerce sahiplenilir ve işletilir.

MEYDAN

YKâbe’den Boğaziçi’ne: Kutsal ve İşgal
Kâbe’den Boğaziçi’ne: Kutsal ve İşgal

Kâbe’yi dönmekse (tavaf) “kurumsal mesele”, Kâbe’ye dönmeyelim mi?

Bir de bunlar var

Herkesin Özgürlüğü Bidir
Berkin Elvan İçin Dua
Hepimiz Trans Kapsayıcı Feminist Olmalıyız

Pin It on Pinterest